Paylaş
1- Botoks, liposuction gibi ‘küçük dokunuşları’ estetik operasyon olarak görmem. Bana göre bunlar ihtiyaçtır. Kişinin bunlardan birine ihtiyacı varsa, yapmalı. Kendini iyi hissetmek için, mutlu olmak için yapmalı. Ben estetik severim, biliyorsun. Çok kırışırsam, yüzümü gözümü gerdiririm valla...
2- Yıllardır bu sektörün içindeyim, tek bir yakın arkadaşım yoktur. Aramıyorum da zaten kendime yakın arkadaş... Ama sevdiğim, beraber yemeğe gitmekten, sohbet etmekten, gezmekten hoşlandığım arkadaşlarım var elbette. Mesela Hande’yle (Yener) çok eğleniyoruz...
3- Altıncı hissim çok çok kuvvetlidir. Menajerim Mert, bazen “Sizden korkuyorum” der. O kadar içime doğar ki her şey, etrafımdakilerin ağzı açık kalır. Bir sorun varsa hissederim ya da o dönem enerji bozukluğu ya da negatif enerjinin yaygın olduğu bir dönemse, günlük hayatıma çok fazla etki etmemesine gayret ederim. Güzel enerjinin temiz kalple doğru orantıda işlediğine inandığım için beni olumsuz etkileme durumu çok nadirdir. Fala inanmam ama astroloji ve yıldızlar konusunda mümkün olduğunca okuyorum ve araştırıyorum.
4- Hayatta en çok pişmanlık duyduğum konu, eğitimimdir... Eğitimimi tamamlayamadım. Geriye dönüp baktığımda “Keşke eğitimimi sonuna kadar tamamlayabilseydim” diyorum.
5- Tarkan çok başka bir adam gerçekten. Bu dünyadan değil sanki... Eskiden tanıdığım bir arkadaşım olduğu için sağ olsun tek bir telefonumda, yeni çıkacak albümümde “Gül Döktüm Yollarına”yı okumama izin verdi. Kendisine aranje için bir fikri olup olmadığını sorunca ve benim için fikirlerinin önemli olduğunu söyleyince, ikimizin de yıllardır çalıştığı Gürsel’i aradı ve aranjeyi Gürsel’le beraber yaptı. O kadar işinin arasında ki, tek tek hangi enstrümanın çalacağına, vokallere ve benim okumama kadar tüm yönlendirmeleri yaptı. Harika bir iş çıktı ortaya... Hatta bir ara yurtdışına çıkmak zorunda kalınca oradan mail yoluyla her şeye müdahale ederek benim için en güzelini ortaya çıkarmaya çalıştı. Bu, önemli ve onur verici bir durum benim için. Ona buradan yine teşekkür ediyorum...
6- Araba kullanmayı hiç sevmem. Hele bu trafikte... Ama zaman zaman kafa dinlemek için tek başıma arabaya atlayıp çıktığım oluyor. Arabayı temkinli kullanırım, kendim kullanmasam da müdahale ederim. Ne yapayım, dayanamıyorum.
7- Çiçek yetiştirmeyi severim. Bana çiçek bakmak mı, balık beslemek mi dersen, ilkini tercih ederim... Çiçek bakmak bana daha ilahi bir şey gibi geliyor... Aklıma da hep “Sordum Sarı Çiçeğe” ilahisi gelir ve içimi enteresan bir duygu kaplar, ne alakaysa...
8- Her gece çeşit çeşit rüyalar görürüm ve gördüğüm rüyalar genelde çıkar. Çok sinirimi bozan ve uyandığımda günümün kötü geçmesine sebep olan rüyalarım olur zaman zaman. Hepsini unutmak için elimden geleni yapıyorum...
9- Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını almış ya... Benimki de o hesap, hayata yeniden gelecek olsam yine Fatih Ürek olarak gelmek isterdim. Ama bu sefer geçmişte yapamadığım ve kendimde eksik olduğunu düşündüğüm şeyleri tamamlamak isterdim...
10- Sinirini saklayan biri değilim. Sinirlendiğim zaman bağırır, çağırırım. Eğer kalabalıkta değilsem, elimde bir şey varsa fırlatır, ilk sinirimi atmaya çalışırım.
11- Küçükken hiç yaramaz bir çocuk değildim. Ortalığı yıkan, aşırılık yapan bir çocuk olmadım hiçbir zaman. Uslu, kendi halinde bir çocuktum. Babamdan bırakın dayak yemeyi, fırça yediğimi bile hatırlamıyorum. Yanarım yanarım babamdan bir fırça bile yiyememiş olmama yanarım... Kız kardeşlerimle de hiç kavga etmezdim. Mülayim, efendi bir çocuktum. Sağ olsun annem de beni çok kayırırdı, en çok benim üzerime titrerdi. Devamlı gezdirirdi yanında, oraya buraya. Bu yüzden kız kardeşlerim beni çok kıskanırdı. Onlar bana sataşırlardı, kavga öyle çıkardı sadece.
12- Kendimi “metroseksüel” olarak tanımlarım. Son derece bakımlı ve özenliyimdir. Saçımı ve makyajımı her zaman kendim yaparım. Sadece sahneye çıkarken değil, televizyon programlarına çıkarken de saçımı ve makyajımı kendim yaparım. Benim saçımı ve yüzümü benden daha iyi bilen kuaför ve makyöz yok daha...
