Paylaş
Madem bol keseden dağıtacak kadar çok var elinizde benim neyim eksik? Bir tane de bana verseniz ne çıkar?
Son üç ayda üç Türk’e Fransız nişanı verdi Fransa...
Önce Ajda Pekkan’a taktı Türkiye Büyükelçisi Laurent Bili...
Sonra Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande bizzat elleriyle taktı Candan Erçetin’e...
En son nişan takılan isimse Leyla Alaton oldu...
Laurent Bili onu da şövalye ilan etti!
Asla bu üç ismin şahsıyla ilgili bir konu değil bu...
Ajda da, Leyla da, Candan da çok sevdiğim isimler.
Neden bu isimler nişanı aldılar diye sorgulayacak değilim.
Başarıları ortada...
Benim takıldığım nokta, Fransız hükümetinin neden birden nişan dağıtmaya başladığı...
Böyle her ay bir isme devlet nişanı verilince işin büyüsü kaçıyor...
Eskiden bizde bol keseden dağıtılan devlet sanatçılığı unvanlarına dönüyor olay...
Fransızlar belki bilmez hatırlatayım; bir dönem bizde herkes devlet sanatçısıydı.
Önüne gelene devlet sanatçılığı unvanı verilmişti.
Sonra davalar açılınca bunlar geri toplandı.
Kusura bakmayın da sizin bu nişan da buna döndü; herkes yakasında şövalye rozetiyle gezer oldu İstanbul’da!
Merak ediyorum her ay birine şövalye unvanı kampanyanız devam edecek mi?
Yoksa nişan fazlası vardı da toplu sünnet töreni gibi topluca dağıtalım elden çıksın mı dediniz?
Yoksa bunlar aramızın iyi olmadığı Sarkozy döneminden verilmeyip biriken nişanlar mı?
Türkiye’de böyle her ay birine dağıtılıyorsa dünyada her ay ne kadar bu nişandan dağıtılıyordur kim bilir...
Sayın Büyükelçi Bili, lütfen herkese bir nişan kampanyanızdan vazgeçiniz.
Hem kendi nişanınızın değerini düşürüyorsunuz...
Hem buralarda “Kızılay mı dağıttı” etkisi yaratıyorsunuz...
Geçmiş olsun Sezen!
Bir süredir kulağıma Sezen Aksu’nun sağlığıyla ilgili çeşitli haberler geliyordu...
Ne zamandır arayacağım arayacağım, bir türlü fırsat bulamıyorum...
“Haber için falan değil, sesini duymak için aradım” dedim. (Bu yazıyı da, konuşmamızın sonunda, kendisi bunu yaz bari dediği için yazıyorum.)
“Anneciğin nasıl, sen nasılsın” diye sordum.
Annesi yaza göre daha iyiymiş...
“90 yaşında, hâlâ telefona kapıya kendi koşuyor ama 90 da olsa insanın canı işte” diye anlattı...
“Senin de ameliyat olacağını duydum” dedim...
Şen kahkahalarından birini attı.
Doktora, “Zaten kısacık bir kadınım, bu kadar uzun bağırsağın bende ne işi var, birazını alalım” demiş...
Kolit tedavisi görüyor Sezen...
Bunun için de önümüzdeki günlerde ameliyat masasına yatacak.
“Bu kolit denilen meret insanın duygu merkezi biliyorsun. Yıllar içinde yaşadığın bütün sıkıntılar, içine attıkların, yaşadığın üzüntüler burada toplanıyor ve günün birinde isyan ediyor. Eh benim yaşadıklarım da malumun. Bu yüzden ameliyat olacağım” dedi...
Sesi keyifliydi, yine neşeliydi.
“Böylece karnımın yarısını aldırmış olacağım” diye dalga geçiyor kendisiyle...
Yılar önce rahim ameliyatı olmuş...
Sonra pankreasının ucunu aldırmış...
Şimdi de kolit ameliyatıyla kalın bağırsağının bir kısmını aldıracak...
“Yaza karşınıza incecik çıkarsam sakın şaşırma” deyip kahkahasını attı...
“Keyfin yerinde” deyince de şunu söyledi:
“Benim keyfim yerinde de ülkenin keyfi yerinde değil. Ama alıştık galiba be. Baksana yaşadıklarımıza, alışmasak böyle mi olurdu?”
Sonra da ekledi; “Bize mi denk geldi be” diye...
Telefonu kapatırken de “Biliyorsun bu benim eski şarkım. Açıp bir dinlesene... Sanki bugünü anlatıyor” dedi...
Not: “Nasıl olsa duyulacak bu ameliyat mevzusu. Hiç değilse sen yazarsan doğrusu çıkmış olur” dediği için bu sağlık sorununu yazdım Sezen Aksu’nun. Sadece, “Aman bir tek tarihi yazma. Hastane odası kokteyl-prolonge’a dönüyor yoksa” diye rica etti...
Bize denk geldi maalesef!
Sezen Aksu’ya “Nasıl gidiyor” diye sorunca eski bir şarkısıyla yanıt verdi bana:
“Her birimize değdi fesat / Dünya işleri kesat / Yuvarlanıp gidiyoruz / Halimiz eh işte vasat” diyor şarkı...
Telefon konuşmamızdan sonra açıp dinledim.
Yıllar önce söz-müziğini kendi yaptığı şarkı şöyle:
Tedavülden kalktı aşk / Üç ihtilal üç kuşak / Fiiliyattan geçtim / Düşünmek bile yasak...
Girmeyelim bu konulara / Bizden geçti şşşt susak / Yedi onda dört, onda beş / Önümüz deprem yan basak...
Bize mi denk geldi, bize mi insaf...
Kelimeler fistan giymiş / Salınıyor ağır aksak / Atı alan Üsküdar’ı geçmiş / Saadet bizden uzak...
Kurtaracaktık olmadı / Çilemiz hâlâ dolmadı / Uymadı gitti bir türlü / Çarşıya evdeki hesap...
Bize mi denk geldi, bize mi insaf
Biz gördük yanmayı / Ölümüne zorlanmayı / İktidar atında şahlanmayı, horlanmayı / Her şart her koşulda / Babalar gibi dayanmayı / Bizden sonrakiler gün görse bari / Bizden sonrakiler gün görse bari
Bize mi denk geldi, bize mi insaf
Bize denk geldi / Bize denk geldi / Bize denk geldi / Maalesef!
Paylaş