Fox’un İtalyan genel müdürü;“Türk magazinciler hiç kibar değil”

Geçtiğimiz gün Fox TV’nin Genel Müdürü Pietro Vicari’yle yemek yedim, hep merak etmiştim yabancı birinin Türkiye’de nasıl kanal yönetebileceğini...

Öyle ya dilini, kültürünü bilmediğiniz bir ülkeye geliyorsunuz ve orada dizi, program seçip, kanal yönetiyorsunuz.
İtalya’da Sky’ı yönetmiş, yıllardır televizyonculuk yapan Pietro 11 aydır Fox’un başında, sıcakkanlı, sempatik bir Sicilyalı...
“Zor değil mi yabancı bir ülkede televiyon yönetmek” diye sorunca; “Türkiye benden daha çok Sicilyalı. Tıpkı Sicilya gibi buradaki insanlar da tutkulu, ateşli ve maço... Akdeniz kültürü var iki tarafta da, bu yüzden Türkiye’de zorluk çekmiyorum” yanıtını verdi.
Bizden Kaçmaz’a bayılmıyor ama...
Laf hemen magazincilerle sanatçıların kavgasına geldi. Malum Fox’un Bizden Kaçmaz’ı bu kavganın baş aktörlerindendi.
“Programı beğeniyor musun” diye sorduğumda, eliyle ‘şöyle böyle işareti’ yapıp ekledi:
“Bu programları kaldırın dediğin yazını okudum. Türk izleyicisi ateşli programları izliyor. Bizden Kaçmaz’ın da reytingi iyi. Ancak haklısın, sanatçılara karşı hiç kibar değiller”...
Bu sözlerinden Pietro’nun bayılmasa da magazine bir süre daha ihtiyaç duyduğu sonucunu çıkardım. Çünkü o, kavga dövüş taraftarı değil ekranda.
Bu yüzden Fox’taki Futbol Ateşi’ni çok seviyor. Kendi tasarladığı Futbol Ateşi, Fox’taki en sevdiği program.
“Bakın orada diğer futbol programlarındaki gibi kavga dövüş yok. Düzeyli bir program ama reytingi düşük. Yine de benim en sevdiğim program”...

Fox TV satılmayacak

Son dönemde Fox’un satılacağı yönünde çıkan haberleri de sordum Pietro’ya...
Murdoch, Türkiye pazarından çekilecek mi?
- Öyle bir şey kesinlikle yok. Ne Türkiye’den çekilmeyi düşünüyoruz ne de Fox’u satmayı. Biz buraya kalıcı olmaya geldik ve bütün planlarımızı uzun vadeli yapıyoruz.
Madem satmayacak, genişleyecek mi Fox, ikinci bir kanal satın alır mı?
- Bugün için öyle somut bir adım yok ama biz işi sadece medya olan bir şirketiz. Dolayısıyla her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de Fox’la sınırlı kalmayıp medyanın her alanında büyüyebiliriz.
Peki Fox girdiği her ülkede en çok izlenen kanal oluyor ama bir tek Türkiye’de değil. Bu nasıl oluyor?
Biz bugün en çok izlenen dizileri transfer edip bir numaraya da yükselebiliriz. Ancak bu gelip geçici bir zafer olur. Biz yavaş ve sağlam adımlar atıp uzun süreli başarıyı hedefliyoruz. Bunu da yapacağız.
Ben ilk açıldığında “Cacık olmaz Fox’tan” demiştim...
- Biliyorum arkadaşlar söyledi, güzel bir yoğurt salatası o. Türkiye’de Fox’un gelmesiyle beklenti yüksekti. Biz o beklentiyi hemen değil ama yavaş yavaş karşılamaya başlıyoruz. Günü birlik bakmıyoruz olaya...
(ıtalyan gözüyle Türk televizyonları; en beğendiği haberci kim, hangi diziyi çok seviyor, hangisini beğenmiyor. Türk televizyonlarında ilk şaşırdığı şey ne oldu? Onlar da yarına artık...)

