Paylaş
İlk kez geldiğim bu şehri, 400 yıl egemenliğinde kaldığı Osmanlı’dan taşıdığı izler, Tuna’nın hayat verdiği yeşil doğası ve mimarisiyle çok sevdim. Köklerim nedeniyle her Balkan şehrini sevdiğim gibi... Seyahat rotanız için aklınızda bulunsun; İstanbul’dan 1 saat 40 dakika, üstelik vize de yok.
Yıllardır defalarca film ve dizi setlerinde bulunmuş biri olarak, setin havasından üç aşağı beş yukarı nasıl bir film çıkacağını sezecek tecrübeye sahibim.
Gergin setler vardır...
Kavgalı setler vardır...
Yorgun setler vardır...
Ve tüm bu duygular filme de yansır.
“Annemin Yarası” setinden edindiğim ilk izlenim ise şu:
Hikâyesi etkileyici, dokunaklı, çok sıcak, müthiş bir film geliyor.
Setin her yerine sinmiş bir dostluk havası var; yönetmen, oyuncular, figürasyon, hatta Sırp oyuncular bile eğleniyor, gülüyor. Haftalarca süren çekimlerde hepsi sıkı dost olmuşlar.
Tabii hikâyesi kadar bu filmin en önemli yanı, güçlü bir oyuncu kadrosunu buluşturuyor olması:
Meryem Uzerli, Ozan Güven, Okan Yalabık ve Belçim Bilgin...
Bir de bu kadroya eşlik eden Bora Akkaş var ki, ona ayrı bir paragraf açacağım.
Bu filmde başrol yok
Peki bu film neyi anlatıyor?..
İtiraf edeyim, tüm sırlarını, sürprizlerini, finalini öğrendim filmin.
Hatta yönetmen Ozan Açıktan’a, Ozan Güven’e bazı sürprizli sahneleri anlatınca; “Olamaz, sen bunları nereden biliyorsun!” diye panik yaptılar.
“Merak etmeyin biliyorum ama yazmayacağım” dedim.
Gerçekten de “Annemin Yarası”, sürprizlere açılan hikâyesi ve şaşırtan finaliyle güçlü bir hikâye.
Yetiştirme yurdunda büyüyen 18 yaşındaki Salih’in (Bora Akkaş) gerçek ailesini bulma hikâyesini, Türkiye’den başlayıp Belgrad’a uzanarak anlatıyor film.
Ve bu hikâyede başrol yok.
Dört ünlü oyuncunun da rolleri dengeli.
Daha da ilginci Meryem’e, Ozan’a, Okan’a ve Belçim’e “Bu filmin başrolü kim?” diye ayrı ayrı sordum.
Sözleşmiş gibi hepsi aynı yanıtı verdi.
“Bu Bora’nın hikâyesi. Bu filmin başrolü de Bora Akkaş” dediler.
Öyleyse ben de Bora’dan başlayayım oyuncuları anlatmaya...
Bora Akkaş
Rüyada gibiyim
Bora Akkaş kim biliyor musunuz?
“Kocan Kadar Konuş” filminde Ezgi Mola’ya platonik aşık olan palyaço kılıklı kapıcı Mehmet Lütfi var ya, işte o...
Bugüne kadar pek çok dizide ve filmde oynamasına rağmen “Kocan Kadar Konuş”taki performansı ve tabii “Geniş Aile” dizisindeki Zekai rolüyle dikkatleri üzerine çekti Bora Akkaş.
Aynı zamanda müzisyen...
Hakunamatata adlı bir müzik grubu var, basgitar çalıyor. 25 yaşında olmasına rağmen, “Annemin Yarası”nda 18 yaşında Salih’i canlandırıyor.
“Zor değil mi daha küçük yaşta bir rolü oynamak?” diye soruyorum. Büyük bir efendilikle yanıt veriyor; “Böyle bir filmde olmak için bile her zorluğa katlanır insan. Bir yanımda Okan Abi, diğer yanımda Ozan Abi. Diğer tarafta Meryem Uzerli, Belçim Bilgin... Rüyada gibiyim. Bu yaşta büyük bir filmde böyle bir kadroyla oynadığım için çok şanslıyım.”
