Paylaş
*Mazhar Olmak’ı sahneye taşıma fikri nereden çıktı?
- Güldür Güldür ekibinden Alper Kul ve Ali Kobanbay bana geldi, bunu sahnede uygulamak istediklerini söyledi. Onlar önden biraz hazırlık yaptı ama işleri güçleri çıkınca ben tek başıma devam etmeye başladım.
*MFÖ varken neden böyle bir şeye ihtiyaç duydun?
- MFÖ olarak konserlerde haydi eller havaya gibi bir eğlendirme konsepti başladı. Bununla birlikte çalamadığım bestelerim ortaya çıktı. Mesela Bodrum’u çalamıyoruz konserlerde. Hamak’ı çalamıyoruz, Güllerin İçinden’i çalamıyoruz. Takdir edersin ki çalamadığım şarkılar repertuvarımın yarısı. İnsan bunları çalmak istiyor.
*2009 yılında aynı isimli bir kitap çıkardın, orada da şarkılarının hikayesini anlatıyordun...
- Kitapta şarkıların perde arkası vardı. Burada da kitaptaki gibi şarkılarım hakkında barkovizyonum olacak. Ama çok minimal ölçüde kullanacağım. Bazı konserlerde barkovizyonda alakasız geometrik şekiller filan döner ya öyle bir şey olmayacak. Örneğin bir fotoğraf göstereceğim ve onun hakkında konuşacağım.
*Bir stand-up gösterisi mi bu? Nedir sahnede yapacağın şeyin adı tam olarak?
- Şarkılar söyleyeceğim, hikayelerini anlatacağım. Tam anlamıyla stand-up gösterisi değil... Ali Taran buna “sahneleme” dedi. Yeni bir laf çıkardı. Belki bu tanım ileride kullanılabilir. Kendi oturduğum koltuğum ve önümde küçük bir masam olacak.
*Sadece gitarın mı olacak enstrüman olarak?
- Yaylılarım da var, orkestram da... Fakat onlar çukurda olacaklar. Ben tek başıma iki gitarımla olacağım sahnede. Çağırdığım önemli isimler var. Onları sahneye çağırarak bir şey yapmak istemiyorum ama belki birkaç sürpriz olabilir.
*Özkan’la Fuat peki?
- Gelirlerse onları sahneye çağırmam gerekiyor. Fakat bütün orkestra çukurda olacak, o yüzden onlara “Çukurda çalın” diyemem. Ayıp olur. Şarkıları anlatacağım için Özkan’la Fuat da orada benim yanımda sap gibi beklemek istemez. Zaten sahnelemenin ismi “Mazhar Olmak”... Bu arada bu, MFÖ varken ben de Mazhar Alanson’um demek için yapılan bir şey değil.
*Ama öyle algılanmaya çok açık bir iş...
- Mazhar Olmak’tan bir gün sonra birlikte bir konserimizin olma ihtimali var. Fuat’la birbirimizi aramadığımız gün yok. Özkan’la keza öyle. Aramız bu noktada. Bu arada Mazhar Olmak’ın gerçekleşmesinde Atlantis ve Erdal Bozkuş’un da büyük etkisi oldu. Prodüksiyon işine Erdal dahil oldu. Sanırım onun da hoşuna gidiyor.
KAVGA ESKİDEN ÇIKIYORDU ŞİMDİ ÖYLE BİR ŞEY YOK
*MFÖ demek biraz da Mazhar Alanson demek değil mi? Senin reklamlardan ve konserlerden daha çok para aldığın doğru mu?
- Yok canım hiç alakası yok.
*Ben öyle duydum...
- Fazla para aldığım doğru değil. Özkan da mesela starımızdır.
*Bu kadar star olduğu için mi sürekli kavga çıkıyor aranızda?
- Kavga eskiden çıkıyordu. Şimdi öyle bir şey olmuyor.
*En son ne zaman kavga ettiniz?
- Hatırlamıyorum...
*O Ses Türkiye için jürilik teklifi geldiğinde olabilir mi?
- (Gülüyor) Olabilir.
*Fuat’ın olmamasına sen karar vermişsin...
- Jüri konusunda ben kimseyi seçmedim. Acun dedi ki “İki kişi lazım. Siz karar verin”, biz de kararı ona bıraktık. “Fuat’a da ilkbaharda bir şey yapacağız” dedi ve sözünde durdu.
*Özkan’la Fuat sana tek başına bir şey yapma demiyorlar mı?
- Demiyorlar. Ayrıca Fuat ve Özkan da ayrı ayrı işler yapıyor.
BU ARA VAKFA DAVETLİ DEĞİLİM
*Mazhar Olmak sadece bir kez mi olacak?
- Başka şehirlerden istek olursa, gideriz.
