Los Angeles haberleri...

Tam sezon açılmış, filmler vizyona giriyor, oyunlar sahneleniyor, diziler çekiliyor Yılmaz Erdoğan ortada yok...

İşin ilginci sağda solda da görmüyoruz, ne bir restoran çıkışı kameralara takılıyor ne de bir konsere gidiyor.

Yılmaz’ın bu kadar sessiz kalmasına alışık değiliz.

Neden bu sezona hiçbir iş yapmadan girdi?

Tam, "Evlendi böyle oldu" yorumları yapacaktım ki öğrendim; Los Angeles’a gitmiş...

Türk ünülerin en gözde mekanı eskiden New York ve Miami’ydi.

Son yıllarda daha da uzağı Amerika’nın batı sahilini tercih eder oldular.

Ne de olsa orada Hollywood var!

Yılmaz Erdoğan da bir süreliğini Los Angeles’a gitmiş.

Hem biraz kafa dinlemek hem de yeni projeleri üzerine çalışmak için.

Daha dün bir arkadaşım döndü Los Angeles’tan; "Santa Monica, Bebek gibi olmuş valla, kimi ararsan orada" dedi...

Yılmaz Erdoğan’ı da oralarda görmüş.

Yılmaz belli bir süre Los Angeles’ta yaşayacakmış, Türkiye’ye döndüğünde yeni projeleri hayata geçirmek için kolları sıvayacak.

Sadece Yılmaz değil, Ebru Akel de Los Angeles’ta.

Geçen sezon Oryantal Star ve Profesyonel’i sunmuştu Ebru Akel, onun da bu sezon ekranda işi yok...

Biraz tatil, biraz Hollywood’da neler olup bittiğini görmek için oralardaymış...

İki üç gün sonra bu kez Kenan Doğulu çıkmış bizimkinin karşısına.

Kenan, iki yıldır orada olan Sanem Çelik ve uzun süre orada yaşadıktan sonra dönen Meltem Cumbul’la birlikte eski LA’lilerden artık.

Bildiğim kadarıyla evi de var Kenan Doğulu’nun orada.

O kadar LA’li ki artık, sabahları köpeğiyle birlikte yürüyüşler yapıyor.

Türk ünlülerinin kimi iş, kimi dinlenmek, kimi gezmek için Los Angeles’ta...

Yolu düşenler illa ki bir-iki tanıdık simaya rastlıyor sokaklarda.

Trafikte devrim

İki-üç yıl önceydi; Paris’te bizi götüren araca arkadan küüt diye bir minibüs çarptı...

Yolun ortasında durduk, "Eyvaaah şimdi yandık, polis gelecek, zabıt tutacak, iş uzun sürecek" diye yakınıyoruz biz...

Trafik arkamızda yavaş yavaş uzamaya, biz de beklemeye başladık.

Şoförümüz torpidodan bir takım kağıtlar çıkararak, arabadan indi.

Bize çarpan minibüsün şoförü de aynı şekilde...

Kazaya baktılar, arabalarını incelediler, sonra elerindeki kağıtlara bir şeyler yazıp, imzaladılar.

Sonra el sıkışıp ayrıldılar...

Toplam 5 dakika.

Gözlerimize inanamadık!

Paris’te trafikte kaza olduğunda polis beklenmediğini, sürücülerin kendi aralarında anlaştığını, doldurdukları formlarla işi sigorta şirketlerine havale ettiklerini o gün öğrendik.

Bu medeni sistem şimdi Türkiye’ye geliyor.

1 Nisan’dan itibaren trafikteki hasarlı kazalarda tıpkı Avrupa’da olduğu gibi sürücler polis beklemeden işi kendi arasında çözecek.

İstanbul trafiğinin en büyük problemlerinden biri buydu.

Adamın tamponu çizilse zabıt tutması için trafik polisi bekliyordu...

Trafik arapsaçı olmuş, insanların zamanı, benzini boşa gitmiş kimsenin umurunda değil...

Bekle ki polis gelsin!

50 liralık kazanın maliyeti, 50.000 liralık zarar veriyordu ekonomiye.

1 Nisan’da bu kabus bitiyor.

İlk dönemde sıkıntılar yaşanacaktır ama sistem oturduğu zaman bu işi hayata geçirenlere hep teşekkür edeceğiz...

Blackberry hastalığı

Kullama kılavuzunda, "Uzun süre kullandığınızda dirseklerinizde ağrı olursa cihazı bırakın" yazıyor...

İki ay sonra öğrenmiş bulunuyorum ki, gerçekten de doğruymuş.

Blackberry dirseklerde ağrı yapıyor, sol dirseğim "Blackberry mağduru" oldu.

Tabii suç Blackberry’den çok bende.

Bu kadar çok telefonda konuşmanın bir bedeli vardır elbet...
Yazarın Tüm Yazıları