Paylaş
Ortada büyük bir haksız rekabet var.
Okan Bayülgen, atv yönetimini, izleyiciyi ve jüri dahil herkesi kandırıyor mu?
Bir arkadaşım uyandırmasa farkında bile olmayacağım.
Arkadaşım, “Selin Türkoğlu’nu tanıyor musun” diye sordu.
Cevabı anında yapıştırdım, “Tanımam mı?.. Okan’ın eski sevgilisi...”
Dedikoducu teyzeler gibi detay da verdim...
“Zaga ekibindeydi... Gözleri hafiften çekik olduğundan arada Japonca bir şeyler söyleyip programı karıştırırdı.
Stüdyoya yukarıdan bir yerlerden ışık tutma görevini vermişti Okan ona... Aynı zamanda sevgiliydiler de... Okan’ın Cansu’dan yeni ayrıldığı dönemdi...”
“Yeter yeter” dedi arkadaşım, “İşte o Selin, ‘Çek Bakalım’da her hafta yarışıyor, üstelik her hafta da iyi puan alıyorlar, birinci oluyorlar...”
“Hadi canıııım...”, cümlem daha bitmeden, Google’a “Çek Bakalım” yazmıştım!
Evet, Okan’ın eski sevgilisi Selin Türkoğlu bu...
Zuma Film adında bir ekiple yarışıyorlar programda.
Okan’dan da sürekli 10 puan alıyorlar.
“Katliam Adası”, “Filmin Adı Henüz Yok”, “İsterik 2” gibi filmlerle 6 haftadır yayınlanan programda 3-4 hafta birinci olmuşlar.
İşin ilginci Okan eski sevgilisinin yer aldığı kısa filmler bittiğinde ayakta alkışlayarak, övgüye boğarak, seyirciyi de jüriyi de manipüle ediyor.
Hülya Avşar ve konuk jüri olayın farkında bile değil, Okan’ın gazıyla 9’u 10’u yapıştırıyorlar Selin’in filmlerine.
Diğer filmleri bilmiyorum, belki bu ekip gerçekten de iyi iş yapıyor olabilir...
Ama ortada açık bir haksız rekabet var.
Okan’ın eski sevgilisine torpili yüzünden, diğer yarışmacılar her hafta yarışmaya 1-0 mağlup başlıyor.
Çünkü jüri tarafsız değil, aklının değil kalbinin sesini dinliyor.
Not: Bu arada Selin Türkoğlu’nun da rol aldığı “Katliam Adası”nın çok iyi çekildiğini ve çok komik olduğunu da eklemeliyim.
Uçakta gölgelik açmak yasak peki ya fotoğraf çekmek
Daha geçen hafta Somali’ye sert inen uçağın içinde cep telefonuyla görüntü çeken DHA muhabirini tartışmıştık.
Doğru mu yaptı, yanlış mı diye...
Şimdi gündeme Alinur Velidedeoğlu’nun 15 saatlik İstanbul-Los Angeles uçuşunda uçağın gölgeliğini kapatmaması gündeme geldi. Böyle bir zorunluluk yok!
İstanbul’da akşam 21.00’ken, Los Angeles’ta sabah 11.00...
İstanbul’dan kalktığı için uçağın içinde İstanbul saatine göre karartma yapılıyor. Ama Alinur Velidedeoğlu, daha uçağın içindeyken Los Angeles saatine göre metabolizmasını hazırlıyor olabilir. Gündüz saati Los Angeles’a gittiğinde uykusu gelmesin diye. Eminim Cüneyt Özdemir 15.30’da Los Angeles’a iner inmez otelde uyurken, Alinur Velidedeoğlu sokakta geziyordu.
Uçakta İstanbul saatine göre uyumadığı için. Ayrıca bu tür durumlar için uçakta uyku maskesi verirler, takarsın gözüne, kim gölgeliği açarsa açsın ışık falan görmezsin.
Gelelim tartışma meselemize...
Uçağın içi özel alan mıdır, değil midir, izinsiz fotoğraf çekebilir misin?
Belki adamın yanında sevgilisi var, belki Velidedeoğlu kaçamak yapmaya Los Angeles’a gidiyor ne malum...
Ne oldu özel hayata saygı?..
Alinur Velidedeoğlu gölgeliği kapatmayarak belki nezaketsiz davrandı ama Cüneyt Özdemir de business’ta özel bir anın fotoğrafını çekerek aynı nezaketsizliği gösterdi.
Kurunun yanında yaş da yanmasın
Ahmet Hakan, sosyal medyada ortaya atılan iddiaların, iftiraların magazin medyası tarafından haber yapılmasını eleştiriyor.
Çok haklı.
Biz de buna isyan ediyoruz.
Şahan Gökbakar’la ilgili sosyal medyadaki iftiraları kocaman haber yapanlar var.
Ama bizim gibi yapmayanlar da var.
Hülya Avşar’la ilgili sosyal medyadaki dedikoduları gazetelere taşıyanlar var.
Ama bizim gibi taşımayanlar da var.
Yani yapanla yapmayan “magazin medyası” aynı sepetin içine konuluyor ya en çok buna kahroluyoruz.
Benim önerim şu; “magazin medyası” diye genelleme yapmak yerine doğrudan bunu yapan gazetenin adını vermek.
Hiç değilse yapmayanın da yanına bir kâr kalsın!
Paylaş