Paylaş
Biliyorsunuz, Gülben Ergen ve Mustafa Erdoğan’ın üç çocuğu var.
Bir süre önce yolları ayrıldı ve Gülben Ergen, Erhan Çelik’le evlendi...
Erhan Çelik’in de önceki evliliğinden bir çocuğu var.
Dolayısıyla hepsini yeni bir hayat bekliyor.
Aslında her sağduyulu babanın kâbusudur çocuklarının “üvey babayla” yaşaması, başka bir adamla aynı evde olması...
Mustafa Erdoğan da haklı olarak bu tepkiyi veriyor.
Boşanmış çocuklu arkadaşlarımdan biliyorum, asla eski eşlerinin başka biriyle evlenmesini kabullenemiyorlar.
Sırf çocukları başka bir adama ‘baba’ diyecek korkusundan...
Mustafa Erdoğan da bu korkuyu yaşıyor şimdi.
“Çocuklarımın başka biriyle aynı evde yaşamasını kabul edemem” diyor.
Bir baba olarak aynı şey benim de başıma gelse aynı tepkiyi veririm herhalde diyorum.
Bu yüzden Mustafa’ya hak veriyorum.
Ama bir yandan da aklım fena halde itiraz diyor bu duruma...
Klasik bir erkek bakış açısı olduğu için...
Erkekler boşanıp başka bir kadınla evlenirken/yaşarken iyi...
O zaman çocukların annesi çıkıp “Başka bir kadınla çocuklarımın aynı evde yaşamasını kabul edemem” demiyorlar.
Dese de erkekler bunu umursamıyor.
Erkekler boşandıktan sonra, çocuklarını ‘yeni bir anneyle’ tanıştırınca problem yok. Bunu kadınlar yapıp çocukları ‘yeni bir babayla’ tanıştırınca ‘kabul edemem’!
Kusura bakma Mustafa, biz erkekler olarak bu konuda bağrımıza taş basmayı öğreneceğiz.
Ne yapsaydı Gülben? Ömrü boyunca bir daha evlenmeyip hayatına başka bir erkeği sokmasa mıydı?
Genç bir kadına nasıl “Sen hayatının bundan sonrasını sadece anne olarak sürdür” diyebiliriz?
İçimiz kan ağlasa da boşandıysak eğer bu durumu göze alacağız.
Çocuklarımızın başka bir ‘babayla’ aynı evde yaşamasını sineye çekeceğiz.
Bunu asla kabul etmeyen erkekler de olabilir.
O zaman ne yapacaklar biliyor musun?
O erkekler boşanmayacaklar. Aileleri dağılmasın, çocukları başka bir ‘babayla’ tanışmasın diye evliliklerinin üzerine titreyecekler.
“Hem boşanırım, hem çocuklarımın annesini evlendirmem” raconu tarih oldu artık...
Not 1: Dün bu konuda Gülben’i aradım ama bana dönmedi, günümüz babalarının bu konudaki kâbusu üzerine samimiyetle tartışmak istiyordum oysa ki...
Not 2: Ayrıca şanslı adamsın Mustafa, Erhan Çelik gibi çok düzgün bir adamla aynı evde yaşayacak çocukların. Gülben’in anneliği zaten hepimizin malumu...
Günah keçisi Alves!
Fenerbahçe’nin sahada aptalca bir hareket yapan Bruno Alves’in biletini kesmesini, Aziz Yıldırım’ın bu konudaki net tavrını alkışlıyorum.
Umarım kulübün bu net tavrı sadece Fenerbahçe değil, diğer takım oyuncularına da ders olur.
Bir daha profesyonellikten uzak, kontrolsüz, sorumsuz hareketler yapmazlar sahada...
Ama ne yazık ki ben bu tavrın göstermelik olduğuna inanıyorum.
Çünkü daha önce benzer şekilde sahada sorumsuz hareketler yapan futbolcular cezalandırılmadı Fenerbahçe’de.