“Hiç heyecanlanmadın mı?”
“Heyecanlanmaz mıyım! İlk provada resmen dizlerim titredi. Eminim benim yerimde olmak isteyen o kadar çok genç arkadaşım vardır ki... Ben kendim için bu filmi büyük bir şans olarak görüyorum.”
Ve size bir şey söyleyeyim mi; Setin en sevilen oyuncusu Bora Akkaş.
Bütün oyuncular ve yönetmen Ozan Açıktan, Bora’dan sitayişle söz ediyorlar.
Ve sabaha kadar süren çekimlerde Bora’nın oyununu izledim; Kendinden 7 yaş küçük rolü başarıyla oynuyor.
Okan Yalabık
Meryem’le
3. buluşma
Okan Yalabık’la da oturup lafladık. Sohbetimiz, “Muhteşem Yüzyıl”dan, oyununa kadar uzandı.
Belgrad’da ve “Annemin Yarası” ekibinde olmaktan mutluydu.
“Bu, Meryem’le üçüncü buluşmanız olacak değil mi?” dedim.
“Yooo ikinci” dedi.
“Murat Yıldırım’la oynayacağı yeni dizinin kadrosuna sen de katılmışsın” dedim.
O zaman daha bilinmiyordu ve imza atmamıştı diziye.
“Madem öğrendin, evet üçüncü işimiz olacak birlikte” dedi.
Meğer Okan’ı daha önceki bir filmine, “Silsile”ye oyuncu olarak istemiş yönetmen Ozan Açıktan.
Okan da “Hayır oynamayacağım” diyerek teklifi kabul etmemiş.
Şimdi ise yolları bu filmle kesişmiş.
“Hiç kırılmadınız mı birbirinize?” dedim. “Hayır, eski arkadaşız. O filmde buluşamamıştık ama bunda buluştuk” diye yanıt verdi.
Ozan’la Meryem’e sordum: Sevgili misiniz siz?
Gece boyu süren parti sahnesinin ertesinde, saat 16.00’ya doğru, kaldığımız otelde kahvaltıda buluşuyoruz Ozan ve Meryem’le.
Kolay değil, sabahın ilk ışıklarına kadar sürdü çekim...
Yugoslavya’nın efsane lideri Tito’nun Hollywood ünlülerini ağırladığı Hotel Metropol Palace burası, 6 yıl önce yenilenmiş.
Neredeyse iki aya yakındır “Annemin Yarası”nın bütün oyuncu ve teknik ekibi kalıyor bu otelde.
Kahvaltıya oturur oturmaz sordum; “Siz sevgili misiniz?”
“Günaydın” dedi Ozan, “Nereden çıktı bu sabah sabah ya!”
Meryem o şen kahkahasını attı...
“Baksanıza sabaha kadar öpüştünüz sette” dedim. (Şakaydı tabii, sadece bir sahnede masum bir öpücük konduruyordu Ozan, Meryem’in dudaklarına.)
“Vallahi değiliz ya, nasıl kanıtlayacağız bunu sana?” dedi Ozan.
Meryem atladı: “Olsak buradakiler bilmez mi? Konuşulmaz mı? Sette arkadaşların var, kulağına gelmez mi? Filmle ilgili her şeyi öğrenmişsin, bunu mu öğrenmeyeceksin!”
“Peki el ele fotoğraflarınız ne olacak?” dedim.
Ozan yanıtladı;
“Ya ben Meryem’e hep sarılırım, elini de tutarım, sarmaş dolaş da yürürüm. Bu sevgiliyiz demek değil ki. O fotoğraf da öyle bir anda çekilmiş bir fotoğraftı.”
“Sırp basını da sevgili olduğunuzu, hatta burada villa tuttuğunuzu yazdı, beraber kalıyormuşsunuz.”
