Savcılık, ’mağdur’ diyerek bir nevi Cerrah’ı tekzip etti.
Bu nedenle basın emniyete daha bir fazla yüklenmeye başladı.
Emniyetin bu operasyona taktığı ismi, teşhir yöntemini seçmesini ben de eleştiriyorum.
O 23 manken için de tek birinin bile fuhuşla ilgisinin olmaması emniyetin boynuna vebal olarak kalır.
Kimsenin kimseyi önceden namussuz ilan etmeye hakkı yok.
Ancak ortada da ilginç bir durum var.
Mankenler kadın satıcıları tarafından sanki zorla fuhuşa teşvik ediliyormuş gibi bir hava estiriliyor.
Sanki pasaportları alınıp fuhuş çetesinin eline düşmüş seks kölelerinden bahsediyoruz.
Ortada bu işi organize eden bir fuhuş çetesi ve bunu gönül rızasıyla yapan bir takım kadınlar var.
O 23 mankenin 3’ünü mü pazarlıyor, 5’ini mi bilemem.
Ama bazılarını, başta futbolcular olmak üzere paralı işadamlarına pazarladıkları gerçek.
Telefon kayıtları da bunu söylüyor.
Manken diyor ki; "Adam kimmiş, kaç yaşında?"
Satıcı yanıt veriyor; "35 yaşında tekstilci. 1500 dolar istedim, bini sana 500’ü bana"...
Bir başka telefonda satıcı mankene, "Hazırlan, 1 saatliğine Suadiye Otel’e gideceksin, 400 sana 300 bana, toplam 700 alacaksın" diyor.
Bunların normal bir iş konuşması olmadığı açık değil mi?..
Evet, gözaltına alınan 23 mankenin hepsini suçlamak ya da gözaltına alınmayıp sadece telefon konuşmalarında adı geçen isimleri namussuz ilan etmek yanlış.
Ama 23 ismin tamamının da ’mağdur’ olduğuna inanmamızı beklemeyin bizden.
Geçmiş olsun
Magazin gazeteciliğinin ne kadar zor olduğunu geçen akşam Pazar Keyfi’nin yaşadığı tatsız olayda gördük.
Ekip olarak eğlenmeye giden Pazar Keyfi’ne, yeni albüm için destek isteyen bir grup tacizde bulunuyor.
Tartışmalar sonrasında Pazar Keyfi muhabiri Ömür Varol yumruklanarak, hastanelik ediliyor.
Olay bir anda yaşandı ama polis memurlarının yumruğu atana değil de, yumruğu yiyenin üzerine yürümesi, kamerayı engellemeye kalkması şaşırtıcıydı.
Bu olay bir kez daha gösterdi ki, magazin gazetecileri mesleğin en zor ve meşakkatli işlerini yapan grubu oluşturuyor.
Ömür Varol’a geçmiş olsun diyorum.
Sabah’ın telefon hesabı
Cumartesi günü PKK’nın hain saldırısından yaralı olarak kurtulan Elazığ Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Ergülmez’le ilgili dünkü Sabah’ta ilginç bir haber vardı.
Albaya 3 günde 25 bin telefon gelmiş.
Dün Sabah bunu birinci sayfasından, "25 bin kişi aradı, bin 500 kişi geldi" başlığıyla duyurdu.
İç sayfada da, "3 günde 25 bin alo" başlığını attı.
Bir hesap yaptım.
3 gün 72 saat demek...
Gece gündüz demeden 24 saat boyunca albayın telefonları çalsa, (25 bin bölü 72) saat başına 347 telefon düşüyor.
Bu da dakika başına ortalama 6 telefon gelmesi demek.
Yani Sabah’ın hesabına göre yaralı albayın dakikada 6 telefonla konuşmuş olması gerekiyor.
Sabah bu 25 bin alonun, albaya ait 5 cep telefonuna ve hastane odasındaki iki sabit telefona geldiğini söylüyor.
7 telefon olsa da farketmez.
Bu durumda da her telefona 1.5 dakikadan daha az bir sürede bir arama gelmesi gerekiyor.
Üstelik 24 saat sürekli...
Buna ne can dayanır ne de telefon!
Albay Ergülmez’e sevgi seli olduğu doğrudur ancak yanlış olan Sabah’ın hesabıdır.
Harry Potter ve sıfır beden
Dünyanın en çok kazanan yazarlarından olan Harry Potter’ın yazarı JK Rowling de ’sıfır beden’ tartışmasına katıldı ki, magazinin etkisini hesap edin artık.
İngiliz Kitap Ödülleri’nde gazeteciler Rowling’e kitaplarından çok kilosuyla ilgili sorular yöneltmişler.
Kaldı ki Rowling normal kilolu bir kadın.
O da, "Dergilerde sıfır beden modelleri görmekten ve bunun yarattığı kültürden midem bulanıyor" demiş.
Sonra da eklemiş;
"Cılızlıkla kafayı bozmuş dünyada yaşamak zorunda olan iki kızım var. Bu nedenle endişeliyim. Kızlarımın boş kafalı, kendileri ile takıntılı hale gelmiş, taklit klonlar gibi yetişmelerini istemiyorum. Dergi kapaklarındaki bu modellerin yardıma ihtiyacı var".
Doktorlardan sonra Harry Potter da sıfır bedene savaş açmış ki, Gülşen şimdi yandı!