*Fuat ve Özkan konserlerde çalamadığın şarkılara engel mi?
- Hayır değil. Ama konserlerin öyle bir gidişi var ki seyirciyi ayağa kaldırıyoruz sonra dönüp arka arkaya bu çalamadığım dediğim şarkıları söylersek olmaz. Ben burada farklı bir atmosfer kuruyorum. Ben monotonluktan heyecan duymuyorum. MFÖ konserlerinde adrenalinde oynama yok. Ama Mazhar Olmak beni heyecanlandırıyor.
*Neden heyecanlandırmıyor seni MFÖ konserleri?
- 40 senedir aynı şeyi yapıyoruz. Yaptık yapacağımızı tamam artık der gibi oldu. Mazhar Olmak bende şimdiden bir tansiyon yaratıyor. Bu MFÖ konserleri beni hiç heyecanlandırmıyor demek değil.
*Sizden sonraki O Ses jürisini nasıl buldun?
- Orada Gökhan’la kavgalı gibi gözüktük ama öyle bir durum yok. Kavgamız 5 dakika sürmez. O da sufizme karıştı.
*Sen mi önayak oldun?
- Ben onun kadar içeriden biri değilim. Civar köylerden takılıyorum. Bektaşi nefesleri filan çalıyor konserlerinde Gökhan.
*Seni müzik olarak da besledi o kültür...
- Doğru, oradan müzik konusunda çok beslendim. Ahmet Özhan da bana yardımcı oldu. Örneğin “Yabancıların en sevdiği makam nedir?” dedim. “Buselik makamı” dediler. Ben o kelimeyi aldım. Mazhar sen ne olmak istersin deseler, cevabım belli: Modern bir ozan olarak anılmayı çok isterim.
YAŞIMLA İLGİLİ BİR TAKINTIM YOK
*Nerede olacak Mazhar Olmak?
- Zorlu’ya koydular. Repertuvarımın yarısını paylaşmak istiyorum. İçinde hatıraların da olacağı müzik ağırlıklı bir sahneleme.
*Zorlu’daki son konserini izledim. Yaşınla ilgili çok şeyler söyledin. Niye o kadar takıksın, yaşlı mı hissediyorsun kendini?
- O konser öyle oldu, haklısın. Hatta şikayet geldi. O biraz o akşamki modumla ilgili bir şeydi. Yaşımla ilgili öyle bir şeyim yok. Hâlâ üretmeyi severim...
*Yeni bir şarkı dinleyecek miyiz?
- Hiçbir yerde çalınmamış şarkılarım var. Geçmiştekiler ve yeni yazdıklarım. “1950’de doğmuşum/ Aslım ne tam doğu ne tam batı/ Her yol Ankara olmuşum/ Devamlı hayal kurmuşum” gibi... Bunları anlatacağım. Mesela “Neden Bana Aşk Şarkısı Yazan Çıkmaz” yeni bir şarkı. Cem Yılmaz’ın filminde söyledim ama bir yerde icra etmedim.
*Örneğin geçen hafta yaptığın bir şarkı var mı?
- Şu an yazma safhasındayım. Benim önce bir defterim olur ve şarkıyı oraya yazarım. Sürekli aşık olup öyle yazmıyorum. Şarkılarımda aşk da vardır sitem de. Defterimi sonra temize çeker, onları toparlarım. “Yandım Yandım Ah ki Ne Yandım”ı umrede yazdım. Ama sadece bu kadarını. Ben satırları topluyorum. “Bana şarkılar söyleten kadın” mesela kutsal bir şey değil. “Mazeretim Var Asabiyim Ben” lafını bulup altına şarkı döşeyebiliyorum. Kafiye önemli ya bu işlerde. Birinci eşimle evli olduğum dönem Bodrum’u yazmıştım. Evliysen ve “Bir zamanlar aşık olmuştum” diye bir satır yazıyorsan, bunun bir sorumluluğu vardır. “Ama şimdi ismi neydi unuttum” demek zorundasın... Bunları Mazhar Olmak’ta anlatmak istiyorum. Senin için de bir şarkı söyleyeyim konserde Cengiz... Aşkın Kenarından’ı mesela. Ama dur dur, zaman kötü gerçi, yanlış anlaşılmayalım bu yaştan sonra (gülüşmeler)...
AYHAN’IN SARI LALELER’İ BANA YAZDI DEMESİNDEN KORKUYORUM
*Ayhan Sicimoğlu da Sen Neymişsin Be Abi’yi kendisi için yazdığını söyledi...
- Ben satırları topluyorum dedim ya... “Yolladılar onu Avrupa”ya kısmı Ayhan için olabilir ama geri kalanı değil. En son Ayhan’ın Sarı Laleler’i ona yazdığımı düşünmesinden korkuyorum (gülüyor)...