Alves bu hareketi Galatasaray maçında yapmasaydı...
Ya da Fenerbahçe 10 kişi kalmasına rağmen maçı berabere bitirseydi, Alves’in bileti kesilir miydi?..
Hepimiz biliyoruz ki hayır...
O yüzden Alves’in bileti bir prensibin sonucu değil, Galatasaray mağlubiyetinin günah keçisi olarak kesilmiştir!
Not: Zaten biletinin bile kesilmediği haberi geldi dün sabah. Antrenmana çıkmış Bruno Alves. Yani Türk futbolunda ‘prensip’ aramak bile hata.
Şehir mobilyası olarak çöp konteynırları
Zaman zaman eleştiriyoruz, kızıyoruz ama İstanbul’un düzgün yönetildiği konusunda Kadir Topbaş’ın hakkını teslim etmemiz gerekiyor...
Gittiğim, gördüğüm pek çok şehirden daha temiz İstanbul.
Hafta sonu Cenova’daydım...
3 milyonluk şehir bile İstanbul gibi dev bir metropolün yanında daha pis görünüyordu.
Sokakta çöp kutularından çöpler taşıyor...
Çocuk parkları gençlerin sigara tüttürdüğü mekânlara dönüşmüş...
Üstelik burası İtalya’nın zengin olan kuzeyi. Güneydeki Napoli falan daha beter, pislikten geçilmiyor.
Bu kadarı bizde olsa ortalığı yıkarız, “Başkan görmüyor musun?” diye...
Temiz olmasına rağmen İstanbul’un çöp konusunda önemli bir eksiği var; çöp konteynırları çok ilkel ve çok çirkin.
Hiç farkında değiliz ama çöp konteynırları hayatımızın her anında var, her köşe başında görüyoruz.
Her gün defalarca gözümüze illa ki çarpıyorlar.
Şehirde yüzbinlerce çöp konteynırı var ama hem büyükşehir hem de ilçe yönetimleri tarafından bunlar şehir mobilyası olarak görülmüyor.
Çöp tenekesi muamelesi görüyor.
Evet, bunlar çöp tenekesi ama bunların da estetiği, renklisi, İstanbul’a yakışanları yapılabilir.
Kadir Topbaş, bir çöp konteynırı değişimi başlatmalı şehirde...
İstanbul metal çöp tenekelerinden kurtulup şehir mobilyası diyebileceğimiz estetik, renkli konteynırlara kavuşmalı artık.
Demirkan: Sertab’la birlikte büyüdük
Dün Sertab Erener ve Demir Demirkan’ın ayrılığında mal paylaşımının nasıl olacağı konusunda bir yazı yazmıştım.
Yazı bittikten sonra Demir’le konuşma imkanım oldu. Hürriyet’in ikinci sayfasına koyduk o açıklamaları da...
Öğrendiğim kadarıyla mal paylaşımı konusunu halletmişler bile aralarında.
Yani bu ayrılıktan dram, kavga-dövüş bekleyenlere ekmek yok arkadaşlar…
Dün Demir’le yeniden konuştum.
Bana bu kez yazılı açıklama gönderdi. Aynen aktarıyorum:
“Sertab ile 18 yıl birlikte büyüdük ve ben hayatımın yarısını paylaştığım bu güçlü kadına çok büyük saygı duyuyorum.
Beraberliğimizin derinliği ve saflığının kulaktan dolma dedikodular ile kirlenmesi mümkün değil.
Geçtiğimiz günlerde yaptığım açıklamanın tek taraflı olması birlikte aldığımız bir karardı.
Bizi seven insanlar anlayacaktır.
Sertab hayatımın büyük bir parçası ve ben bu dünyadan göçene kadar da öyle kalacak.
Birlikteliğimiz hakkında benden bundan başka bir söz de çıkmayacak. Buna saygı duyulması dileğiyle...”
Paylaş