Paylaş
Güzel bir yenilik
Ben Affleck: Gotham’ın gece hayatı inanılmaz
Mart sayısına da benden küçük bir yorum yazısı istediler.
Şöyle dedim Skylife için: “Sayfalarını kesip sakladığım bir dergi...”
Gerçekten de doğru...
Ya hiç görmediğim bir şehrin tanıtım yazısını, ya hiç görmediğim bizden bir yeri anlatan yazıyı ya da çok enteresan bir araştırmayı uçak yolculuğum boyunca merakla okuyup sonunda derginin sayfalarını yırtmışlığım çok var.
Şimdi yenilediler Skylife’ı...
Now, Here, There, Everywhere diye bölümlere ayırarak daha bir sadeleştirmişler dergiyi...
Oraya yazdığım yazıdan aynen kopyalıyorum:
“Hem iş hem hobi olarak çok seyahat ettiğim için dünyada pek çok havayolu şirketinin dergilerini takip ediyorum.
İddia diyorum dünyadaki havayolu şirketleri içinde en iyi dergilerden biri Skylife...”
Mart sayısında “İki yeni destinasyon” diye Gotham ve Metropolis’i kapağa taşımışlar.
Üstelik bir de Ben Affleck (Batman) ve Henry Cavill (Superman) ile röportaj yapmışlar...
Ben Affleck’e sormuşlar, “İnsanları Gotham City’ye gitmeye ikna etmek için ne söylerdiniz” diye...
Ben Affleck, “Gotham’ın gece hayatı inanılmaz” demiş...
Henry Cavill (Superman) ise Metropolis için, “Dokuz bin metre yukarıdan bakınca manzara muhteşem” yanıtını vermiş...
Filmin yönetmeni Zack Snyder “Hangisine uçardınız” sorusunu, “Her ikisine de” diye yanıtlamış...
Batman ve Superman’in hayali şehirleri THY’nin reklamından sonra zaten gerçek sanılmaya başlanmıştı, Skylife’ın mart kapağı ve röportajlarından sonra artık herkes THY’nin bu şehirlere uçtuğuna inanacak...
Arda’yla Barcelona...
Güzel bir gezi
Barcelona’yla ilgili kaç yazı yazdım, kaç kez seyahat ettim ve burayı en beğendiğim şehirler listesinde kaç yıl önce ilk sıraya koydum hatırlamıyorum...
Yine Barcelona’dayım ve haftanın Güzel Şeyler’ini oturmuş güzel bir şehrin güzel bir kafesinde yazıyorum...
Hava nefis...
Ve bu kenti sevmenin bir nedeni daha var artık: Arda Turan...
Dün akşam Barcelona-Getafe maçını statta izledim...
Maçta sonra Arda’yla akşam yemeğinde buluştuk ve Opet için çektiği reklam filmini ilk kez hep birlikte izledik...
Arda’nın Barcelona’sını ve reklam yorumlarımı hafta içinde yazarım artık...
Güzel bir detay
Bisiklet dostu olmak
Barcelona’da kırmızı bisikletler var, isteyenin alıp kullandığı...
Ancak kırmızı renkli olan bisikletler turistlere yönelik bir hizmet değil... Sadece şehirde yaşayanlar kullanabiliyor...
50 euro ödüyorlar bir seferlik ve şehirde belli park yerleri olan bisikletleri alıp istedikleri gibi kullanabiliyorlar... Ancak bu işte tek bir kural var:
Kullanmak için aldığın bisikleti 30 dakika içinde bırakmak zorundasın... Ya aldığın noktaya ya da başka bir noktadaki bisiklet istasyonuna...
Bırakmazsan ne oluyor?
Bir dakika ya da 20 dakika gecik, ilkinde hiçbir şey olmuyor, ikincisinde de...
Ama üçüncüsünde kırmızı bisikletleri kullanma hakkın yanıyor...
Tekrar kullanmak için bir 50 euro daha ödeyip yeniden kullanım elde etmek zorundasın...
İstanbul bir bisiklet şehri değil...
Ama bisiklet kullanımının kolay olabileceği şehirlere öneririm bu sistemi...
Güzel bir film
1 Nisan’da “Yitik Kuşlar”ın hikayesini kaçırmayın
İki genç sinemacıyla tanıştım geçenlerde; Aren Perdeci ve Ela Alyamaç’la...
“Bir film çektik Ermeni meselesi üzerine, izler misin” dediler.
“Ne demek, seve seve” dedim, gittim izledim filmlerini.
“Yitik Kuşlar” adıyla iki Ermeni çocuğun gözünden 1915 olaylarını anlatan bir film çekmişler.
O haklı bu haklı, şöyle oldu böyle oldu diyen, şunu iyi bunu kötü gösteren bir film asla değil bu.
Sadece çok dokunaklı, göz yaşartan bir hikaye.
1915’ten bir kesit...
Nasıl güzel, nasıl etkileyici bir film inanamazsınız.
