Fahriye’yle derse girdim, kopya çektim

Fahriye Evcen, Boğaziçi Üniversitesi’nin tarih bölümünde okuyor. Üçüncü sınıf öğrencisi olan ünlü oyuncunun şu sıralar finalleri var, o yüzden harıl harıl ders çalışıyor.

Haberin Devamı

Ben de bir günlüğüne sınıf arkadaşı olmak istedim, onunla okulunda buluştum. Kar altında nefis gözüken Boğaziçi Üniversitesi’nde tarihten sinemaya çok şey konuştuk.

Fahriye’yle derse girdim, kopya çektim

Neden tarih bölümünü seçtin?
- Tarih sonradan tercih ettiğim bir bölüm oldu. Daha önce Almanya’da okuduğum için İngiliz Dili ve Edebiyatı, Türk Dili ve Edebiyatı, Tarih ve İngilizce Öğretmenliği arasından bir seçim yapmam gerekiyordu. Almanya’da sosyoloji okuduğum için en azından aynı fakülte olsun diye düşünüp tarih bölümünü seçtim.
Almanya’daki okulunu bırakıp mı geldin?
- Evet. Yarıda bırakıp buraya geldim.
Boğaziçi Üniversitesi’nde tarih okumak zor mu? Ne kadar zamanını alıyor?
- Çok fazla zamanımı alıyor. Diğer üniversiteler de tabii ki zordur ama özellikle tarih çok fazla okuma yapmam gereken bir bölüm. Sadece dersteki bilgileri sınava taşıyamayacağınız bir bölüm. Okumalar ve bütün bilgilerin ezberlenmesi çok zaman alıyor. Zorlayıcı kısmı bu.
Şimdi final dönemi değil mi?
- Evet final zamanı ve harıl harıl finallere hazırlanıyorum.
Kaç dersin var?
- Bu dönem 5 dersim var. Aslında ilk başta 7 ders almıştım ama biraz fazla geldi ve ikisini bıraktım. 5 dersin 4’ünden sınava giriyorum. Seçmeli dersimden ise sınava girmiyorum. O ders için çeşitli periyodların sözel tarih durumunu inceleyen bir proje hazırladım. Hatta bu proje için sizin mesleğinizi çaldım. Çünkü röportaj yapmam gerekiyordu.
Kiminle röportaj yaptın?
- Çetin Tunca ile... Çetin Tunca, Yeşilçam’da görüntü yönetmenliği yapmış, setlere çok uzun yıllarını vermiş, artık yaşı 80’e yaklaşmış bir isim. Projede zaten bu gibi isimler üzerinden sözlü tarihi incelememizi istediler.
Böylece bizim mesleğe de el atmış oldun...
- Evet. Bunun sayesinde röportajı yazıya geçirmenin ne kadar zor olduğunu hatta bir işkence olduğunu anladım. Teybi çözmek, her kelimeyi duyup onları teker teker yazmak, takip etmek gerçekten kabus gibi bir şey. Şimdi bu röportajı çözeceksin, yerinde olmayı hiç istemezdim!
Finallerin ne zaman bitiyor?
- 15 Ocak’ta son sınavım var, ondan sonra tatile gireceğiz.
KAFAMI KALDIRIP BAKARIM
AMA KOPYA ÇEKMEM
Çok çalışkan bir öğrenciymişsin...
- Biraz öyleyimdir...
Lisede bu kadar çalışkan mıydın?
- Dersleri çok iyi dinlerdim. Şu an sadece biraz daha fazla uğraşıyorum.
İyi not tutar mısın derslerde?
- Çok iyi not tutarım.
Hiç kopya çektin mi?