13- Küstahlığa ve saygısızlığa gıcık oluyorum. İfrit oluyorum hatta... Bu piyasada affetmeyeceğim dediğim kimse yok. Affetmek Allah’a mahsus bir durum. Ben gönül koyarım, kırılırım ama geçer gider. Tabii bu her şeyin üstü kapandı demek değildir, Allah herkesin gönlüne göre versin. Kimsenin ismini zaten vermem. Bu saatten sonra ağzımdan çıkan her şey onlara prim olur...
14- Olmazsa olmaz bir muskam vardır ve onu takılara merakım olduğu için güzelce kaplatmıştım. Sağ olsun kuyum işiyle uğraşan bir arkadaşım da üzerini taşlarla donattı ve muhteşem bir kolye haline getirdi. Sadece sahnede değil, her yerde olmazsa olmazımdır o kolye. Bak şimdi de üzerimde zaten... Bunun dışında gerçekten takı olmazsa olmaz. Ne yapayım, çok seviyorum. Sahne üzerinde ise sehpamda ayna ve mumlarım vardır. Şarkı söylerken motive
olmamı sağlıyorlar. İster batıl inanç de, istersen uğur... Bir de evden çıkarken ya da bir yere girerken illa ki sağ ayağımla girerim. Bunun iyi bir enerji getirdiğini düşünüyorum.
15- “Gül Döktüm Yollarına” bence çok güzel bir şarkı. 7’den 77’ye herkesin severek dinlediği, ilk duyulduğu andan beri milyonların diline dolanmış bir şarkı... Eğlenceli tavrı bana cuk oturuyor. “Depresyondayım” da kült olmuş, herkesin okuyabileceği bir şarkı. Göksel de “Depresyondayım”ı okuduğunda Türkiye yıkılmıştı. Önemli olan, sevgili Göksel’in de benim bu şarkıyı yorumladığımda inanılmaz tepkiler alacağımı bilmesi ve inanması oldu... “Gül Döktüm Yollarına” bana daha yakın dursa da “Depresyondayım” şimdiden şaşırtmaya başladı. Bu arada hem sevgili Tarkan’a hem de sevgili Göksel’e ve Avrupa Müzik’in sahibi sevgili Deniz Erdem’e ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
16- Hayatta en çok işime para harcıyorum. Sahne kostümlerime, sahneme, albümlerime ve fotoğraf çekimlerime para harcıyorum. Valla bu nedenle de her geçen gün yaprak dökümü yaşanan bu piyasada 30 yıldır dimdik ayakta duruyorum...
17- Yılan dansını nasıl icat ettiğimi söyleyeyim mi? Biraz önce dedim ya altıncı hissim çok kuvvetlidir diye, öngörü sahibi biri olarak ta 30 yıl önce etrafımda türeyecek olan yılanları gördüm ve feyz aldım!
18- Hayatımdan son derece memnunum. Hayatımdan çıkarmak istediğim hiçbir şey yok... Vazgeçmeyeceğim şeyleri sorarsan; şarkı söylemekten, sahneye çıkmaktan ve ailemden vazgeçmem...
19- Hayatıma son derece dikkat ederim, yediğime içtiğime özen gösteririm. Ama sağlık problemlerim yüzünden hep aynıyım, daha fazla kilo veremiyorum. Daha fazla kilo almamak için de çok dikkat ediyorum.
20- Her yemeği çok iyi yaparım, hatta inanılmaz bir mutfak kültürüm vardır. Enteresan tatlar çıkarırım ve yemeklerimi yiyenler bir de parmaklarını yerler. En çok incik ve domatesli pilavıma bayılır arkadaşlarım.
21- Sahne sonrası için kendime bir B planı yaptım tabii ama daha en az 10 yıl devam ederim sahnelerde şarkı söylemeye... Dördüncü kuşağa şarkılar söylüyorum ve dört kuşağa daha söylerim gibi geliyor. Ben bırakmak istesem de sağ olsun beni sevenler bırakmıyorlar... Cook Shop’lar var bilirsin, orada ortaklığım var ve artık biraz zaman ayırıp tiyatro ve müzikal yapmak istiyorum. Bir de televizyon projesi planımız var, hayırlısıyla yeniden televizyonlara dönmeye hazırlanıyorum.
22- Ben en çok mücevher ve gayrimenkule yatırım yapmayı seviyorum. Nelerim olduğunu sorma sakın, kazancımı iyi değerlendirdiğimi düşünüyorum.
23- Sahneye ilk çıktığımda tarzım, imajım tabii ki böyle değildi ama benim 30 sene ayakta durabilmemin sebeplerinden biri de devamlı değişen hayat şartlarına, zamana ve zamanın getirdiklerine ayak uydurmam zaten...
24- Bursa Devlet Tiyatrosu’nda çalıştığım dönemde oynamak isteyip de oynamadığım hiçbir rol olmadı. Ben istediğim her oyunda oynadım. Ama her oyunda tüm karakterleri oynamak istiyor olmak gibi bir sıkıntım vardı... (Gülüyor)
25- Erzurum’da doğdum. Üç kız kardeşim var. Erzurum’dan Bursa’ya taşındığımızda yaşım çok ufaktı. İmkansızlıklar ve babamın hastalanıp iflasa sürüklenmesi, şehir değiştirmemize neden oldu. Belki de bu yüzden eski Türk filmlerini seviyorum. Televizyonda son dönemde “Karadayı” ve “Karagül” dizilerini kaçırmadan izliyorum. Eğer bir “Kara”lı dizi daha çıkarsa, onu da izleyeceğim.
Paylaş