*Sana Sarı Laleler’i ne yazdırdı?
- Amsterdam’dayım. Çıktım bankamatiğe uğradım, sonra bir kafede oturdum. Bir kız geldi onunla sohbet ettim. Bir baktım geç kalmışım eve. Biricik beni bekliyor. Sarı laleler aldım gittim hemen eve...
*Amsterdam’da bunu yaşayıp mı yazdın yani?
- Evet, hemen geliyorum karıcığım deyip gittim, ama biraz geç kaldım.
*Sen buna kızmadın mı Biricik?
- Biricik Suden: Yok kızmadım... Şarkıyı şarkı olarak sevdim...
*Mazhar’ın sana yazdığı ve en sevdiğin şarkılar hangileri?
- Biricik Suden: Böyle sahiplenmeyi çok sevmem. Ne yazarsa yazsın, bana yaşattığına bakıyorum. Ben neymişim de bana böyle şarkılar yazılıyor diye hiç düşünmedim.
- Mazhar Alanson: Şarkı bitmeden dinletmem Biricik’e... Ama bitince ilk o dinler.
BİRİCİK SUDEN
FİLM İZLERKEN ELİMİ TUTUYOR, SONRA BİR ACI... BAKIYORUM, ŞEKERİME BAKMAK İÇİN ELİMİ DELMİŞ!
*Umreye gitmeye devam ediyor musun?
- 5-6 kez gittim ama gitmeyeli çok oldu.
*13 Şubat’ta 66 oluyorsun. Dönüp hayatına baktığında mazhar olabildiğini düşünüyor musun?
- Bunun için hâlâ gayret ediyorum. Yaşla birlikte çok şeyi anladım. MFÖ kavgalarının ne kadar saçma olduğunu filan. Bunlar gerçekten sufizmle ilgilenmekle olacak şeyler değil. Neler yaptık, neler oldu, neler bitti hayatımızda. Bu yaşta artık tansiyon makinemi de konserde yanıma koyayım diye düşünüyorum. Ama tansiyon problemim yok...
*Hastalık hastası olabilir misin?
- Evet olabilirim...
- Biricik Suden: Hem de nasıl... Mesela film izlerken elimi tutuyor. İçimden ne güzel yıllar geçse de el eleyiz filan diye geçiriyorum, bir bakıyorum parmağımda bir acı. Parmağımı delmiş o arada, şekerime bakacakmış. Meğer onun için elimi tutmuş. Şekerimiz yok ama yine de emin olmak istiyor.
*Solist, gitarist, yazar, oyuncu... Hangi Mazhar’ı daha çok sevdin şu hayatta?
- Hiç düşünmemiştim. Çok güzel soru. Şimdi “hepsini” gibi abuk sabuk bir cevap vermek istemiyorum. Sanıyorum en çok zevk aldığım şey, köşemde yazdığım bir şarkıyı sonrasında binlerce kişinin söylemesi. Para filan çok sonradan geliyor. Bir de sevdiğim başka bir şey daha var. Konserlerde kulisten sahneye giderken kulaklıklarımızı açarız. O tezahüratın artarak çoğalması çok hoşuma gidiyor.
SEZEN AKSU ŞARKI SÖYLEME HASTASIDIR SÖYLEMEDEN DURAMAZ
*Müzisyenlik bırakılabilir bir meslek mi sence? Sezen Aksu geçenlerde sahneleri bırakıyorum dedi.
- Bırakılmaz. Sezen konsere gelirse orada da söylerim. Biz İzmir Fuarı zamanında taksiye binerdik, takside de şarkı söylerdi Sezen. Şarkı söyleme hastasıdır. Şarkı söylemeden duramaz. Allah onu öyle yaratmış. Benim 6 ayda yazdığım bir şarkıyı Sezen’de 15 dakikada tamamlama yeteneği var. Bir ara verebilir, kendini özletebilir ama bırakabileceğini asla düşünmüyorum.
*Sezen son konserinde “Artık tembihliyim, konuşamam” dedi. Sen sanatçıların fikirlerini açık açık söyleyememesini nasıl değerlendiriyorsun?
- Senin istediğini yazamaman gibi değerlendiriyorum.
*Sen de tembihli misin sahnede?
- Söyledim ya Cengiz... Sen ne kadar yazabiliyorsan işte kafandakini, ben de o kadar söyleyebilirim. Şarkılarım hakkında konuşacağım. Ama oradan mesele başka bir yere giderse konuşurum. Doğduğum yıl Kore savaşı olmuş. Sonra 61’de 27 Mayıs darbesi 70’lerde sokak savaşları, 80’de yine darbe... Bütün gençliğimizde askeri darbeler ve savaşlar yaşamışız. Biz siyasi olaylara karışmayıp bir ev kiralayıp kendimize müziğe verdik. İyi ki öyle olmuş. Ben sanatçı olarak çok fazla siyasetin içinde bulunulması tarafında değilim.
