Bilgi çağında dünyanın küçük bir köye dönüştüğü söylenir durur.
Meğer yalanmış!
Onbinlerce kilometre uzaktaki bir olaydan anında haberdar olduğumuz, internet-televizyon gibi hızlı iletişim araçları sayesinde dünyanın küçüldüğü iddia edilir.
Meğer yalanmış!
Dünyayı bitirip, uzayın keşfine çıkan insanoğlunun bu kadar küçülen dünyada hala keşfedilmemiş yerler bulması ilginç değil mi?
Bulunan da az buz bir şey değil ha...
771 metre yükseklikte bir şelale.
Kör olsan görürsün!
Peru’nun balta girmemiş ormanlarındaki bu şelale, Venezuela ve Güney Afrika’dakinden sonra dünyanın en büyük üçüncü şelalesiymiş.
Uzaydan her metrekaresi takip edilen dünyada 771 metrelik şelaleden haberimiz yok!
Google Earth’e girsen görürsün be...
Bu Google Earth çıktığından bu yana, yeni bir alışkanlık edindim, yurt dışında bilmediğim bir şehre gideceğim zaman önceden Google Earth’e girip sokaklarına bakıyorum...
Meydanlarını, caddelerini, binalarını inceleyip nasıl bir şehre gideceğimi önceden görüyorum.
Ama Google Earth bile köyümüzdeki şelaleyi görmemize yetmedi işte.
Sadece o şelale değil, son bir ay içinde iki kayıp dünya daha bulundu yeryüzünde.
Endonezya’da keşfedilen bir ormanda daha önce görülmemiş kuş, kurbağa, kanguru, kelebek ve bitki türlerine rastlandı.
Bu keşiften 15 gün sonra bilimadamları, Karayipler’de dünyanın üçüncü büyük mercan adasında, bugüne kadar varlığı bilinmeyen 150 yeni balık türü tespit ettiler.
Hani dünyada keşfedilmemiş yer kalmamıştı...
Hala bilmediğimiz ormanlar, şelaler, balıklar karşımıza çıkıyor.
Dünya ne kadar küçülse de hala çok büyük demek ki...
Derbide kaç şişe su atıldı?
Gazetelerin spor sayfalarına bakıyorum.
Derbiyle ilgili her türlü istatistik var.
Atılan şutlar...
İsabetli ortalar...
Top kayıpları...
Kötü paslar...
Topla oynama oranları...
Tek tek oyuncular bile analiz edilmiş.
Ama en önemli istatistik yok:
Sahaya kaç şişe su atıldı?..
500 mü, 1.000 mi, 2.000 mi?
Ben en çok bunu merak ediyorum.
Bence spor sayfaları maç istatistiklerine yeni bir bölüm eklemeli.
"Sahaya atılan yabancı madde sayısı"...
Çünkü artık işin çivisi çıktı!
Gülriz Sururi kaç yaşında?
THY dergisi Skylife’ın son sayısında konuk yazar olarak Gülriz Sururi yazmış.
Nefis bir yazı.
14 yaşında bindiği ilk uçak deneyimini anlatmış.
İstanbul’dan Bursa’ya uçuşu ve geri dönüşü...
Uçağın adının teyyare olduğu, uçağa binmek için piste yürüyerek çıkıldığı, hosteslerin yolculara kusmaları için kese kağıdı dağıttığı yılları anlatıyor Sururi...
Boeing ya da Airbus’tan falan bahsetmiyor, "Uçak Dakota mıydı, yoksa Heron mu" diye soruyor.
Sonra da ekliyor, "İnşallah hala tedavüldedirler" diye.
Yazıyı okuyunca merak ettim, acaba Gülriz Sururi kaç yaşında?..
Biliyorum densiz bir soru...
Ama kendisi tüm yazıyı asla söylemediği yaşı üzerine o kadar tatlı kurmuş ki, sormasam çatlardım.
Kaptan ilk uçuşunda kabine almış Sururi’yi, o da "İstanbul kadar uçaktan seyrederken insanı büyüleyen başka bir şehir var mıdır" diye soruyor...
Bence de yok!
Şu Yeşilköy’deki pist onarımı yüzünden geçen ay Erzurum dönüşü İstanbul üzerinde 15 dakika tur attık.
Normalde insan sıkılır değil mi, İstanbul o kadar alımlıydı ki aklımıza bile gelmedi sıkılmak.
Sururi’nin Kıldan İnce Kılıçtan Keskince adlı anı kitabını da okumuştum.
Skylife’taki bu uçak anısı da en az kitaptakiler kadar lezzetliydi.
Seksi öĞretmen
Miami’de 14 yaşındaki öğrencisiyle cinsel ilişkiye giren öğretmen Debra LaFave’in davası, güzel olmanın medyada yer almayı nasıl artırdığına iyi bir örnek oldu.
Hatta güzel olmak, sadece medyada çok yer almayı sağlamıyor, davaların seyrini bile etkiliyor.
25 yaşındaki sarışın, mavi gözlü, seksi öğretmenin avukatı savunmasını bile, "Bu kadar güzel bir kadını hapse atmak, kafesteki aslanların önüne taze et atmaya benzer" mantığı üzerine kurdu.
Kadın güzel olduğu için davasını ve cezadan sıyırmasını yabancı basın gibi Türk basını da yakından takip etti...
Şimdi Debra LaFave’a Playboy’a soyunması, dizilerde rol alması, reklamlara çıkması, anılarını yazması için çeşitli teklifler gelecektir.
Hatırlarsanız 1.5 yıl önce bizde de kaçırılıp 18 gün alıkonulan ve polis operasyonuyla kurtulan Zeynep Sağıroğlu adlı güzel bir genç kız vardı... Yaşadıklarından sonra tv’ler DJ’lik teklif etmiş, kimileri de buna tepki göstermişti...
Bizim magazin düşmanları ne zaman kabul edecek acaba...
Ha Amerika, ha Türkiye...
Güzellik tüm dünyada böyle rating yapıyor işte...
(Bu arada Debra’nın hiç boy fotoğrafını görmedik, fotolar hep yakın plan. Belki de vücut benim Playboy tezimi çöpe atacak kadar dombilidir, bilemiyoruz.)