Paylaş
Taksim’in düzenlenmesini, İstiklal’in yamuk yumuk, dere tepe çökmüş zeminini geçtim, hiç değilse iki-üç yılbaşı süsü koyun da insanların gelmesi için bir neden yaratın...
Terör, ekonomik kriz derken İstiklal Caddesi tüm cazibesini yitirdi...
Peki önümüz yılbaşı, neden eskiden olduğu gibi İstiklal Caddesi ışıklandırılmaz, süslenmez...
Partiler, organizasyonlar düzenlenmez...
Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan 5-6 yıl öncesine kadar her sene süslüyordu İstiklal ve Taksim’i...
Ancak bu gereksiz yılbaşı tartışmaları, günahtı, Noel Baba’ydı kavgaları pek çok belediyeyi olduğu gibi Beyoğlu’nu da ışıklandırma işinden vazgeçirdi.
Karanlığa gömüldü İstiklal...
Uzun süredir süslenmiyor...
Hiç yakışıyor mu İstanbul’un dünyaya açılan penceresine bu karanlık?
Işıklandırın, süsleyin, güzelleştirin...
İstiklal yılbaşına doğru cazibe merkezi olsun.
İnsanlar merak edip gelsin. Geldiği zaman oturup bir yerde kahvesini içsin, alışveriş yapsın, sinemaya gitsin, oturup yemek yesin de esnafın yüzü gülsün...
Ekonomi canlansın...
İnsanlar ekonomik kriz, dolar korkusuyla harcama yapmaktan, dışarı çıkmaktan korkarken siz yılbaşı fırsatını kaçırıp daha çok insanları eve hapsediyorsunuz...
Yılbaşı öncesi, insanların sokağa çıkacağı, alışveriş yapacağı, ciroların yükseleceği bir dönemdir...
İnsanlar gelsin istemiyor musunuz?
İstiklal hareketlensin, ekonomi canlansın istemiyor musunuz Sayın Demircan?
Öyleyse ne bekliyorsunuz?
Bırakın şu yılbaşı tartışmalarına takılmayı,
süsleyin İstiklal’i...
Uçakta yasaklı telefon...
Dün sabah İstanbul’dan New York uçağına binerken, güvenlik noktasındaki görevli sordu;
“Samsung Galaxy Note 7 telefon kullanıyor musunuz...”
“Kullanmıyorum ama kullansaydım ne olacaktı” dedim...
“Uçağa binemezdiniz” yanıtını verdi...
Meğer Amerika’ya uçuş hatlarında bu marka telefonlarla uçağa binmek yasakmış...
Markanın bu modeli alev alıp, patladığı için ve tüm dünyada toplanıp üretimi durdurulduğundan Amerika uçuşlarında da yasaklılar listesine girmiş...
Bu marka telefonu olanlar, Atatürk Havalimanı’ndaki emanete bırakıp öyle biniyor Amerika’ya giden uçaklara...
İsterlerse bir tanıdıkları da gelip emanetten alabiliyor.
Bunu kabul etmeyenler uçağa binemiyor.
Merak ettim Amerika uçuşları için sakıncalı olan telefon bizim diğer hatlarda neden sorgulanmıyor...
New York’a giderken uçakta patlama riski olan telefon, Ankara’ya Antalya’ya uçarken patlamaz mı?
Bu marka telefonunuz varsa ve Amerika’ya uçacaksanız aklınızda olsun, yanınıza almayın...
50 lira vestiyerücreti mi olur...
Biz Türkler gittiğimiz mekanlarda vestiyer kullanmayı sevmeyiz...
Bir bara gidersin, montları girişte vestiyere bırakmaz masanın altına, yerlere atarsın...
Düğüne gidersin paltoları masanın bir ucuna yığarsın... Tiyatroya, müzikale gidersin vestiyere bırakmaz, gece boyunca kucağında tutup sıcaktan pişersin...
Bir restorana, kafeye gidersin kabanı sandalyenin arkasına asarsın...
Velhasıl bütün seçenekleri denersin de bir tek vestiyere bırakmazsın paltonu, montunu...
Neden? Çünkü biz Türkler vestiyere verilen paraya sokağa atılmış olarak bakarız da ondan...
3 lira 5 lira da olsa, 20 lira da olsa vestiyerdeki görevliye o parayı çıkarıp vermek bize koyar...
Bu yüzden mekanlarda vestiyer kullanmayız, montlarımızla, paltolarımızla yaşarız... Ama haksız olduğumuz durumlar da yok değil.
Geçenlerde Ebru Gündeş’i dinlemeye gittiğim Güney Restoran’da aynı gece bulunan bir okurum mesaj göndermiş...
Girişte bıraktığı paltosu için vestiyer ücreti olarak 50 lira istemişler Günay’da...
Ben ceketle gittiğim için vestiyere bırakacak bir şeyim yoktu ama 50 lira vestiyer ücreti olacak iş değil...
Düpedüz müşteriyi kazıklamak... Değil Ebru Gündeş, sahneye Rihanna çıksa dünyanın hiçbir yerinde böyle bir vestiyer ücreti ödenmez.
Kaldı ki dünyanın pek çok restoranında, kulübünde, tiyatro ve gösteri salonunda vestiyer hizmeti ücretsizdir.
İnsanlar da vestiyere paltolarını bırakıp girerler içeriye.
Biz Türkler de, Günay’daki gibi sürprizlerle karşılaşmamak, kazıklanmamak için vestiyere bir şey bırakmayız. Bizdeki mekanlarda da vestiyer hizmeti ücretsiz olmalı.
Günay da 50 lira gibi fahiş bir rakamı müşterilerinden istemeyi bırakmalı...
Not: Bundan tam 10 yıl önce böyle bir vestiyer yazısı yazmıştım, o zaman 30 lira istemişlerdi benden.
Demek ki değişen hiçbir şey yok, mekanlar tuttuğunu öpmeye devam ediyor...
Hac fotoları neden paylaşılır...
Ünlüler arasında umreye, hacca gitmek son yıllarda çok moda...
Gittikleri gibi, bunu sosyal medyadan paylaşıyorlar.
Doğru mu, yanlış mı?
Reklam ya da bir yerlere mesaj vermek için mi, inandıkları için mi?
Dini inancı güçlü olan, hacca giden Murat Yıldırım’a sormuştum bu soruyu.
Şunu söylemişti:
“Çocukluğumdan beri tevekküle inanırım.
Aileden öyle yetiştirildim. Önemli olan benim ne hissettiğim, niyetimdir.
Ve bir başkasının da buna önyargısız bakmasıdır. Gerisi hikaye...
Bu hangi din olursa olsun...
Başka bir şey için de böyle diyebiliriz.
Maldivler için de aynı şeyi söyleyebiliriz.
İnsan Maldivler’e gidiyor, bir sürü fotoğraf çekiyor.
Ben bu insan için ‘reklam için yapıyor’ diyemem ki... Keyif aldığı için yapıyor, çekip eğleniyor...
Ama bir kısım da reklam için yapabilir. Bu da bizi hiç ilgilendirmemeli...”
İnsanların yaşadıkları, hayat tarzları, inanışları için söylenebilecek en doğru sözler bunlar...
Paylaş