Demek ki neymiş; liberal, muhafazakâr, laik, demokrat fark etmiyormuş, eleştiriye kimsenin tahammülü yokmuş.
Buyrun, Said-i Nursi’nin hayatını anlatan “Hür Adam” filmini çeken yönetmen Mehmet Tanrısever de çıldırdı. Canlı yayında kendisini eleştiren Bugün gazetesi köşe yazarı Nuh Gönültaş’a mikrofon fırlattı. Neden? Muhafazakâr bir yazar olan Nuh Gönültaş, “Bu filmi para için yapıyorsun” imasında bulundu. Muhafazakâr bir yönetmen olan Mehmet Tanrısever de, “Zaten komünistlerle uğraşıyorum, bir de seninle uğraşmayayım edepsiz” diyerek canlı yayında mikrofon fırlattı.. Aynı şeyleri popüler filmlerde çok yaşadık biz. Rolü eleştirilen oyuncu da... Filmi beğenilmeyen yönetmen de... Dizisi sevilmeyen manken de... Tiyatrosu hakkında olumsuz yazı yazılan sanatçı da... Hep aynı şeyi yaptı... Kızdı, köpürdü, kendisini eleştirene dava açtı. Kimi de böyle mikrofon attı. Oysa tüm bunları yapanların anlamadığı bir şey var... Kamunun önüne çıkan bir iş yapıyorsan, beğenenin alkışlayanın olduğu kadar sevmeyenin, eleştirenin, yerden yere vuranın da olacak. Mahsun Kırmızıgül için de geçerli bu... Cem Yılmaz için de, Mehmet Aslantuğ için de, Mehmet Tanrısever için de... Hatta bizim için de... Her yazdığımız yazının herkes tarafından alkışlanması mümkün mü? Beğenen de var, kızan da, hatta hakaret eden de... Biz de kalkıp beğenmeyenin kafasına bilgisayar mı atalım?.. Baktım dün Cüneyt Özdemir, kendisi hakkında internette eleştirel bir yazı yazan Medyatava yazarı Neslihan Acu’ya tazminat davası açmış. Avukatı gönderdiği yazının bir hafta boyunca sitede yayında kalmasını istiyor. Neslihan Acu’nun yazısını yeniden okudum, tek bir hakaret yok Bana kalırsa Neslihan Acu’nun yazısını yeniden siteye konulmalı. Tazminatı neyse verilmeli. Diyeceğim o ki: Bu ülkenin havasından mıdır suyundan mı bilmem, eleştiriye karşı tahammülsüzlük hastalığı herkeste var. Yönetmeninde de, oyuncusunda da, yazarında da, televizyoncusunda da...
Sezar’ın hakkı
Hamit Altıntop’un 3 Eylül 2010’da Kazakistan’a attığı gol, FIFA tarafından ‘Yılın En Güzel Golü’ seçildi. Hamit ödülü alınca açtım yeniden attığı golü izledim. O maçı TRT yayınlamış. Anlatıcısı Levent Özçelik... Yorumcusu Ömer Üründül... Hamit’in müthiş golü sonrasında, “Mükemmel bir gol, süper bir gol” diyor Levent Özçelik. Ömer Üründül ise “Süperin de süperi” dedikten sonra ekliyor: “Bu yılın golü olur Levent, inanılmaz bir gol...” Yani, dört ay öncesinden görmüş Ömer Üründül, Hamit’in golünün yılın golü olacağını... Sadece eleştirmekle olmaz, bu sefer de hakkını teslim edelim dedim.
Dolar aşkına!
Fenerbahçe’den Galatasaray’a geçen Colin Kazım, “Zaten bütün ailem Galatasaraylı” dedi... “Doğuştan Galatasaraylıyım” demeye getiriyor. Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye geçen Emre Belözoğlu da “Çocukluktan beri Fenerli olduğunu” söyledi, söylüyor. Büyük kulüpler arasında transfer yapan bütün oyuncuların yaptığı bu... Bir tek Fatih Tekke, Beşiktaş’a geçtikten sonra “Hâlâ Trabzonsporlu’yum” deme cesaretini gösterdi. Onu da yediler zaten. Günün birinde “En sevdiğim renk yeşil-beyazdır, en sevdiğim başkan da Benjamin’dir” diyen bir futbolcu çıkacak mı acaba? Hepimiz biliyoruz; futbolcu için aslolan dolar aşkıdır!
Derya, Survivor’a...
Derya Büyükuncu için hayırlara vesile oldu son gelişmeler. Federasyonun dans yarışmalarına katılan 34 yaşındaki bir yüzücüye bel bağlaması hataydı zaten. “Dans edeceğim” diye Dubai’deki yarışmalara gitmedi Derya... Önce maaşı indirildi, sonra da Galatasaray’dan gönderildi. Bunların hepsi doğru karar. “Derya yüzmeden çok artık televizyon kariyerini düşünüyor” diye yazmıştım. Öyle de oluyor. Daha dans yarışmasından elenmeden Acun’la “Survivor” yarışması için anlaştığını duydum Derya’nın. Ünlülerin yarışacağı Survivor’ın ilk ismi Derya olmuş. (İkinci isim Nouma. Acun, Azra Akın’da ısrarcıymış ama Azra ‘aç kalamam’ diyerek yanaşmıyormuş. ‘Aç kalamam’ diyerek reddeden bir başka isim İbrahim Kutluay olmuş). İsabet olmuş, Survivor adasında bol bol yüzer artık Derya...