Tereyağ

Hepimizin çocukluğunun en müstesna anılarındandır; kızarmış ekmeğin üzerinde erimiş tereyağ kokusu...
Kimi zaman sabah kahvaltısında, kimi zaman sokakta koşup yorulduktan sonra o tereyağın kokusu ne güzel gelirdi.
ışte öyle kokan bir tereyağı arıyorum yok, yok...
Marketlerde sıra sıra duran ünlü markaların tereyağlarını deniyorum, hiçbiri o değil. Hepsi margarin kokuyor. Gerçek tereyağ bulmak imkansız hale gelmiş. Halis tereyağlar da çocukluğumuz gibi anılarda mı kaldı?.. Bir yandan da bugünkü çocuklara acıyorum, bunları tereyağ diye yedikleri için.

Yılın 3 ayı Digiturk’e para ödemeyelim...

Bu çanak antenlerin çatıların üzerinden yok olup gideceği günü iple çekiyorum.
Hem günümüz dünyasında geri bir teknoloji, hem de göz zevkini bozan bir kirlilik...
Kablolu yayınlar, hatta kablosuz (wireless) teknoloji bu kadar gelişmişken televizyon yayınlarını hâlâ koca koca çanaklardan alıyor olmamız ilginç...
Bu yüzden de televizyonlarımız şehir hatları vapurları gibi hava muhalefetinden etkileniyor.
Yağmur yağar Digiturk bozulur, rüzgar çıkar Digiturk donar, kar yağar Digitürk gider.
Madem kışın Digiturk izlemek kâbusa dönüşüyor benim de bir önerim var; yılın üç ayında kışın fatura ödemeyelim.
Hizmet almadığımız şeyin faturasını ödememek hakkımız değil mi?..

İbret belgesi

Emniyet müdürü...
Belediye başkanı...
Vali yardımcısı...
Hakim...
Savcı...
Polis...
Doktor...
Zabıta memuru...
Vergi memuru...
Hepsi birbirinden saygın meslekler değil mi?..
Hepsi bu ülkenin namusuna, parasına, sağlığına, canına sahip çıkması için o koltuklara oturtulmuş emanetçiler.
Bu ülkenin temel direkleri.
Ama gelin görün ki bu meslek sahiplerinin hepsi aynı gün, “fuhuş, yurtdışı yasağı, hapis, rüşvet, sahte rapor, arsa operasyonu, çeteye yardım” gibi farklı suçlarla aynı gazetenin aynı sayfasında buluştular.
ınanmayan cuma günkü Vatan’ın orta sayfasını bulup baksın. Bir toplumun nasıl çürüdüğünün ibret belgesiydi o sayfa.

Nerede görüldüler

Eren Talu, geçtiğimiz cumartesi akşamı Sıraselviler’deki Roxy’de kız arkadaşıyla dans ederken...

Arzu Yanardağ, Adana uçağında sürekli hapşıran eşine hostesten maske istedikten sonra “Eşim gribin son safhasında, telaşlanacak bir durum yok” diyerek yolcuları sakinleştirmeye çalışırken...

Tolga Karel, Beylerbeyi’ndeki Timothy Cafe’de başında siyah bir şapkayla sarışın bir kadınla konuşurken...

Beyazıt Öztürk, Nişantaşı Longtable çıkışı kendisini bekleyen gazetecilere “Keşke bu kadar saat beklemeseydiniz” dedikten sonra hızla arabasına binerken...

Talip Öztürk, Ortaköy Mix Bar’da sahneye çıkan Hakan Altun’u dinlemeye beraber gittiği kadın arkadaşlarının yüzlerini hırkayla kapaması üzerine gazetecilere “Lütfen çekmeyin” derken...

Osman Sınav, Mehmet Aslantuğ ile Adana’da çay içip yeni projesi Sakarya-Fırat’tan bahsederken...

Nehir Erdoğan, Kanyon Alışveriş Merkezi’nde Nilgün Belgün ile çay içip sohbet ederken...

Noella, minik köpekleriyle Bebek parkında dolaşırken...

Hüsnü şenlendirici, Bebek’te karşılaştığı gazetecilere “Bundan sonra bir klarnetim bir de ben” derken...
Yazarın Tüm Yazıları