- Hayır. Okul sürecim devam ediyor o yüzden bu soru tehlikeli olabilir. Okul bitseydi gönül rahatlığıyla söylerdim ama...
O zaman seni herkese örnek gösterebilecek bir öğrenci ilan edebilirim!
- Tabii ki... Bazen diğer öğrenci arkadaşlardan medet umduğumuz olabiliyor. Sınavda kafamızı kaldırıp etrafa baktığımız durumlar olabiliyor ama hepsi o kadar, daha ötesine kesinlikle geçmiyorum.
Oyunculuk ve üniversiteyi bir arada götürmek senin için zor olmuyor mu?
- Tabii ki çok zor. Boğaziçi’nde öğrenciyken hayatının geri kalan kısmında ufak bir hareket alanı kalır o da sosyal hayatına yeter. Ama ben bir de oyunculuk yapıyorum. Okul da setler de insanın hayatının yüzde 70’ini kaplıyor. Ben ikisi bir arada, hayatımı yüzde 140 gibi bir kapasiteye çıkarmış durumdayım.
“Veda” dizisini çekerken nasıl oluyordu hem okula hem de sete gitmek?
- Diziye başlarken anlaşmamı okul sürecime göre yapıyorum. Hafta sonu komple sette, hafta içi de dersimin olmadığı zamanlarda sette oluyorum. Yani okulumun olmadığı anlar onların emrine amadeyim.
Okulu uzatacak mısın?
- Yok uzamayacak. Üçüncü sınıftayım, seneye bitecek...
Alttan dersin yok mu?
- Alttan dersim yok. Sadece İstatistik dersim bir dönem geriden geliyor. Yine de okulu zamanında bitireceğim.
OYUNCUSUN, BOĞAZİÇİ’Nİ BİTİREMEZSİN SEN!
Boğaziçi’nde en çok neyi yapmayı seversin?
- Boğaziçi’nde okumak demek, kulüplere üye olmak, aktivitelere katılmak, kampüs hayatı yaşamak demek. Okulun sosyal ortamı çok güzel. Uzatanlar bile “Ne olacak ki, okul hayatı çok güzel” diyor. Bende böyle bir şey olmadı. Ben üniversiteye 5 sene ara vermiştim. Dolayısıyla sınıfımda olanlar benden 5 yaş küçük. Benim derdim üniversite hayatını güzel bir şekilde yaşamak değil, bir an önce okulumu bitirmek ve işime devam etmek. Belki o anlamda okulun tadını çok fazla çıkaramıyorum. Ama olabildiğince okulda vakit geçiriyorum.
Boğaziçi Üniversitesi’ni seçmen nasıl oldu?
- Aslında burada okumak gibi bir hayalim yoktu. Beş sene önce Almanya’da okuyan ablam öğrenci değişimi programıyla Türkiye’ye gelmek istedi. Ben de bilgi almak için geldim ve çok beğendim. Boğaziçi’ni duyuyordum ama bu kadar güzel olduğunu bilmiyorum. Ablama anlatınca “Peki sen neden orada okumayı düşünmüyorsun, kaydını aldır, orada devam et” dedi. Almanya’ya 1-2 yıllığına gider, okulumu bitirip geri dönerim diye düşünürken bu fikir aklıma yattı. O zaman okulda Tomru Önalp vardı. Çok sevdiğim biridir. Beni Bilgi Üniversitesi’ne gitmem için zorladı. “Sen oyuncusun, bu okulu bitiremezsin, en iyisi seni Bilgi Üniversitesi’ne gönderelim” dedi. Ama ben inat ettim ve şu anda buradayım.

