Paylaş
Daha önce Hatay, Aydın ve Mersin’e gidip bu şehirleri keşfetmiştik.
Gaziantep denince ilk aklıma gelen terör ve huzursuzluk oldu, ayaklarım geri geri gitti.
“Zamanı mı şimdi” diye eşe dosta yakındım.
Ne kadar yanılmışım...
Böyle düşündüğüm için başta Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin olmak üzere bütün Gazianteplilerden özür diliyorum.
Ne terörü, ne huzursuzluğu, ne gerilimi...
İyi ki gitmişim, iyi ki bu şehrin insanlarını ve kültürünü çok daha yakından tanımışım dedim.
Gönülsüz gittim dedim ya, en çok etkilendiğim kent oldu Gaziantep...
3,5 yıl önce ilk kez gitmiştim Gaziantep’e. 2013 Mayıs’ında ara verdiği müziğe dönüş konserini burada yapmıştı Teoman.
Konseri izlemiş, yemekler yemiş, kenti gezmiştik.
Bu kez çok daha fazlasını keşfettim Gaziantep’te...
300 binin üzerinde mülteciye kapılarını açmasına rağmen bana mısın demeyen hoşgörüsünü, hiç tatmadığım lezzetlerini...
Sıcakkanlı insanını, yanı başında devam eden korkunç savaşa rağmen dimdik duran modern kent anlayışını...
Gaziantep’in dinamizmini görünce vallahi çok şaşırdım, bu kadarını beklemiyordum.
Mesela çökmüş bir hanın restore edilmesiyle ortaya çıkan, tasarımını Mahmut Hanlar’ın yaptığı Hişvahan’ı al İstanbul’a getir, Hazine’den daha popüler olmazsa namerdim.
O kadar şık ve güzel bir yer...
Mesela Türkiye’nin en büyük, dünyanın dördüncü büyük hayvanat bahçesinin Gaziantep’te olduğunu biliyor muydunuz?
Vahşi olmayan hayvanların serbestçe dolaştığı 1000 dönüm arazi üzerine kurulan harika bir yer...
Suriye savaşından en çok etkilenen illerden olmasına rağmen, yatırımların sürdüğü, çarkların döndüğü, caddeleri ışıklandırılmış, her yönüyle zenginliğini hissettiren bir kent Gaziantep...
Tüm bunların üzerine bir büyük şans olarak doğduğu topraklara inanmış bir belediye başkanı görevde...
Fatma Şahin, kenti ayağa kaldırmak için o kadar inançlı ki, oturduğu, konuştuğu herkesi bu inancına katmayı başarıyor.
“Gaziantep çökerse, Türkiye çöker” dedi Başkan Fatma Şahin.
Bu sözün doğruluğunu gözlerime gördüm, inandım.
Ama bir şeyi daha gördüm; Gaziantep’in asla çökmeyeceğini...
Bu şehir çökmez.
Sıkıntı çeker, üzüntü çeker, bunalır, daralır ama asla çökmez.
Bu zenginliğin, bu kültürün, bu inanmış halkın çökmesi mümkün değil çünkü.
Gaziantep’i mutlaka görün diyorum.
“Bu zamanda Gaziantep’e gidilir mi” demeyin, sonra pişman olursunuz benim gibi...
Tam da bu zamanda Gaziantep’e gidilir.
Hem keşfetmek, hem de bu güzel insanların
yanında olduğumuzu göstermek için.
Güle güle Erdal
Erdal’la da, Gürdal’la da çok eski hukukumuz vardı. BKM’nin ilk kurulduğu yıllardan başlayan bir hukuk...
Müthiş temiz, müthiş dürüst, müthiş iyi insanlardı.
90’ların ikinci yarısında “Bir Demet Tiyatro” ile herkesin gönlünü kazandılar.
BKM’nin patronları Necati Akpınar ve Yılmaz Erdoğan’la birlikte çıktıkları yoldan bir an olsun ayrılmadılar.
Ta ki önceki gün Erdal da kardeşi gibi gidene kadar...
Gürdal’ın 33 yaşında öldüğü 2000 yılını hatırlıyorum. Kardeş kaybetmenin acısını Erdal’ın sadece yüzünde değil, omuzlarına çöken ağırlıkta da görmüştüm.
O yıllarda Cihangir’de açtığı kafe de yürümedi, vazgeçmişti.
Oyunculuktan asla vazgeçmedi ama...
Son yolculuğunda da çok sevdiği BKM sahnesinden veda etti herkese.
“Ben hiçbir şeyin azı değilim” diyerek.
Sen hiçbir şeyin azı değildin sevgili Erdal...
Hele insanlığın, dostluğun, kardeşliğin, paylaşmanın, yok olan insani değerlerin hiç değildin...
Güle güle iyi kalpli adam, senin kadar iyi olan kardeşine ve bu oğulları bize kazandıran Necdet Tosun babaya selam götür bizden...
Paylaş