Paylaş
Şu an her yerde Ahmet Kaya şarkıları çalması gerekirken...
En çok satılan albüm “Bir Eksiğiz” olması gerekirken neden olmadı?
Oysa albümde “Mahur”dan “Başım Belada”ya, “Kum Gibi”den “Ağladıkça”ya, “Acılara Tutunmak”tan “Kendine İyi Bak”a Ahmet Kaya’nın en güzel 23 şarkısı var.
Üstelik Sezen Aksu’dan Teoman’a, Bülent Ortaçgil’den Yavuz Bingöl’e, Aylin Aslım’dan Zuhal Olcay’a, Gripin’den Redd’e, Halil Sezai’den Lemen Sam’a kadar müthiş bir sanatçı listesi var albümde.
Peki ne yok?
Söyleyeyim:
Ruh yok arkadaşlar ruh.
Bu albümün ruhu yok...
Ahmet Kaya bir isyan adamıydı, duygu adamıydı, söylediği her şarkıyı yaşayarak söylerdi, hissederdi.
Dinleyene de iliklerine kadar hissettirirdi.
“Depremler oluyor beynimde” derken dinleyenin beyninde gerçekten deprem yaratırdı.
Ama alır bu şarkıyı Aylin Aslım’a okutursanız olmaz!
Ahmet Kaya’nın davudi sesiyle “Şehirlere bombalar yağardı her gece” dediği dizeleri Hakan Vreskala’nın tiz sesine teslim ederseniz olmaz!
“Başım Belada”yı ‘yorum’ diye Halil Sezai’nin fantezilerine bırakırsanız hiç olmaz!
İşte bu yüzden de Ahmet Kaya albümü bugün bangır bangır her yerde çalmıyor.
Satış patlaması yapması gerekirken zor bela satış listelerine giriyor.
Çünkü doğru şarkılar doğru sanatçılarla eşleştirilmemiş.
Neredeyse yorumların tamamı Ahmet Kaya’ya ihanet gibi...
Mesela bir Ahmet Kaya şarkısını çok iyi seslendireceğini düşündüğüm Volkan Konak neden yok bu albümde, Kıraç neden yok?
Siyasi görüşünü, duruşunu beğenirsiniz beğenmezsiniz...
Ama siz Ahmet Kaya’ya siyaseten yakın duranlara mı albüm yaptırmayı hedeflediniz, doğru seslerle doğru şarkıları söyletmeyi mi?
Geçenlerde Kayahan’ın evine gitmiştim ya, çeşitli sanatçıların söyleyeceği ‘tribute’ albümü için neden bu kadar titizlendiğini şimdi çok daha iyi anladım.
“Bu şarkı, şu sanatçının sesine gider” diyor...
X şarkıcı için “Bu şarkıyı söyleyemez” diyor...
Bir başkası için “Bu albümde asla olmaz” diyor...
Oturuyor sanatçılarla çalışıyor, şarkıları 10 defa değiştirtiyor, titizleniyor da titizleniyor...
Ahmet Kaya albümünde ise böyle bir şey asla hissedilmiyor.
Olsaydı, sözünü ettiğim ruh olurdu zaten albümde.
Belki de Ahmet Kaya, Tanju Okan gibi ‘karakteristik’, ‘dominant’ seslerin şarkıları başkalarına hiçbir zaman yakışmıyor.
Başka sanatçılar hiçbir zaman o ruhu yansıtamıyor.
Belki de böyle isimlere hiçbir zaman tribute albüm yapmamak gerekiyor.
Ahmet Kaya yaşasaydı bu albüme bakıp tek şey söylerdi: Olmamış iki gözüm...
Mide bulandıran sinek!
Geçen gün Vatan gazetesinde bir başlık: “Belediye vinci sinek gibi ezdi”
Adana’da otomobilinin içindeyken üzerine vinç devrilen ve hayatını kaybeden adamın haberini bu başlıkla vermişler.
Okurken utandım...
300 tonluk vincin talihsiz adamın üzerine düşmesi, “Belediye vinci sinek gibi ezdi” başlığıyla veriliyor...
Üç çocuk babası 48 yaşında bir vatandaş ölüyor, sizin bulduğunuz benzetmeye bakın: Sinek gibi ezilmek...
“Pestili çıktı” deseydiniz bari, daha eğlenceli olurdu!
Ölen bir vatandaşı sineğe benzetmek;
Hayatını kaybedene de saygısızlık...
Geride kalanlara da...
Bu kadar özensiz olmak zorunda mıyız arkadaşlar?
Arena’nız batsın!
Ajax’ın maçlarını oynadığı Amsterdam Arena daha eski olmasına rağmen, dünyada Arena dendiğinde akla ilk gelen Bayern Münih’in muhteşem stadı Allianz Arena’dır.
2005’te açılan bu stat, yeni bir moda da başlattı.
Bütün yeni statlara Arena ismi konuluyor artık.
Galatasaray oradan esinlenip “Türk Telekom Arena” yaptı yeni stadının adını.
Şimdi Türkiye’de 14 ilde 15 stadyumun yapımı devam ediyor.
Bu statların toplam maliyeti 1,5 milyar lira civarında, çoğu da bitmek üzere.
Peki adları ne?
Beşiktaş: “Vodafone Arena”
Trabzon: “Akyazı Arena”
Malatya: “Malatya Arena”
Bursa: “Timsah Arena”
Afyonkarahisar: “Afyon Arena”
Sivas: “Sivas Arena”...
40 yıllık “Kamil Ocak Stadyumu” bile “Kamil Ocak Arena” oluyor Gaziantep’te, daha ne diyeyim?
İşin kötüsü, bizim gibi özenti olan başkaları da var:
Brezilya Dünya Kupası için inşa ettiği iki stadına Arena adını verdi.
Manaus’takine “Arena Amazonia”, Sao Paulo’dakine “Arena Corinthians” dediler...
Onlar beni ilgilendirmez de bizdeki bu özentilik fena koyuyor bana...
Yaşam koçu
Bakın bu ünlüleri her gün kilometrelerce yürütüp zayıflatan yaşam koçluğunun nasıl bir sektöre dönüştüğünü şuradan anlayın:
Deniz Seki, “Nasıl zayıfladın” diye soran Ayşe Arman’a diyor ki;
“Yaşam koçum Seda’mı buldum. Daha önce Şeyda Coşkun’un ekibindeydi, ayrıldı. Şimdi kendi başına çalışıyor.”
Düşünün, bu işte o kadar para var ki, birbirlerinin yanında çalışanlar gün gelip ayrılıp kendi başlarına ünlüleri zayıflatıyorlar ve sektörü hızla büyütüyorlar.
Peki bunları denetleyen var mı?
Yok!
Herkes yaşam koçu, herkes ünlüleri zayıflatıyor.
Neye göre, hangi bilimselliğe dayanarak?
Bu işlerin denetlenmesi için illa Bebek sahilinde bir ünlünün kalp krizi geçirip ölmesi mi bekleniyor?
Paylaş