Haberin Devamı

İZLEYİCİ “VEDA”YI SEMPATİK BULMADI

Haberin Devamı

En son oynadığın “Veda” bir dönem dizisiydi. Senaryoya müdahale ettiğin
oldu mu?
- İçerik olarak değil ama detaylara takılıp söylediğim şeyler oldu. Örneğin Osmanlıca bir gazete geliyor, başlığı yanlış yazıyor. Ben söylediğimde yönetmen “Osmanlıca okuyan var mıdır?” diyor. Haklı, kim Osmanlıca okur ki... Ama işte ben bu detaylara takılabiliyorum.
Sence “Veda” neden tutmadı?
- Seyircinin o iç dinamiğini ve temposunu yakalayamadı. Tarih ağır işleyen bir şeydir. Biraz idealist davranıp olmayan hikayeler, entrikalar entegre etmektense gerçeği işleyelim, izleyen izlesin mantığı ile yaklaşıldı. İnsanlar diziyi kendine yakın ve sempatik bulmadı.
Yeni bir dizi hazırlığın var mı?
- Şu an için yok. Sadece bir işin içinde olmak için bir dizide rol almak istemiyorum.

Haberin Devamı

ÖZCAN’LA YİNE BİRLİKTE ÇALIŞABİLİRİM

“Evim Sensin” çok sevildi. Hatta filmde ağlayan çok insan oldu. Filmi ilk izlediğinde sen de ağladın mı?
- Orijinalini izlediğimde ağladım. Ama hikaye öyle bir noktaya geliyor ki ağlamamak çok zor.
Özcan Deniz’in yönetmenliği mi daha iyi oyunculuğu mu?
- Ayrım yapamam. Çünkü zor bir şeyin altından kalktı. Hem oynadı hem de yönetti. Çok ciddi bir performans. Her ikisinde de başarılıydı.
Özcan ile başka bir projede daha yer almak ister misin?
- Kesinlikle. Sinema dili çok güzel. Şimdiye kadar yapılan işlerden farklı bir yorum getirdi. Bu hikaye başka bir yönetmenin elinde olsaydı, daha klişe bir film ortaya çıkabilirdi. Ama Özcan farklı şeyleri sentezledi. Bu onun çokyönlülüğünden kaynaklanıyor.
Özcan’la röportaj yaptığımda, izleyicisinin çoğunun kadınlardan oluştuğunu ve biraz da erkek izleyiciyi çekmek istediğini söylemişti...
- Şöyle düşünüyor olabilir: Ben hep naif hikayeler yaptım, şimdi biraz daha alengirli filmler yapayım. İnsanoğlu işte, olmayanı istiyor!

Haberin Devamı

Özcan, “Evim Sensin”de zor bir şeyin altından kalktı. Hem oynadı hem de yönetti. Çok ciddi bir performans. Her ikisinde de başarılıydı.

TELEViZYONDAN  TARiH OGRENiLMEZ

Hem oyuncu hem de tarih öğrencisi olarak tarihi dizilerin ekranda çarpıtıldığını düşünüyor musun?
- Eğlence sektörüne hizmet ediyoruz. Dolayısıyla eğlence sektörü orijinaline hitap etmek zorunda değil. “Muhteşem Yüzyıl”dan örnek vereyim; padişah ne o padişah ne de sadrazam gerçek dönemdeki sadrazam. Bu sadece bir canlandırma. Tabii ki belli bir noktada orijinaline sadık kalmak gerek. Çok da fazla gerçeklerden uzaklaşması, izlerken beni irite eder. Bir de şu var; sadece eğlenmek için televizyonu açan kişi tarihi ne kadar öğrenmek istiyor, emin değilim. Tarih öğrenmek isteyenlerin kitap karıştırması gerekir. Televizyondan öğrenilmesi çok zor.
Ama tarihi diziler sayesinde tarih kitaplarının okunma oranı arttı...
- Evet bunu tetikliyor. Böyle bir misyonu olduğu için de o bahsettiğim belli bir çerçevede kalması önemli. Bugüne kadar bir kitap dahi okumamış bir insan da bu diziyi izliyor ve biliyorum ki hayatı boyunca bir kitap okumayacak ve o diziyi referans alacak. Dolayısıyla bizim sultanlarımızı pelerin ve taçla görmesi onun yanlış bir bilgiyi almasına sebep olacak.
Bizim sultanlarımız taç ve pelerin kullanmadı mı?
- Hayır. Bir tane Süleyman için taç gibi bir şey hazırlanmış. Ama ağır olduğu için onu taşımakta çok zorlanmış. Tamamen gösteriş olsun diye yapılmış bir şey. Bizde pelerin yok. Peçe ya da yaşmak örtülür. Bir sultanın sarayın bahçesinde bir vezirle konuşması imkansızdır. Kellesini alırlar. Ama bunları dizi olduğu yapmak zorundalar ve kimse bir şey söyleyemez.
HAREMDE DEKOLTE
YOKTU, ŞERİAT VARDI
O zaman “Muhteşem Yüzyıl”da gördüğümüz dekolteler de yok...
- Öyle bir şey de mümkün değil. Şeriat var ve şeriat kuralları çok katıdır. Haremin içinde de şeriat geçerli olduğu için dekolte söz konusu olamaz.
“Muhteşem Yüzyıl”ı izliyor musun?
- Takip edemedim. Ama denk geldiğim bölümleri oldu.
Derslerde dizileri tartışıyor musunuz? Hocalarınız nasıl yorumluyor?
- Hocalar bile bu durumu derse entegre ediyorsa biz nasıl takılmayalım. Bazen hocaların “Muhteşem Yüzyıl’ı bu noktada örnek almayın ya da dizide böyle ama gerçekte böyle değil” gibi şeyler dediği oluyor. Espri tadında ama bunlar...