*Sanatçının bir sorumluluğu yok mu sence?
- Sorumludur ama ben romantik aşk şarkıları yazan bir adamım. Öyle büyük bir sorumluluk hissetmek istemiyorum.
TÜRKAN ŞORAY GİBİ BİR HAYATIM VAR
*Türkiye’nin durumundan mutlu musun?
- Türkan Şoray gibi bir hayatım var. Evde oturuyorum, televizyona bakıyorum. Biricik’le dışarıda yemek yemek dışında başka bir yere gitmeyiz. Genellikle Thai mutfağı severiz. Küçücük bir hayatım var.
- Biricik Suden: Mazhar dünyadaki birçok şeyden mutlu değil aslında. Yönetimlerden, insanların hırslarından, arkadaşlıkların sahte olan kısımlarından... Onların hiçbirinden memnun olmadığı için kendi dünyasına çekilip kendi kabuğundan yaşayan biri. Seyahatlerde arkadaşlarımız aradığında, “ne kadar mutlu olursak olalım her şey çok güzel filan deme” der bana. Nazardan da korkar.
- Mazhar Alanson: Evet nazara inanırım. Sufi felsefesinde şöyle bir söz vardır: Tekneyi her zaman kırık göstereceksin.
*En son gittiğiniz 5 yer neresi?
- En son geçen sene New York’a gittik, 1 yıl oldu. Yazın turne olduğu için tatil yapamadık.
OĞLUM OKAN BAYÜLGEN’İN EKİBİNDE METİN YAZARI
*Dizi defterini tamamen kapattın mı?
- Çok zor geliyor, yapamıyorum. Bir de ancak tanıdıklarla film çevirebiliyorum. Tanımadığım setlerde bembeyaz oluyorum, kanım çekiliyor.
*Asosyal misin?
- Sayılırım.
*Müziği bırakmakla ilgili bir planın var mı?
- Bırakmayı düşünmüyorum. Ekonomik gelirim sonuçta bu. Sanıyorum ölene kadar sahnede olurum.
*Ekonomik gelirinin büyük bir payını reklamlar kapsamıyor mu?
- Reklam devamlılığı olan bir şey değil ki. Her zaman olmuyor. Benim geçimim sahneden.
*Çocuklarınla aran nasıl?
- Kızım 40, oğlum 26 yaşında. Oğlum Okan Bayülgen’in ekibinde metin yazarı olarak çalışıyor.
*Sence pop müzikte iyi söz yazarı var mı?
- Rahmetli Kayahan iyi yazardı. Sezen çok iyidir.
*Peki gençler içinden?
- Şebnem, Nil, Teoman iyidir. Benim takip ettiğim, bildiğim bunlar. Gökhan’lar için aynı şeyi söyleyemem. Onlar başka bir hatta gidiyor.
*Teknoloji ile aran nasıl?
- Bir ara çok iyiydi. Arkadaşlarım inanamıyordu. Sonra bunu yalnız bir şey olarak gördüm. Sosyal medyayı çok kullanmıyorum. Instagram’ı takip ederim. Gözlemciyimdir.
- Biricik Suden: Bir gün bir iş toplantısı yaparken manken arıyorduk. Mazhar da içeride odadaydı. Biz şöyle bir kadın olsun derken odadan çıktı, Instagram’da şöyle bir kadın var bir bakın dedi. Sonra içeri gidip tekrar geldi, siyahi ya da çekik gözlü de olabilir bunlara da bakın dedi. Meğer Instagram’da takipteymiş. Şaşırdım tabii.
*Instagram’da modeller ve güzel kızlar yakın takibinde yani...
- Mazhar Alanson: Biricik bir şey yapmayacağımı bilir, o yüzden rahatımdır. İlişkimiz birbirimizin olgunluk zamanında başladı. Kadın 40 yaşında kadın oluyor. Erkek ise 50’sinde... 50’de erkeklerin damarlarında bir açılma, sonra da bir deli dönem oluyor.
*Biricik, bu arada sen neler yapıyorsun?
- Adını Misophonia hastalığımdan yola çıkarak koyduğum bir markam var. Harvey Nichols’larda satılıyor.
*Nasıl bir hastalık bu?
- Seslere aşırı duyarlı olmak. Sosyal ilişkileri etkileyen ağır bir şey. Biri yanımda sakız çiğneyemez, çekirdek yiyemez, ağzını şaplatarak yemek yiyemez. Kral sofrasında olsam tabağımı alır kalkarım. Tahammül etmek bir yana, neredeyse öldürmek istiyorsun. Tedavisi de yok.
Paylaş