Çocukları ekrandaki şiddetten korumalıyız değil mi?
Tabii ki bu sorunun yanıtı, evet.
Ancak unutmayalım, bilgisayar oyunlarındaki şiddet, televizyondaki şiddetten çok daha tehlikeli.
İnternet üzerinden oynanan oyunlar var, şiddet yüklü oyun CD’leri sokaklarda satılıyor.
Bu nedenle herkesin dikkati internet kafelere odaklanmış durumda.
Peki ya otellerdeki oyun salonları ne olacak?
Geçenlerde bir otelde, saat 21.00-22.00 civarı oteli turlarken oyun salonuna da uğradım.
7-8 yaşındaki erkek çocuklar, makinelerin başına oturmuş gözlerini kırpmadan oyun oynuyorlardı.
Otellerdeki bu oyunların neredeyse tamamı şiddet içerikli.
Aileler de kafa dinlemek için bu duruma göz yumuyor.
Bu otellerde daha çok gelir seviyesi yüksek, eğitimli aileler kalsa da kimse çocuğunun oyun salonunda ne yaptığını denetlemiyor.
Uzun süre izledim çocukları.
Hipnotize olmuş gibi kimi sokak dövüşü yapıyor, kimi mafyayla çatışıyor...
Oyun başı sadece 1 YTL...
Aldım bir jeton, oturdum makinenin başına...
Bu kadar iğrenç bir oyun görmedim ben.
Bu kadar şiddete bugüne kadar hiçbir filmde rastlamadım.
Oyunda akıl hastanesi gibi bir mekanda, üzerinde deney yapılan insanlara karşı mücadele ediyorsunuz.
Size saldıran ağzı burnu kaymış korkunç insanları öldürüyorsunuz.
Öyle böyle öldürmek değil...
Kol kopuyor, vücudun üst kısmı parçalanıyor, beyinler akıyor, kemikler bağırsaklar ortaya dökülüyor.
Ateş ettikçe bir uzvu kopuyor insanların.
Renkli ekranda peşpeşe öldürüyorum önüme geleni ama uzun sürmüyor.
Bir iki ıskalayınca adamın biri elindeki baltayı kafama indiriyor.
Benim kafa karpuz gibi ikiye ayrılıyor.
İğrenç ötesi sahneler.
Ama çocuklar oturmuş, otellerin oyun salonlarında bu ve benzeri oyunları saatlerce oynuyorlar.
Dağlardaki otellerin, deniz kıyısındaki tatil köylerinin, şehirdeki yıldızlıların tamamında var bu salonlar.
Ve bunların tek müşterisi çocuklar!
Otellerin oyun salonları, internet kafeler kadar göz önünde olmadığı için bu durum kimsenin dikkatini çekmiyor.
Biliyorum oteller oradan kazanacakları 1 YTL’nin peşinde değil, bunu daha çok hizmet için yapıyorlar ama böyle hizmet olur mu?
Oteller oyun salonlarını, şiddet içerikli oyunlardan arındırmalıdır.
Kuş gribi ve kış turizmi
İnsan kuş gribinin etkisini İstanbul’da fark etmiyor. Bir de Erzurum’a gidin de görün bakalım, esnaf kan ağlıyor... Erzurum, ekonomisini kış turizmine endekslemiş bir şehir.
Palandöken’de üç otel var, bu yıl Dedeman ikinci otelini de açarak dağdaki otellerin toplam sayısını dörde çıkarmış.
Yeni açılan Dedeman Ski Lodge, son derece sevimli odaları, güler yüzlü servisi, ücretsiz ve kablosuz internet bağlantısı, şık mimarisiyle harika bir otel.
Son yıllarda artan yabancı turist sayısı (özellikle Ruslar), kayak turizmine artan ilgi, Dedemanlar’ı Palandöken’de ikinci oteli açmaya itmiş.
Gelin görün ki, kuş gribiyle birlikte Palandöken’e gelen Rus turist sayısı bu yıl dörtte bir oranında azalmış.
Dedeman Ski Lodge’da sadece 6 Rus kalıyordu, oysa geçtiğimiz yıllarda Ruslar’a kalacak yer bulunamazmış.
Kuş gribinin üzerine bu yıl bir de karın az yağması eklenince herkes bu yıldan umudu kesmiş vaziyette...
Erzurum tarihinde bu kadar az kar görmemiş, herkes "Bu yıl karımızı İstanbul çaldı" diyor.
Hem karsız, hem kársız bir kışı geride bırakıyor Erzurum...
Gördünüz mü kuş gribinin kış turizmine yaptığını, umarım yaz turizmine etkisi bu kadar olmaz!
Dirayetli duruş!
Yurt dışından gelen büyük gösteri gruplarının ve sanat topluluklarının "orijinal" olup olmadığını nereden biliyoruz? Bugüne kadar kaç bale topluluğunu ya da kaç gösteri grubunu "ikinci kadrosuyla" izlemişizdir kimbilir...
Kimi zaman topluluk çeşitli nedenlerle gerçek kadroyu getirmek istemez.
Kimi zaman da kadro yarı yarıya azaltılır.
Maddi gerekçeler nedeniyle Türkiye’deki organizatörler de çoğu zaman buna ses çıkarmaz. Bolşoy Tiyatrosu da 3-4 Mart tarihlerinde sahneleyecekleri "Kuğu Gölü" temsili için Türkiye’ye geliyordu.
Organizasyonu yapan da Beşiktaş Kültür Merkezi.
BKM, bunun için Bolşoy’la anlaştı, bir süre önce de gösteri tarihini açıkladı. Ancaaak...
Grup son anda gerçek kadrosuyla gelmek istemedi, ikinci kadrosuyla Türkiye’de sahneye çıkacağını bildirdi.
BKM de buna itiraz etti ve gösteriyi iptal ettiğini açıkladı.
Şimdi Bolşoy, Türkiye’ye gelmiyor.
BKM bunu yapmayabilir, bir güzel parasını da kazanabilirdi.
Sonuçta Bolşoy mu, Bolşoy!
Şimdi yazının başındaki soruya dönecek olursak, cevabı şöyle verebiliriz:
İstanbul günün birinde gerçek bir sanat kenti olacaksa, bu tür dirayetli duruşlar sayesinde olacaktır...