Haberin Devamı

12 YAŞIMDAN BERi PiYANO ÇALIYORUM

Tarihte en çok hangi dönemleri seviyorsun?
- En çok Osmanlı tarihini sevdim. Bizde çok genelden başlanıyor. Birinci sınıfta dünya tarihinden başlayıp Osmanlı’ya çok fazla değinmeden daha çok Bizans, Çin tarihi, Selçuklular’ı öğrendik. Sonrasında seçmeli derslerimizde neye yoğunlaşacağımızı kendimiz belirliyoruz. İstersek Bizans, istersek Roma...
Sen neleri tercih ediyorsun?
- Ben Osmanlı’da kalmayı tercih ettim.
Osmanlı tarihi seni heyecanlandırıyor mu?
- Heyecanlandırıyor. Başka bir milliyetten olsaydım da bu kadar özel bir tarihin ilgimi çekmemesi söz konusu olmazdı. Dışarıdan yabancı öğrenciler geliyor, onları gözlemliyorum. Bizden bile ilgililer. Biz artık kanıksadığımız için önemsemiyoruz. İnsanların bu kadar arayıp bulamadığı bir tarihi daha fazla önemsememiz gerek oysa.
Tez konun ne?
- Bitirme tezi bizde biraz farklı. Arşivlerden Osmanlıca bir şeyler bulup onları çevireceğiz. Bunu da Osmanlıca ya da Bizans döneminden Latince olarak seçebiliyoruz. Muhtemelen o “muhteşem dönem”le ilgili bir detay olabilir.
Osmanlıca metinleri okuyabiliyor musun?
- Tabii ki okuyorum, yazıyorum. Bazen okurken “Bu ne demekti” diye sözlüğe baktığım oluyor ama...
İngilizce’de de sözlüğe baktığımız oluyor. Mütevazılık yapmana gerek yok...
- Çeviri de yapabiliyorum ama destekli tabii ki. İsterdim kendi başıma yapabilmeyi. Tarih alanında en zor şey arşivleri okumak. Çünkü bu arşivlerde baskı hataları var, baskılar çok temiz değil genelde el yazıları var. Bu el yazılarını okumak ciddi bilgi gerektiriyor. O yüzden kendimi biliyorum havasına sokamam. Paleografya en zor derslerimizden biri. Şu an ona giriş yaptık. Bir sonraki dönemde de göreceğiz ve o dersi bitirdikten sonra arşivleri karıştırıp anlayabilir hale geleceğim.

