Fenerbahçe’nin ne büyük transfer yaptığını Real Madrid’in son maçında hep birlikte gördük.
Önceki gece bu bomba transferin İstanbul’a gelişi de muhteşem oldu. Ben Roberto Carlos’un Fenerbahçe’deki performansı kadar, İstanbul’daki özel hayatını da merak ediyorum.
Önce Reina’yı mı gidecek, Sortie’ye mi?
Anjelique’e uğrayacak mı, Cahide’ye yolu düşer mi acaba?
Yoksa her gece buralardan dışarı çıkmaz mı?
Malum biz ne ünlü oyuncular gördük, İstanbul’un gece hayatına kendini kaptırıp giden.
Carlos da az çapkın değil.
34 yaşındaki oyuncunun 5 çocuğu var.
21 yaşında evlendiği ve 13 yıl evli kaldığı Alexandra Pinheiro’dan 3, kısa süreli bir aşk yaşadığı gazetecilik öğrencisi Simone Hamilko’dan 1 ve 2006 yılında sadece 10 aylık birlikteliği bulunduğu Alessandra Martins’den de 1 çocuğu bulunuyor.
Daha 5’inci çocuğu yeni doğmuştu ki 34’üncü yaş günü partisinde 2006 Brezilya güzeli Jade Borges’le basının karşısına çıktı.
Carlos’un bilinen son sevgilisi, Amerika Kıtası Güzeli de seçilen Jade Borges...
Peki bu hızlı çapkının Türkiye’de hiç mi sevgilisi olmayacak?
İşte benim adaylarım; Seda Sayan: Bugüne kadar hiç yabancı sevgilisi olmayan Seda’ya hazır Nihat’tan ayrılmışken Carlos yakışır. Carlos, Seda’yla evlenecek mi, Seda Carlos’u terk etti muhabbeti önümüzdeki sezonun ratinglerine en az 3 puan olarak yansır.
Bülent Ersoy: Fevkaledenin fevkinde bir aşk olur. Her ne kadar dünyanın en zengin futbolcularından biri de olsa, Bülent Hanım’ın zenginliği karşısında Carlos’un dili tutulur.
Deniz Seki: İşte Hüsnü’yü çatlatacak aşk! Deniz hem intikam almış olur hem de Nazire’nin dırdırından kurtulur. Jade Borges, Nazire’den daha felaket çıkarsa da karışmam.
Seray Sever: Bildiğim kadarıyla Carlos’un babası Brezilya’da... Dolayısıyla ilişkiye karışacak bir baba yok ortada. Oh ne ala...
Aysun Kayacı: Ne de olsa aynı markanın reklam oyuncuları. Pepsi ikisini biraraya getirsin...
Lerzan Mutlu: İşte Carlos’un aklını şaşırtacak kadın! Böylesini ne İspanya’da görmüştür ne de Brezilya’da. Her maçta tribüne de gider ki, kombine satışlarına da etkisi olur.
Tuğba Ekinci: Poposuyla bir yere kadar. İkinci büyük çıkışını Carlos’la yapar. Olmadı birlikte Buzda Dans’a katılırlar.
Her şey çalıntı
Geçmişte Türkiye’deki çalıntı reklamlarla ilgili bir iki yazı yazmıştım.
Yeni bir fikir üretmek yerine, yurtdışında yapılanları yürüten reklamcılarımız "esinlenme, uyarlama" gibi masum tanımlamaları çoktan aştılar, birebir çalıyorlar artık fikirleri.
Youtube’da bir İtalyan telefon firmasının reklamını izledim.
Bir manga asker adamı tam kurşuna dizecek, mahkum son bir kez telefon açmak istiyor. Arkadaşını arıyor ve başlıyor konuşmaya...
Askerler karşısında uyuklamaya başlıyor, saatler geçiyor, gece oluyor gündüz oluyor, askerler sıkılıp gidiyor, adam hálá telefonda konuşuyor. Telefon görüşmesinin ne kadar ucuz olduğunu anlatan bir İtalyan reklamı.
Peki bu senaryoyu bir yerlerden hatırladınız mı?
Hani Bülent Kayabaş’ın Sarp Apak’la oynadığı Turkcell reklamı.
Daha doğrusu bu internet çağında reklamcı uyutacağını zannediyor. Reklamın İtalyan versiyonunu izleyince bu kadarına pes dedim.
Birebir aşırmışlar...
Linkini yazayım bir bakın, bana hak vereceksiniz...
http://www.youtube.com/watch?v=fT0v2T7dI7A
Şimdi o bizden sonra çekilmiş bir reklam savunmaları yapılacaktır muhtemelen... Öyleyse bir de aynı markanın otobüs durağı düzenlemesini hatırlatayım.
Bu futbol kalesini İstanbul sokaklarındaki bir süre önce görmüştük değil mi? Üstelik bu reklam düzenlemesi Medicat’ten ödül aldı.
Ama yukarıdaki fotoğraf İstanbul’dan değil... Brezilya Sao Paulo’dan. Bunlar esinlenme ya da tesadüf canım... Bizim dahi reklamcılarımız hiç çalarlar mı?