1 Nisan’da girecek film vizyona ve ben o tarihe kadar bu filmle ilgili çok daha fazla şey yazacağım.
Size hatırlatacağım sık sık bu filmi.
Çünkü Ermeni meselesinin böyle çekilebileceğini de göstermek lazım herkese.
Elinize sağlık Aren ve Ela, iyi ki tanıştım sizlerle...
Güzel bir kitap
Senin Adamın Gol Diyo
Elif Çongur’la çok geç tanıştım ben, iki yıldır hurriyet.com.tr’de spor yazıları yazıyor ama ben yazılarının son 6 aydır tiryakisiyim...
Sadece spor yazarı demek haksızlık aslında...
Edebiyat yazıyor, hayatın içinden yazıyor, futbol yazsa da kimi zaman öyle bir anektod, öyle bir şiir, öyle bir edebi dille anlatıyor ki okuması büyük keyif...
Senin Adamın Gol Diyo adıyla bir kitap çıkardı geçen ay...
hurriyet.com.tr’deki yazılarını topladığı bir kitap...
İyi ki de çıkarmış, böylece ilk yazılarını da okuma fırsatı buldum Elif Çongur’un...
Size de tavsiye ederim...
Lambur lumbur futbol yazılarından sıkıldıysanız zevkle okuyacaksınız...
Ayrıca hurriyet.com.tr’de de takip edin...
Mesela son yazısında kalp nakli bekleyen 12 yaşındaki Öykü Ertok’u anlatmış...
Okurken boğazımda bir şeyler düğümlendi...
Güzel bir kampanya
Oyuncak Timleri İşbaşında
Kızılay deyince aklımza sadece kan vermek ya da afet zamanı çadırları geliyor ya değil...
Asla değil, hayatın her alanına dokunmaya çalışıyorlar...
Mesela Kızılay Ankara Şubesi Gençlik Kolları’nın başlattığı bir kampanya var, Oyuncak Timleri İşbaşında adıyla... Çocuğunuzun artık oynamadığı oyuncakları toplamak ve onları oyuncağı olmayan çocuklara iletmek için başlatılmış bir kampanya...
Ailelerden topladıkları oyuncakları dezenfekte ve tamir ediyor, sonra hediye paketleri yaparak hastanalerde yatan çocuklara götürüyorlar...
Evinizde bir kenara atılmış ya da artık süs eşyası olmaktan öteye geçmeyen peluş bir oyuncağı alıp hasta yatağındaki çocuğa veriyorlar...
Sadece hasta çocuklara da değil, sığınmacı ailelere ve maddi gücü olmayan çocuklara da ulaşmayı hedefliyorlar...
İşin ilginci Kızılay çatısı altında oluşan bu oyuncak timleri birbirleriyle yarışıyor...
15 yaşından büyük herkes, 31 Mayıs’a kadar başvurarak bu oyuncak timlerinde yer alabiliyor ya da kendi takımını kurabiliyor...
5 genç gönüllüden oluşan bu timler proje sonunda ödüllendiriliyor...
Gönüllü olmasanız da eminim, “Türk Kızılayı Ankara Şubesi, Anafartalar Cad. Şan Sok. No: 10/101 Ulus/Ankara” adresine göndereceğiniz bir oyuncak kargonuz vardır evde...
Güzel bir albüm
Harikasın Tarkan...
Ne zaman sanat müziğiyle Tarkan yan yana anılsa, onun 1996 yılı ramazan ayında Kanal D’de verdiği müthiş konser gelir aklıma...
1992’de ilk albümünü çıkarmış, kariyerinin başında bir popçu ve gencecik bir şarkıcı olarak ramazanda ekrana çıkmış ve o zaman da ortalığı yıkmıştı.
Bugün çıkan albümünden çok daha ağır eserleri o programda seslendirmiş ve büyük beğeni kazanmıştı.
Çünkü Tarkan’ın eğitimi o, kökleri orada...
Yıllar sonra şimdi “Ahde Vefa” adıyla sanat müziği albümünü çıkardı.
Ben albümde yer alan 13 şarkıyı da çok sevdim, müthiş seslendirmiş, müthiş yorumlamış.
Ve çok daha önemlisi Tarkan’ın bu unutulmaz eserleri en az üç kuşağa daha taşıyacak olması...
Ondan başkası da yapamazdı bunu.
Tarkan’ın omuzlarındaki sorumluluktu bu, “Ahde Vefa” demesi de bu yüzden zaten.
Verdiği sözü yerine getirmek demektir Ahde Vefa...
Tarkan da aldığı eğitime, müzikal köklerine karşı sorumluluğunu yerine getiriyor bu albümde...
Sakın ha bu albümün biz 40’lı yaşlardakilerin hoşuna gideceğini sanmayın sadece.
Bakın göreceksiniz: Söylediği eserler nasıl gençlerin diline dolanacak.
Nasıl yine o büyülü dünyasına alacak dinleyenlerini...
Helal olsun Tarkan, bu albümü yaptığın için...
Türk sanat müziğini genç kuşaklara sevdirdiğin için...
Paylaş