Paylaş
“Saydım kaç gün oldu / Saydım kaç gece doldu /Saydım her gün aynı / Dön dön istersen” şarkısını bilmeyen mi var Ogün’ün?..
Ama ben otizme dikkat çekmek için Ogün’ün çok bilinmeyen bir yönünü anlatacağım size...
Oğlu Ozan’la ilişkisini...
Ozan Barış Sanlısoy, 4 yaşında dünya tatlısı bir çocuk...
Ogün’le Sedef’in tek çocuğu...
2008 Aralık’ında çocuklarının üzerine bir türlü konduramadıkları ‘bir gariplik var’ şüphesiyle başlıyor her şey...
Sonunda erkek çocuktur geç konuşur avuntularını bir yana bırakıp doktor doktor koşturmaya başlıyorlar.
Önce doktorlar, ‘Yaygın Gelişim Bozukluğu’ diyor, sonra teşhisi koyuyorlar:
Otizm...
Ogün Sanlısoy’un hayatı o dakikadan sonra değişiyor.
Önce otizmin doğuştan gelen, beynin ve sinir sisteminin farklı işleyişinden kaynaklanan karmaşık, nörolojik tabanlı bir hastalık olduğunu öğreniyor.
1993 yılında 10 bin çocukta bir görülen bu hastalığın modern toplumda hızla ilerlediğini bugün 150 çocukta bir çıktığını, hatta Amerika’da bu oranın 90 çocukta bire yükseldiği gerçeğiyle karşılaşıyor.
Ozan tıpkı babası gibi müziğe meraklı bir çocuk.
Diğer otizmli çocuklarda da görülen ortak bir özellik bu, içe kapanıklar ve müziğe, sanata meraklılar...
Ogün, oğlu Ozan’ın durumunda Türkiye’de kaç kişi olduğunu araştırmaya başlıyor.
Okul çağına gelen otizmli çocukların kaynaştırma metodu ile okullara alınması yasal bir hakken kimi okullarda ailelerin otizmli çocukları istemediği ve eğitim kurumlarının otizmli çocukları okuldan attığı gerçeğiyle karşılaşıyor. Otizmli çocuğa sahip ailelerin korku ve endişeleriyle tanışıyor.
Anne-baba hayata veda ederse bu çocuklar ne olacak?
Bu çocuklar nasıl topluma kazandırılacak?..
Tüm bu sorular üzerine harekete geçiyor Ogün Sanlısoy, sanatçı arkadaşlarını topluyor ve otizme dikkat çekmek için kolları sıvıyorlar.
Otizm konusunda farkındalık yaratmak için geçen yıl bir video çekiyorlar.
Bu yıl da aynı şeyi tekrarlıyorlar.
2008 yılında Birleşmiş Milletler’in ilan ettiği 2 Nisan Dünya Otizm Günü’nde iki yıldır Türkiye’de sanatçılar el ele veriyor.
2 Nisan’da başlayan ve ay sonuna kadar sürecek “Otizm Ayı”nda bu soruna dikkat çekmek için çeşitli kampanyalar düzenleyecekler.
Bu yılki temayı “Otizmliyim ben de varım, otizmliyim ben de vatandaşım” sloganı üzerine kurdular.
Çekilen videoda sadece Tan Sağtürk, Ogün Sanlısoy, Janset, Aylin Aslım ve Erdil Yaşaroğlu ücretsiz rol almadı, yönetmeninden, ışıkçısına, montaj çalışanına
kadar herkes bedava çalıştı.
“Sanatçı arkadaşlarıma söylediğim anda hemen kabul edip koşa koşa geldiler” diye anlatıyor Ogün Sanlısoy karşılıksız desteği...
16 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelip kurduğu Otizm Platformu, bu kampanyalarla bize minik Ozan’ları anlatmaya çalışıyor şimdi...
Otistik değil otizmli...
Yıllarca çocuklar için ‘otistik’ tabiri kullanılırken son yıllarda bunun yerine ‘otizmli’ tercih ediliyor. Bazı eski derneklerin adında bile geçen ‘otistik’ tabiri artık kullanılmıyor...
Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın otizmli çocuklar konusundaki çabaları aileler tarafından olumlu karşılanıyor.
9 yaşına kadar hiç konuşmayan otizmli bir çocuğun kendi kendine okuma yazma öğrendiği ve günün birinde bir makale yazarak “Otizm benim özelliğim beni böyle kabul edin” dediği biliniyor.
Amerika’da “otizmli-normal” ayrımı yok, otizmli olmayan çocuklara ‘normal’ yerine, ‘nörotipik’ deniyor.
Nasıl anlarsınız?
Sizinle ve başkalarıyla göz kontağı kuramıyorsa...
İsmi söylendiğinde veya çağrıldığında dönüp bakmıyorsa, söyleneni işitmiyor gibi davranıyorsa...
Konuşmada yaşıtlarının gerisinde kalmışsa...
Özel bir dil kullanarak garip konuşuyorsa, veya konuşması hiç gelişmemişse...
Gözleri sık sık bir şeye takılıp kalıyorsa...
Anlamsız gülme ve ağlama krizleri varsa...
Parmağıyla istediği şeyi işaret edip gösteremiyorsa...
Kendilerine ve çevrelerine yönelik zarar verici davranışlara sahipse...
Düzen değişimlerine aşırı tepki veriyorsa...
Paylaş