Bu yıl 3’üncüsü yapılan Yeşilçam Ödülleri bugüne kadar izlediğim en derli toplu, en organize ödül töreni oldu.
İşte artıları; * Makul bir sürede başladı bitti, sarkmadı... * Aday filmler ve oyuncularla ilgili vtr’ler çok iyiydi. * Sahne dekoru, ışık, reji yerindeydi... * Katılımcıların kıyafetlerine gösterdikleri özen geceyi şıkır şıkır bir hale dönüştürdü. * Yılmaz Erdoğan, Berrak Tüzünataç, Mutfak ekibi gibi ödül kazanamayan sanatçıların da törene katılması büyük olgunluktu ve sonuçların önceden sızdırılmadığını kanıtladı. Bunlar da eksileri; * Eğlencesi yoktu, neredeyse matem havasında geçti, organizasyon komitesi seneye mutlaka işin içine bir-iki mizah unsuru da katmalı. * Sunucular ellerindeki kartonlara bağlı kalmamalı artık. Şeffaf promterlar (bkz Başbakan’ın sanatçılarla buluşmasında kullandığı şeffaf promter) ya da Oscar ve Grammy’de olduğu gibi salonun en arkasına yerleştirilen büyük promterler kullanılmalı. * Ödül kazanıp salonda bulunmayan isimlerle ilgili mutlaka önlem alınmalı, yerine kim alacak ne yapılacak önceden belirlenmeli... * Adaylar ön sıralarda oturtulmalı, sahneye gelmeleri sırasında zaman kaybı yaşanmamalı... * Komite başkanları, sponsor yöneticileri, Belediye Başkanları konuşma yapmamalı artık, emeği geçenler korkmasınlar ‘kamera önüne çıkma’ hastalığından kurtulurlarsa biz onları daha çok destekleriz... Not 1: Yıllarca Altın Portakal tecrübesi olan TÜRSAK, bu eksikleri giderip Türkiye’de dört dörtlük bir ödül töreni yapabilecek ekiplerin başında geliyor. Not 2: NTV’nin yayınlaması Yeşilçam Ödülleri’ni 3’üncü yılında daha ciddiye alınır bir törene dönüştürdü.
Canaydın ve Tanyeviç
Allah gecinden versin bir Süleyman Seba’nın, bir de Özhan Canaydın’ın vefatı taraflı tarafsız bütün futbolseverleri üzerdi. Peşinden herkesin üzüleceği başka da bir başkanın olmayışı Türk futbolundaki kalite erozyonunun kanıtıdır zaten. Canaydın iki yıldır kanserle mücadele ediyordu. Hastalığıyla ilgili atılmış kocaman manşetler gördünüz mü hiç? Hayır, doğrusu da oydu... Peki aynı özeni Tanjeviç’e neden göstermedi spor basını... Günlerdir Tanjeviç’in amansız hastalıkla boğuştuğunu açıkça yazıyor gazeteler. Canaydın bizden, Tanjeviç yabancı olduğu için mi bu hoyratlık...
Bebek meselesi...
Çocuğunu kaybeden ünlülerden geçilmiyor son dönemde... Önce hamilelik haberleri yansıyor gazetelere, iki gün sonra da bebeklerini kaybettiklerini... Biliyorum böyle bir konu hesapsızca sorgulanmaz, bu yüzden isim de vermeyeceğim hiç... Ama bu kadar çok bebek kaybetme haberi olduktan sonra insanın aklına “acaba bu bebek düşürme haberlerinin tamamı gerçek mi” sorusu gelip takılıyor işte acımasızca...
Bunu biliyor muydunuz?
Ferzan Özpetek’in son filmi Serseri Mayınlar’da; Oğlunun gay olduğunu kabullenemeyen baba rolündeki oyuncunun gerçek hayatta gay olduğunu... Filmde gay kardeşleri canlandıran oyuncuların ise gerçek hayatta kadınları peşinden koşturan erkekler olduğunu... Bu da Ferzan Özpetek’in çaprazlama cast’ı demek ki...
Spielberg görse...
Geçen hafta ne demişti Selahattin Duman; “CNBC-e’nin yöneticisini şahsım adına yılın akıllısı ilân ediyorum. Filmlerde kim sigara yakarsa üzerini çiçekle örtüyor. Böylece film karakteri ağzında çiçek açmış kiraz dalı gibi dolanıyor.. Patronundan rica ediyorum. Bu akıllı yöneticiye en az dört maaş ikramiye. Para zihin açar.” Hadi komedi filminde kaldırıyor da, geçen gün Schindler’in Listesi yayınlanırken gördüm; Naziler Yahudi kıyımı yapıyor, ölümler, acılar seyircinin yüreğini daraltmış... Böyle en dramatik sahnelerde, sigarayı buzlayacaklar diye oyuncunun ağzına allı pullu bir çiçek koyuyor CNBC-e... Oldu mu şimdi... Spielberg görse, “Bir daha filmlerimi CNBC-e yayınlamasın” diye ihtar çekerdi valla, durum o kadar komikti...