Paylaş
Karşımda muhteşem deniz, sahilde yürüyüşe çıkmış insanlar, yan yana dizilmiş barlar, restoranlar, kafeler... Böyle bir yerde kahvaltı 5 lira...
Beyaz peynir, kaşar peyniri, siyah zeytin, yeşil zeytin, sahanda yumurta, tereyağı, reçel, krem çikolata, salam, sigara böreği, domates, salatalık ve sınırsız çay yazıyor tabelada... Anlayacağınız mükellef bir kahvaltı. Hepsinin fiyatı da sadece 5 lira.
Gözlerime inanamadım. Üstelik Kordon’da üç-dört mekânda kahvaltı bu fiyata.
İstanbul kafelerinde bir bardak çayı 5 liraya içemezsiniz.
Bebek’te, Cihangir’de, Boğaz’da bilinen bir mekânda kahvaltı etmek demek, adam başı 25-30 lirayı gözden çıkarmak demek.
Kuş mu konduruyorlar? Kordon’daki kafelerden fazla ne veriyorlar? Sonuçta zeytin, peynir, yumurta işte... İzmir-Kordon’da 5 lira olan kahvaltı, İstanbul-Bebek’te nasıl 30 lira olabilir?
Tamam, İstanbul’da her şey pahalı. Bebek’teki kafenin kirası da, personeli de Kordon’dakinden fazla... Tamam, İzmir’de domatesti, salatalıktı daha ucuz...
Bunu anlamayacak kadar dünyadan bihaber değiliz.
Ama siyah zeytinin kilosu 10 lirayken, peynirin kilosu 10-15 liraya satılırken, üç-beş zeytin, bir kibrit kutusu kadar peynirin olduğu bir kahvaltı tabağına 30 lira istemek de ayıp arkadaşlar.
Bu yüzden biz uzun süredir kendi alışverişimizi kendimiz yapıp, her cumartesi sabahı İstinye Park’taki Balık Ev’de buluşuyoruz.
Balıkçıda kahvaltı olur mu demeyin.100 liralık alışveriş, 50 lira garsonlara bahşiş toplam 150 liraya 10-15 kişilik kahvaltı çıkıyor ortaya.
Cihangir’de, Bebek’te uzun süredir kafelerde kahvaltı etmiyoruz.
Bu fiyat politikalarıyla kafeler bizim gibi daha çoook kahvaltı müşterisi kaçırır zaten...
Basın, Arda’yı seviyor mu?
Türk basını Arda Turan’a gösterdiği ilgi ve özeni tarihinde hiçbir futbolcuya göstermemiştir.
Galatasaraylı olsun ya da olmasın spor medyası çocukluğundan beri Arda’nın üzerine titredi, herkes onu Türk futbolunun gözbebeği olarak gördü.
Elbette canını sıkan haberler yapılacak.
Sevgilisi de yazılacak, sakatlığı da...
Ama Arda’nın canını sıkan haberlerin çıkması bile Türk basınının ona özen gösterdiği gerçeğini değiştirmez.
Bir sezondan fazla doğru düzgün futbol oynamayan başka bir yıldız futbolcu olsa bugüne kadar çoktan linç edilmişti.
Arda’nın hâlâ çok büyük kredisi var basında...
Buna rağmen milli maçtan sonra basına dönüp “Bunu da yazın” demesine, basına hınçlanmasına hiç gerek yoktu.
Basın çalışanları arasında bir anket yapsak, eminim en sevilen yerli futbolcu Arda çıkar...
Neyse ki Emre gibi kol hareketi yapmadı...
Bu kadarına da şükür deyip geçelim.
İzmir’de sevdim/sevmedim
- İzmir’in denizi kız, kızı deniz kokar lafını oldum olası sevmezdim, bir kez daha sevmedim.
- Alaçatı’nın kalabalıktan uzak kimsesiz sokaklarını çok sevdim.
- Çeşme’nin kışın 25-30 bin olan nüfusunun yazın 500 bini geçmesini sevmedim.
- ‘Şevketibostan’ı sevdim, ‘boyoz’u sevmedim.
- Kordon’da bira içip maç izlemeyi çok sevdim.
- İstanbul’la İzmir arasında kültür, sanat, ekonomik, yatırım olarak makasın hızla açılıyor olmasını sevmedim.
- Mart sonunda sokakta tişört-ceket gezilmesini çok sevdim.
- Dizilerde bile Ankara’dan sonra moda olmasını hiç sevmedim.
Yeşilçam dekoltesi...
Yeşilçam Ödül Töreni’nin fotoğraflarına bakarken bir şey dikkatimi çekti.
Evet çoğunluk şıktı, modacıların sponsor olması giyim kuşamı düzeltmişti ama...
Törene katılan ve ödül alan kadın oyuncular arasında dekolte tercih eden yok denecek kadar azdı.
Ahu Yağtu da olmasa, “Yeşilçam’da kendine güvenen kadın oyuncu mu kalmadı” diye soracaktım...
Özge Özpirinççi ve Arzu Yanardağ’ın sırt, Hatice Aslan’ın bacak dekolteleri olmasa törenden çok cenazeyi andıracaktı kıyafetler.
Kadın oyuncular kendileri mi dekolteden kaçtı, modacılar mı dekolteden uzak tasarımlar yaptı bilemiyorum ama Yeşilçam törenini de döneme uymuş gördüm, fazlasıyla ‘kapalı’ geldi bana.
Paylaş