Paylaş
Zeki-Metin ikilisi için yıllardır hep söylenir; birinin kısa-zayıf, diğerinin şişman-uzun olmasından çok daha önemli farkları vardır.
Zeki Alasya parasının hesabını bilmez, girdiği her işte batar, har vurup harman savurur.
Metin Akpınar ise tam bir ticari dehadır, doğru yatırımlar yapar, sahneden-televiyondan kazandığını ticarette ikiye-üçe katlar. Geçmişte aralarının bozulmasında ticari işlerinin etkisi olduğu da biliniyor.
Bugün gelinen noktada da Metin abinin ciddi bir serveti, Zeki abinin ise ortalama bir standartı vardır.
“Para için endişem hep sürdü çünkü parayı zor kazandım” diyor Metin Akpınar. Bunu Zeki Alasya yerine Metin Akpınar’dan duymak ilginç.
Oysa bundan 10-12 yıl önce borsadan kazandıkları şehir efsanesine dönüşmüştü. İşin sırrını da o yıllarda şöyle anlatmıştı;
“Borsa’da iyi gidiyorum. Az kârla yetiniyorum. Bir kağıdı gözüm kesmişse, teknik analizine bakmışsam, birileri de öngörüyorsa, alıyorum.
Borsa ve ülkenin gidişatına bakıp, yüzde 10 kârdaysam satıyorum.
Genellikle kendi kafama göre hareket ederim. ‘Satma abi’ dediklerinde satmadığımda kâr ettiğim az oldu. Kârlı satıyorum.
Zarardaysam bekliyorum. Açığa falan oynamam. Borsa dışında repo yaparım. Herşeye rağmen bir miktar dövizim vardır”...
Böyle zor kazandığı parayla hipermarket zinciri Kipa’ya da ortak olmuştu Metin Akpınar...
Kipa’nın yönetim kuruluna kadar yükselmiş, şirketin yıllık cirosunu 4 trilyona yükseltmiş, sonra karlı bir şekilde satmıştı hisselerini.
Ne de olsa daha önce kurduğu mobilya atölyesi ve çocuk pazarı işlerinden deneyimliydi. O yıllarda “Darülaceze’de ölmemek için marketçi oldum” diyordu Metin Abi...
Demek o yıllardan bu yana bir şey değişmemiş.
Para endişesi o zaman da varmış, 68 yaşında bugün de hâlâ var.
O endişe olmasa belki de mendilcilikten buraya gelemezdi. Darısı Zeki abinin başına...
Dünya Su Forumu
Yeryüzünde 1,1 milyar insan (dünya nüfusunun yüzde 20’si) temiz içme suyu bulamıyor.
2,6 milyar insan temel hijyen ve kanalizasyondan yoksun yaşıyor.
Her yıl 5 milyon insan su kaynaklı sebeplerden dolayı ölüyor.
Su kaynalarının önümüzdeki 50 yılda çok daha önemli olacağı, hatta savaşların bu yüzden çıkacağı iddia ediliyor.
Dünyanın en önemli gündem maddelerinden olan su, 16-22 Mart’ta İstanbul’da 170 ülkenin devlet bakanları ve yerel yöneticilerinin katılımıyla tartışılacak.
Dünya Su Forumu’nun 5’incisi düzenleniyor bu yıl, daha önce Fas, Hollanda, Japonya ve Meksika’da yapıldı.
Bu ay sonunda bitmesi planlanan Sütlüce Kültür Merkezi’nde yapılacak forum ve 23 konuda en az 100 oturum gerçekleşecek.
Tarihi Galata Köprüsü bu amaçla Sütlüce’ye çekilecek, dünyanın dört bir yanından gelen binlerce misafir bir hafta boyunca İstanbul’da konaklayacak.
Dünya Su Forumu hem İstanbul’un tanıtımı hem de su kaynaklarının doğru kullanılması açısından çok önemli bir organizasyon.
Bugünden başlayarak bu konuda çok daha fazla haber ve bilgi göreceğiz medyada, çocuklarımızın geleceği için ne dendiğine kulak kabartmakta fayda var.
Bakanlar ve gazeteciler
Dünya Su Forumu’yla ilgili Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Çırağan’da küçük bir grup gazeteciye yemek daveti verdi.
Konuyla ilgili bilgilenmem kadar, o yemek benim için bakanlar ve gazeteciler arasındaki ilişkiyi, tepkileri, refleksleri gözlemek açısından da ilginç bir deneyim oldu.
Masada Yalçın Bayer, Necati Doğru, Meliha Okur, Mustafa Karaalioğlu, Şelale Kadak, Candaş Tolga, Metin Münir, İsmail Küçükkaya, Meral Tamer, Jale Özgentürk’le birlikte gazeteci grubu olarak oturuyoruz.
Karşımızda Eroğlu, Dünya Su Forumu’nu anlatıyor.
Buyrun gözlemlerim;
1- Gazeteci bilgi almaktan önce karşı tarafı dövmeyi seviyor.
2- Olmadık yerde gerginlik yaratmada üstlerine yok.
3- Soru sormaktan daha fazla anlatmayı, tartışmayı seviyor.
4- Dünyayla ilgili genel bilgileri değil, yerel sorunları konuşmayı tercih ediyor.
Bir başka gözlemim de şu: Galiba gazeteciler toplu halde oldukları zaman bu refleksleri veriyor.
Paylaş