Paylaş
Hem başsağlığı dileyen, hem de cenaze namazının nerede olacağını, nereye defnedileceğini söyleyen bilgilendirici bir ölüm ilanıydı...
İşte bu kadar...
Erol Büyükburç’un, Fikret Şeneş’in, Müzeyyen Senar’ın ardından haftalardır söylediğim tam da buydu...
Bunu yapmak hiç zor değilmiş değil mi?
Ne bu çeyrek sayfaya bile ulaşmayan ilanla gazeteler zengin olur ne de müzik meslek birlikleri batar...
Ama kamuoyu ve tüm sanatçılar gözünde müzik meslek birlikleri sanatçısına sahip çıkmış, saygı göstermiş olur...
Aman bu işi Kayahan için yapıp bırakmayın ha...
Bu bir gelenek haline gelmeli...
Popülerliğine bakılmadan kaybettiğimiz her sanatçının ardından meslek birlikleri bu ilanları vermeye devam etmeli...
Kısa sürede ilk adımı attıkları için kendilerine teşekkür ediyorum.
İyi restoran her zaman iyi olandır
Geçen yıl açılan Karaköy Gümrük yeme-içme sektöründe son dönemin yükselen yıldızlarından...
Ben henüz gidemedim ama 1 Nisan akşamı, şöhretini duyan 5 arkadaşım gitti mekana...
O akşam da mönüde 5 başlangıç, 5 ana yemek, 5 tane salata varmış...
Masaya üçer adet gelen karides ve ciğer sipariş ederek başlamışlar geceye.
Sonra çorba istemiş biri...
Aradan yarım saat geçmesine rağmen gelmemiş, garsona sorunca ukala bir tavırla ‘geliyordur’ yanıtını almışlar. 10 dakika sonra başka bir garson yanıtı vermiş: Çorba kalmadı...
Saat 20.30’da oturdukları masada 21.40’da ancak ana yemek siparişi vermek için garson bulabilmişler...
Mönüdeki 5 ana yemekten seçmişler...
Minekop? Kalmadı...
Kuzu but? Taze bitti...
E, palamutlu nohut alalım bari? Az önce tükendi!
Peki ne yiyeceğiz birader?
Mönüde geriye kalan en pahalı iki seçenek... Ya horoz ya da 70 liraya ıstakoz...
Garsona bu yemeklerin neden kalmadığını sorunca, yine ukala bir tavırla “Bunların muhatabı ben değilim” yanıtını almış bizimkiler...
“Öyleyse müdürü çağırın...”
“Gündüzleri burada, şu an o da yok!”
“Şefi çağırın kardeşim” demişler...
Yunanlı şef zahmet edip çıkmamış, saçı başı dağınık birini çıkarmışlar bizimkilerin karşısına...
“Kesin o da garsonların arkadaşıydı çünkü bizden özür dilerken arkada garsonlar gülüşüp duruyordu” diye anlattı arkadaşım bu sahneyi...
Aç kalacak halleri yok ya mecburen söylemişler ıstakoz ve horozu...
Bu arada saat olmuş 23.00... Masaya ne gelen var ne giden, üstelik kalabalık da değil mekan...
Bir garsonu yakalamışlar sonunda, “Bir sorup geleyim” demiş... Ha bu arada masada hâlâ başlangıç tabakları duruyormuş...
Ve bu maceranın sonunda ne olmuş biliyor musunuz?..
Yemekler gelmemiş ve saat 23.30’da bizimkiler mekandan aç ve sinirli bir şekilde ayrılmışlar...
Ya hesap?
“O kadar umursamazlardı ki yediğimiz başlangıçların ve şarabın parasını bile ödemeden çıktık, kimse farkında değildi” dedi arkadaşım...
Ancak ertesi gün sabah aramışlar, “Hesabı ödemeden çıkmışsınız lütfen ödeyin” diye...
Bu yaşanan olay Karaköy Gümrük’ün kötü bir restoran olduğunu kanıtlamaz...
Ama son yıllarda çok şık restoranların açıldığı İstanbul’da şu bilinsin diye anlattım. İyi restoran her zaman iyi olandır...
Bağımsız aday Metin Şentürk
Metin Şentürk, İstanbul 2. bölgeden bağımsız milletvekili adayı oldu...
Son 10 yıldır Metin’in aklında hep siyaset vardı...
Bu süre içinde hükümete hep yakın durdu...
2007 seçimlerinde de, 2011 seçimlerinde de hep AKP’den, Erdoğan’dan bir işaret bekledi...
Beklediği işaret bir türlü gelmeyince sonunda 2015 seçimlerinde tek başına şansını denemeye karar verdi...
Ben de 2. bölgede oy kullanacağım, Metin’in hedefi öncelikle buradaki engelli seçmenler ve yakınları...
Başarabilir mi?
Umarım başarır...
Ateş pahası!
Hadi bugün restorandan gidelim, bu da benim başıma gelen bir olay... Adana İl Sınırı, Beyoğlu’ndan sonra Cihangir’de de açıldı, Kaktüs’ün hemen yanında...
Geçen akşam gittim... Herkes orada Çağatay Ulusoy, Baykal Sisters, Mehmet Turgut, gazeteciler, senaristler, yönetmenler... Bir nevi 2010’ların Çiçek Bar’ı gibi...
Dört kişi oturduk, klasik 3-4 tane başlangıç mezeleri, ardından ortaya iki tane kebap...
Hesap? 470 lira...
Öyle kilolarca rakı içtik falan da yok ha, toplam 1 saat oturduk içtiğimiz 130 liralık bir şişe şarap...
470 lira da neyin nesi?
Kuş mu kondurdun kebaba Adnan usta?
Adana İl Sınırı’nın ateş pahası olduğunu duyardım, kendim de test etmiş oldum...
Bu kebap işi zaten bana yağlı ve ağır gelirdi, bu hesaptan sonra iyice ağır gelmeye başladı...
Paylaş