Bir TRT yetkilisinin, kurum servis otobüsünde çalınan Pavarotti’yi, "Kapatın şu gavur müziğini" diyerek kapattırması olay olmuştu.
Bu olayın yankıları İtalya’ya kadar uzanmıştı.
Meğer o dönemde yaşanan ve perde arkasında kalan bir olay daha varmış.
İtalya’da yayınlanan "Le Iene" (Sırtlan) adlı bir program var.
Üç kişinin sunduğu, bizim Pişti’nin biraz daha haberle harmanlanmış hali.
Pavarotti krizi İtalyan basınında da yer alınca, bu Sırtlan ekibi soluğu bizim büyükelçilikte almışlar.
Hemen aklınıza kötülük gelmesin.
Sunuculardan biri Türkiye aşığı.
"Biz bu Pavarotti olayıyla ilgili olumsuz yayınlara karşı Türkiye’nin gerçek yüzünü gösterecek bir şekilde size yer vermek istiyoruz" demişler.
Roma Büyükelçisi Uğur Ziyal da bu teklifi kabul ediyor.
Gelip röportaj yapıyorlar, Türkiye hakkında konuşuluyor falan, sonunda da bizim elçi, "Batıdan ya da doğudan gelmesi fark etmez, Türkler iyi müziği severler" diyerek bir arya ’patlatıyor’...
Sohbet sonrasında da Sırtlan ekibi, mehter marşıyla elçilikten uğurlanıyorlar.
İzleyen arkadaşlarım, programın çok keyifli olduğunu söylüyor.
"Bizim elçi klasik bürokrat gibi davransa belki de program gerçekleşmezdi" diyorlar.
Gördünüz mü bir serviste yaşanan olayın nerelere vardığını...
70’lik Aziz Nesin haftada iki kez yaparmış...
Müjdat Gezen’in, "Ağlama Palyaço Makyajın Bozulur" adlı kitabını okuyorum.
Halit Kıvanç’ın sorup, Gezen’in yanıtladığı bir anı-söyleşi kitabı.
Gezen’in çocukluğundan bugüne tiyatronun, edebiyatın, televizyonun ünlü isimleriyle yaşadığı öyle komik olaylar var ki kitapta...
Müjdat Gezen, "Benden 28 yaş büyüktü ama biz iki iyi arkadaştık" dediği ünlü yazar Aziz Nesin’le ilgili anılarına da geniş yer vermiş.
Bazıları da ’edepsiz’...
Mesela 70’ini devirmiş Aziz Nesin’nin haftada iki kez aşk yaptığını biliyor muydunuz?
Kitaptan aynen aktarıyorum:
Bir gün Aziz Ağabey, Sadık Ağabey (Şendil), Kandemir Konduk ve ben bir yere gidiyoruz.
Direksiyonda ben varım. Sohbet ediyoruz.
Hergelelik işte, sözü döndürüp dolaştırıp yine edepsizliğe getirdim.
Aziz Ağabey yanımda oturuyor.
Ona dönüp, "Aziz Ağabey bu işi aftada kaç kez yapıyorsun" dedim.
Utandı, duymamazlıktan gelmeye çalışıyor ama bir yandan da gülüyor.
Biraz ısrar edince, "İki" dedi.
Bu arada hemen söyleyeyim, Aziz Ağabey de Sadık Ağabey de 70 yaşı artık geride bırakmışlardı.
Sonra aynı soruyu Sadık Ağabey’e sordum.
O da biraz çekingen, "İki-üç falan" dedi.
"Sahi mi" falan dedim.
Sadık Ağabey dayanamadı:
"Vallahi evladım, Aziz Bey iki deyince, altta kalmak istemedim."
Önceki gün Hürriyet’e yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Grubu kaybetme aşamasındayız ama konuşarak sorunları çözmeye çalışıyoruz. Grubu kurtarma operasyonunun bir parçası da Mazhar’ın son konserde sade bir şekilde sahneye çıkmasıdır."
Haber, Hürriyet’te "Mazhar’ın şovları yüzünden bitiyoruz" başlığıyla yer aldı.
Bunun üzerine dünkü Sabah’ta bir başlık, "Ayrılık haberini MFÖ yalanladı."
Yine Fuat Güner’in ağzından bir nevi tekzip haberi!
İyi de ortada, "MFÖ dağılıyor" diyen yok ki...
Ne Fuat Güner, ne de Hürriyet böyle bir şey söylüyor.
Sadece bu işin sıkıntı yarattığı haber yapılmış.
Yani ortada yalanlanacak bir haber yok.
Fuat Güner’in açıklamasında en çok şu bölüm dikkatimi çekti:
"Açıkhava Tiyatrosu’nda bir konser veriyorsun. 5 bin kişi izlemeye geliyor.
Ertesi gün bir tane gazetede bile grubun haberi yer almıyor.
Yer alan haberler Mazhar Alanson’un kostümü.
35 yıllık grup böyle mi yansıtılır?
Sanki Mazhar Alanson ve orkestrasından bahsediliyor.
Bu sıkıntıları da kendi aramızda konuşarak halletmeye çalışıyoruz".
İşte her MFÖ konserinden sonra benim de yazdıklarım bunlardı.
Sanki Güner’in açıklamasını değil, kendi yazımı okuyormuş gibi oldum...
Kiril alfabeli forma olur mu?
Fenerbahçe maçında Dinamo Kievli futbolcuların ismi Kiril alfabesiyle yazıyordu formalarında...
Bu yüzden bazı futbolcuların ismini okumak imkansızdı.
UEFA’nın bu konuda bir kıstası yok mu çok merak ettim.
Her ülke takımı, kullandığı alfabeyle futbolcuların ismini yazarak çıkabilir mi maçlara?