EN ÇOK OSMANLI  TARiHiNi SEVDiM

Tarihte en çok hangi dönemleri seviyorsun?
- En çok Osmanlı tarihini sevdim. Bizde çok genelden başlanıyor. Birinci sınıfta dünya tarihinden başlayıp Osmanlı’ya çok fazla değinmeden daha çok Bizans, Çin tarihi, Selçuklular’ı öğrendik. Sonrasında seçmeli derslerimizde neye yoğunlaşacağımızı kendimiz belirliyoruz. İstersek Bizans, istersek Roma...
Sen neleri tercih ettin?
- Osmanlı’da kalmayı...
Osmanlı tarihi seni heyecanlandırıyor mu?
- Heyecanlandırıyor. Başka bir milliyetten olsaydım da bu kadar özel bir tarihin ilgimi çekmemesi söz konusu olmazdı. Dışarıdan yabancı öğrenciler geliyor, onları gözlemliyorum. Bizden bile ilgililer. Biz artık kanıksadığımız için önemsemiyoruz.
Tez konun ne?
- Arşivlerden Osmanlıca bir şeyler bulup onları çevireceğiz. Bunu da Osmanlıca ya da Bizans döneminden Latince olarak seçebiliyoruz. Muhtemelen o “muhteşem dönem”le ilgili bir detay olabilir.
Osmanlıca metinleri okuyabiliyor musun?
- Tabii ki okuyorum, yazıyorum. Bazen okurken “Bu ne demekti” diye sözlüğe baktığım oluyor ama... Çeviri de yapabiliyorum ama destekli tabii ki.

NEREDE GÖRÜLDÜLER

Vatan Şaşmaz, Balmumcu’da, trafik ışıklarında gördüğü polis memuruna önündeki aracın sürücüsünü şikayet ederken...
Can Bonomo, Cihangir’deki Susam Cafe’de, yeni albümü için ekibiyle toplantı yaparken...
Pamela Spence, Metrocity Spor Kulübü’nde, pilates yaparken...
Erkan Özerman, Kıbrıs-Girne’deki Rocks Otel’de, mankenleriyle birlikte fotoğraf çektirirken...
Özge Ulusoy, İstinye Park’taki Balıkev’de, tek başına dil balığı yerken...
Çelik, Atatürk Havaalanı’nda, bir hayranıyla hatıra fotoğrafı çektirirken...
Yeliz Yeşilmen, Atatürk Havaalanı’nda, Adana uçağını beklediği sırada kızına yemek yedirirken...
Sefa Doğanay, Rocks Otel’in terasında, sevenlerine imza dağıtırken...
Nuri Sesigüzel, Büyükçekmece’deki Antik Balık Restoranı’nda, Murat Soydan ve Ümit Efekan’la birlikte mönüyü incelerken...
Sevinç Erbulak, Profilo Kültür Merkezi’nde, “Aşka 103 Adım” oyununu izlerken...
Fırat Çelik, Nişantaşı Corridor Bar’da, çalan müziğe dansıyla eşlik ederken...
Selami Şahin, Rocks Otel’in resepsiyonunda, eşiyle birlikte otele giriş işlemlerini yaptırırken...
Ozan Orhon, evinin bulunduğu Esenkent’te, karlı havada aracıyla ana yola çıkmaya çalışırken...
Ayça Varlıer, Nişantaşı House Cafe’de, basın danışmanı Günfer Günaydın’la yemek yerken...
Doğan Duru, Nişantaşı-Atiye Sokak’ta, bir arkadaşıyla ayaküstü sohbet ederken...
Perihan Erener, Nişantaşı House Cafe’de, kahvesini yudumlarken...
Pelinsu Pir, Sahne Beşiktaş’ta, Osmantan Erkır’ın “Aspava” oyununu izlerken...
Majeste grubu, Kanyon’da, sinema salonuna girerken...
Işın Karaca, Maslak Acıbadem’de, koluna takılan serumun bitmesini beklerken...
Aslı Gökyokuş, Etiler’de Gülay Tiran Hairstylist’te, saçlarını boyatırken...
Dinçer Azaphan, Polat Otel’de Londra’dan gelen misafirleriyle sohbet ederken...
Adnan Şenses, Yedikule Hayvan Barınağı’nda, Erhan Yazıcıoğlu ve Aslı Hünel ile hayvanları beslerken...
Ezgi Mola, Kapalıçarşı’da, dükkanların vitrinlerini incelerken...

Oya Başar, Rocks Hotel’deki Habanera Restoran’da, Selçuk Yöntem ve Tarık Ünlüoğlu’yla birlikte Mehmet Ali Erbil’in anlattıklarına kahkahalarla gülerken...

Burcu Güneş, İstinye Park’ta, alışveriş yaptığı sırada muhabirleri görünce hızlı adımlarla bir mağazaya girerken...

Yazarın Tüm Yazıları