“He valla öyleymiş” dedi kahkahalar atarak Meryem; “Hatta bizim villayı su bile basmış. Onu bile yazdılar. Villamızı su basmış, sen hâlâ burada oturuyorsun Ozan! Ne villası Allah’ını seversen, halimizi gördün işte hep beraber bu otelde kalıyoruz.”
İşte sevgili sorusuna aldığım yanıt bu oldu Belgrad’da...
Bana kişisel fikrimi sorarsanız, yakın arkadaşlarından da didikledim olayı, sevgililik müessesesi yok bu ikili arasında gerçekten.
Çok iyi arkadaşlar...
En büyük emek Ozan’ın
Bu film hayata geçtiyse, kuşkusuz en büyük pay Ozan Güven’in...
Çünkü senaryoyu ilk okuyan, hikâyeye ilk “yükselen”, hikâyenin haklarının alınması için koşturan, yeniden yazılan senaryoya ciddi şekilde yazar olarak katkıda bulunan...
Hatta Meryem’i öneren bile Ozan.
Yani filmin ilk başından sonuna kadar Ozan Güven’in büyük emeği var “Annemin Yarası”nda.
“İlk okuduğumuz hikâye böyle değildi. Sonradan oturup revize ettik, yeni bir senaryo yazdık. Benim çok sevdiğim bir hikâye oldu ve bu filmde olduğum için çok mutluyum” diye anlattı.
Tek sıkıldığı şey, giderek uzayan sakallarıydı...
Ozan Açıktan
Annemin Yarası filminin yönetmeni Ozan Açıktan, daha önce “Silsile”, “Sen Kimsin” ve “Çok Güzel Hareketler Bunlar” filmlerini çekmiş bir isim.
“Dört star oyuncundan hangisi en çok kapris yapıyor?” dedim.
“Vallahi hiçbiri” diye yanıt verdi. “Hepsi çok iyi çalışıyor, dördüyle de çok iyi anlaşıyoruz.”
Sette de, otelde de benim gördüğüm oydu...
Yönetmen ve oyuncular çok iyi arkadaş, herkes çok iyi anlaşıyor.
Ozan Açıktan, sette Sırp ve Türk ekibe talimatlarını İngilizce ve Türkçe ayrı ayrı veriyor.
Kimi zaman kamerayı omzuna alıp istediği görüntüleri kendi çekiyor...
İşine hakim, ne istediğini bilen bir yönetmen.
Hikâyeyi ve kadrosunu şöyle değerlendirdi:
“Yurtdışında film çekmenin zorlukları var ama Türkiye’de film çekmeye göre kolay yanları da var.
Bizim hikâyemiz de, oyuncu kadromuz da dört dörtlük.
Böyle bir kadroyla film yapmak her yönetmene nasip olmaz.
O yüzden kendimi şanslı hissediyorum.
Gördüğün gibi burada var olan binaya ek yaparak güzel bir sete dönüştürdük burayı.
O kadar beğeniyoruz ki burayı, ayrılırken üzüleceğiz.”
Okan’ın yüzü nasıl şişti?
Belgrad merkezden 35 dakika dışarıda bir köyün yakınında kurulu “Annemin Yarası” seti.
Bir yanda koyunlar, keçiler, bir yanda domuzlar... Eski bir tren garı evini sete dönüştürmüşler.
Yanında akan dere, arkada uzanan yeşil alanla bir masal diyarı gibi set.
Ama o dere yok mu o dere...
Set ekibini en çok zorlayan konu işte o dere...
Dere yatağı nedeniyle bölge sivrisinek yuvasına dönüşmüş vaziyette.
Ama öyle böyle değil, helikopter gibi buranın sivrisinekleri, kocaman.
Yüzünüze gözünüze çarptığında irkiliyorsunuz...
Çok sık sokmuyorlar ama soktukları zaman fena şişiriyorlar.
İşte bütün oyuncular elinde sivrisinek kovucu ilaçlarla sette geziyor.
O gece en çok saldırdıkları isim Okan Yalabık oldu.
