Tuncel Kurtiz ismi, 80 sonrası tiyatro sanatına kıyısından köşesinden bulaşmış biz çaylaklar için bir efsaneydi...
Oyunculuğuyla... Duruşuyla... Tiyatro geçmişiyle... Solculuğuyla... Yıllarca Türkiye’de sahneye çıkmamasıyla... Tam bir efsaneydi... O bizim için “Sürü”nün Hamo’suydu, “Duvar”ın Tonton Ali’si, “Otobüs”ün kaçak işçisi... Almanya’da, Danimarka’da, İsveç’te sahneye çıkan dünya çapında bir oyuncuydu... Shakespeare Kraliyet Tiyatrosu’nda sahneye çıkacak kadar büyüktü... İngilizler’in Sir Laurence Olivier’ları neyse, bizim için de Tuncel Kurtiz oydu... Onu sahnede izlemek bile büyük şanstı... Şimdi bakıyorum da, herkesin Ramiz Dayı’sı... “Yeğen” sözü herkesin ağzına pelesenk olmuş... TV’ye iş yaptığı, 70’inden sonra bu kadar popüler olduğu için eleştirecek halim yok. Sadece şunu demek istiyorum; bizim buralarda kadir kıymet bilmezler Tuncel Abi... Geçmişine bakmadan, insanı Ramiz Dayı aşağı Ramiz Dayı yukarı diye çağırırlar... 50 yıllık dev oyunculuğu getirip ‘yeğen’e endekslerler. Sonra bir gün bir açarsın internet sitelerini... “Ramiz Dayı oral seks yaptırıyor” haberiyle karşılaşırsın. “Geliyorum yeğen” başlıklarını görüp irkilirsin. Kimse de bunun Fatih Akın’ın “Yaşamın Kıyısında” filminden bir sahne olmasıyla ilgilenmez... Çoğu da bilmez... O sahnede Ramiz Dayı’nın Almanca oynamasına bile şaşırmaz buranın izleyicisi. Sadece neden geç geldiğine takılır kalır... 50 yılın Tuncel Kurtiz’ine bu yapılıyor ya... O bile bir anda sadece Ramiz Dayı olup çıkıyor ya... Belki de bu yüzden hiç elim varmadı “Ezel”i açıp izlemeye...
3. köprüye hayır çünkü...
* Çünkü yapılacağı güzergâh, çoğumuz için ıstanbul’da kafa dinlemek için günübirlik kaçılacak tek yerdir... * Çünkü nasıl 2’nci köprü 20 yılda yetersiz hale geldiyse, 15 yıl sonra da 3’üncü köprü yetmeyecektir... * Çünkü ikinci köprü yollarının çevresi de ilk yapıldığında bomboştu, bugün etrafı evlerle dolu, şehrin içi oldu artık... * Çünkü hükümet her ne kadar “etrafında yapılaşmaya izin vermeyeceğiz” dese de burası Türkiye, ısviçre değil, burada verilen sözler çabuk unutulur. ılla ki oraları imara açan birileri çıkacaktır. * Çünkü 60 yıldır sürekli göç alan bir şehirde yaşıyoruz, 3’üncü köprü de şehrin kuzeyine göçü artıracaktır. * Çünkü Garipçe’de şehrin en salaş balıkçısı Barınak vardır...
Medya olacağı gördü
Halis Toprak’ın 17 yaşındaki Nazlıcan’la evlenmesine medyada neredeyse herkes karşı çıktı... Toprak’a ağır eleştiriler yöneltildi, Hüseyin Üzmez’den farkı olmadığı yazıldı. Nazlıcan’ın babasına kızıldı, kızını para karşılığı evlendirdiği söylendi. Nazlıcan’a çıkışıldı, “Deden yaşındaki adamla neden evlenip hayatını karartıyorsun” diye... Nazlıcan’ı Halis Toprak’tan korumaya çalıştı bütün köşe yazarları. Tüm bu eleştirilere karşılık Nazlıcan ne demişti; “Beni kurtarmak için yazdıklarınız, beni eşime karşı daha da heveslendiriyor”... Çok geçmeden durumun öyle olmadığını gördük. Nazlıcan’ın ifadesinden öğrendik ki, bu ‘muhteşem evlilikte’; Halis Ağa sürekli sapkın ilişki istiyormuş... Nazlıcan’ı ölümle tehdit ediyormuş. Kredi kartlarına el koymuş. Yemek bile vermiyormuş! Üzerine bir de ev çalışanlarından biriyle yasak aşk yaşıyormuş. 7-8 ay sürmeden bitti evlilik. Medya bunun böyle olacağını en başından söylemişti. NOT: Bir tek söylemeyen Hıncal Uluç’tu... “Alan razı satan razı, kime ne” diyerek Halis Ağa’yla Nazlıcan’a mutluluklar dilemişti Uluç. Gördük mutluluğu...