Paylaş
Her gazetede var bunun örnekleri.
Okurdan gelen, internetten topladığın fıkraları al yayınla, köşeyi kurtar...
İyi iş valla...
Ben medya patronlarının yerinde olsam, ayın dört günü yazı yazmadıkları için bu yazar arkadaşların maaşlarında kesintiye giderim.
Şaka yapmıyorum...
Ben bu kötü fıkraları okumak istesem bulur okurum zaten. Gazete yönetimi de fıkra yayınlamak istese, pazar günü gazetede bir köşe ayırıp yayınlar...
Yazın da etkisiyle olsa gerek, bu pazar farklı gazetelerde 4-5 ayrı köşede tamamen fıkra okudum.Köşesinde 5-10 fıkra yazan bile var.
Her satırını da okuyorum bu fıkraların, bakalım hangisi en berbatını bulmuş diye...
Yarışın galibi yok, hepsi birbirinden kötü fıkraların.
Bu köşe yazarlarına fıkra anlatmak yerine haftanın bir günü izin almalarını öneriyorum ve aşağıdaki fıkra gibi olayı onlara ithaf ediyorum.
Mahsun-Seda fıkrası
Yıllar önce Mahsun Kırmızıgül’le Seda Sayan birlikteyken sürekli kavga ederlermiş.
Rahmetli Hilmi Topaloğlu da onları “Yahu yapmayın etmeyin, sonunda öldüreceksiniz birbirinizi” diye uyarırmış sürekli.
Hilmi Topaloğlu, Mahsun’a ne kadar “Öldüreceksin kadını” dese de nafile...
Kavgaları bitmezmiş çiftin...
Bu kavga ve öldürme meselesi o kadar konuşulmuş ki, sonunda bir oyun oynamaya karar vermişler Hilmi Topaloğlu’nun kardeşi Mustafa Topaloğlu’na...
Seda’nın yüzünü ve üzerini kırmızıya boyayıp yatırmışlar yere...
Mahsun da eline ‘kanlı’ bir bıçak almış.
Sonra da Hilmi Toplaoğlu telefon açmış Mustafa Topaloğlu’na, “Mustafa koş yetiş, bu Mahsun sonunda Seda’yı öldürdü. Elinde bıçakla şirkette oturuyor, kadın yerlerde” diye...
Mustafa Topaloğlu koştur koştur Prestij Müzik’e gitmiş, soluk soluğa içeri girmiş.
Kanlar içinde yerde yatan Seda Sayan’ı görünce Mahsun’a dönüp bağırmaya başlamış:
“Ne yaptın laaaan... Ne yaptııın... Değer miydi ‘o kadın’ için elini kana bulamaya!”
Sonrası mı?
Seda Sayan’ın şimşek hızıyla yerden fırlayıp Mustafa Topaloğlu’nu şirket dışına kadar kovaladığı söyleniyor.
(Bu şehir efsanesi gibi anlatılan olayın eksiği, fazlası muhakkak vardır ama ‘fıkra yazarlarının’ fıkralarından daha komik olduğu kesindir.)
Bir Topaloğlu ‘fıkrası’ daha
Hilmi Topaloğlu rahmet istedi herhalde bugün. Bir de bizim Demirhan Hararlı’yla hikâyesi var ki, o da fıkra gibi...
Rahmetli müthiş bir ses bulup çıkarmış, Alişan diye...
Genç şarkıcıyı kolundan tutup Hürriyet’e getiriyor.
- Bak Alişan, bu Demirhan Hararlı var ya... Demirhan Hararlı...
- Evet abi...
- Gazeteci olarak hiç kimseye değil ama bir tek
ona güveneceksin...
- Olur abi...
- Neden güveneyim diye sormayacak mısın?
- Neden güveneyim abi?
- 40 yıldır bu piyasadayım. Ben gazeteci olarak bir tek Demirhan’a güvendim... O da benim ağzıma s...!
(Hilmi Topaloğlu böyle humor’u olan bir adamdı, bizim Demirhan’la da iyi anlaşır, çok sevişirlerdi.)
Fake Zehra!
Ünlüler, sosyal medyadaki sahte hesaplarına karşı hukuki bir savaş açmalı.
Kendi adlarına birilerinin açıklamalar yapmasına izin vermemeli.
Zehra Çilingiroğlu da anne kontenjanından şöhret...
“Meşhur düğün”le ilgili onun adına Facebook’ta yazılanları dün aktarmıştım.
Bir mesaj geldi Zehra’dan; “Ben büyüklerim hakkında asla böyle şeyler yazmam, yorumlar yapmam” diyor.
Yani Zehra da sahte hesap mağduru...
Ben değil, etrafın zalim!
Ayşe Özyılmazel zalimlikle suçladı beni. Dünkü yazım üzerine bir mesaj göndermiş:
“Seni arkadaş bilip çağırdığım yerden zalimlikle çıktın.
Hep böyle miydin, ben mi göremedim bilemiyorum.
Benim gibi en temiz, en saf, en duygusal halindeyken günahın alınsın istemem.
Kimseler için kötülük istemem ama seninle dostluk ilişkim bitmiştir...”
Ben de ona şu yanıtı verdim: “Zalim olan ben değilim, etrafındakiler.
Ama bana zalim diyorsan unutma... Cuma günkü ‘İnsana dair’ yazısını da aynı zalim yazdı...” Yanıt gelmedi.
Paylaş