Boynunu, yüzünü sokan sivrisinekler yüzünden oyuncunun yüzü şişti.
En sonunda dayanamadı ve setten izin isteyip otele döndü.
“Annemin Yarası” ekibi Belgrad dışındaki bu seti en çok sivrisinekleriyle hatırlayacak herhalde...
Ozan Güven,
Cem Yılmaz’ın filminde neden oynamadı?
Cem Yılmaz’ın değişmez oyuncu kadrosunda yer alan Ozan Güven, ünlü komedyenin son filmi “Ali Baba ve 7 Cüceler”in kadrosunda ise yer almadı.
Onun yerine “Annemin Yarası”nı tercih etti...
“Aranızda bir anlaşmazlık mı oldu?” diye sordum Ozan Güven’e...
“Hiçbir anlaşmazlık yok” dedikten sonra şunları söyledi:
“Hep aynı kadro denip duruyordu Cem Yılmaz’ın filmlerine. İşte bu sefer ben yokum, fena mı? Cem’in çekim tarihleri bu filmle çakışınca, konuşup böyle bir karar aldık. Ayrı ayrı film yapmayı da deneyelim dedik. Onlar şu anda Sofya’da çekimdeler, biz Belgrad’da.”
Sonra da ekledi:
“Bu yaz Balkanlar iyi film yaptı ha...”
Belçim Bilgin, Yılmaz
Erdoğan’a rakip olacak
Daha çok Okan Yalabık’la karşılıklı sahnesi olduğu için “Annemin Yarası” setine geç katılan oyunculardan biriydi Belçim Bilgin.
“Annemin Yarası”nı konusuyla çok etkileyici bir film olarak tanımladı.
“Yeni dizin için tek koşulun Ömer Faruk Sorak’ın yönetmen koltuğuna oturmasıymış, doğru mu?” diye sordum.
Daha sözleşmeyi bile imzalamamıştı, şaşırdı...
Yapımcılığını Endemol’ün üstlendiği “Ya Her Şeyim Ya Hiçim” adlı dizide oynayacak Belçim Bilgin ve diziyi Ömer Faruk Solak yönetecek.
İkili, daha önce “Aşk Tesadüfleri Sever” filminde birlikte çalışmıştı.
Bu arada Belçim’in uluslararası bir projesini de öğrendim.
Yeni bir uluslararası şirket kurmuş Belçim, “Big Bloom” adında...
Türkiye ile dünya sineması arasında bir köprü olmayı hedefliyor bu şirket aracılığıyla.
Ortak yapımlara imza atacak, bizim yönetmen ve yapımcıları, dünyanın çeşitli ülkelerinden yapımcı ve yönetmenlerle buluşturacak.
“Yapım konusunda BKM’ye ve Yılmaz Erdoğan’a rakip olacaksın desene” diye takıldım Belçim’e...
Bu projenin özellikle Türk sinemasının yurtdışına açılmasına katkıda bulunacağını söyledi.
Meryem Uzerli: Kızım
olmadan asla dedim
Biz Meryem’le otelin terasında sohbet ederken, dünya tatlısı bir kız geldi yanımıza; Meryem’in kızı Lara.
1,5 yaşına yaklaşıyor Lara.
“Başından beri yanında mıydı kızın?” diye sordum Meryem’e...
“Tabii. Ondan ayrılamam. ‘Kızım ve bakıcısı gelmezse olmaz’ dedim. Lara’nın buraya gelmesini şart koştum” dedi.
Öğleden sonraları otelin hemen arkasında bulunan, şehrin en büyük parklarından birine gidiyor Meryem kızıyla ve onunla saatlerce zaman geçiriyor.
Sadece Lara’yla değil, bütün Sırp çocuklarıyla oynuyor.
Bu arada Lara’nın iki bakıcısı olduğunu da söyleyeyim.
Bakıcıların biri Alman.
Zaten Meryem de kızıyla sürekli Almanca konuşuyor.
O koşuşturma içinde kızına gösterdiği özen için Meryem’e hayran oldum.
Paylaş