Paylaş
“Bırakın dizilerde, filmlerde markalar rahatça kullanılsın” diyor Bakan.
Bunun ekonomiye katkısı olacağını söylüyor.
Böylece dış pazarda da Türk markalarının tanıtımı olacağını vurguluyor.
Yıllardır söylediğimiz şey bu...
Markaların buzlanması görsel kirlilik bir yana günümüz dünyasında çağdışı bir uygulamadır.
Bugünün dünyası, ‘brand’ler üzerine kurulu bir dünyadır.
İstesek de istemesek de o markalardan kaçışımız yok.
Facebook, Twitter marka değil mi?
Günümüzün en güçlü markaları...
iPhone, Samsung, Apple kelimeleri günlük konuşma dilimizde artık.
Peki bunlar hayatımıza girmişken, neden kendi markalarımızın önünü kesiyoruz?
Beren dizisinde Silk&Cashmere giyse, Kıvanç’ın Mavi Jean’i görünse...
Dizi kahramanları evinde Vestel, Beko, Arçelik ürünleri kullansalar, bunun kime ne zararı olur?
Tam aksine Türk markaları desteklenmiş olur...
Yapımcılar ‘ürün yerleştirme’ ücreti alarak dizi sektörünü daha da büyütürler.
Ekonomi büyür, alışveriş canlanır.
Markalarımız güçlenir.
Ama biz ne yapıyoruz? Tam bir yasakçı zihniyetle her şeyin üzerini örtüyoruz.
Yakın geçmişte bu ürün yerleştirmenin suyu çıkmıştı ekranda.
Tartışma programında meyve suyu içenler, dizinin senaryosunda cep telefonunu öven karakterler ortaya çıkmıştı.
İş zıvanadan çıkınca da RTÜK kestirip attı, her şeyi buzlattı.
Yasaklamak yerine bunun kuralları çok net konabilir. Bu yapıldığı takdirde de Türkiye ve markaları kazanır.
Kaybeden kimse olmaz...
Bu yüzden Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin bu çıkışı çok önemlidir.
Umarım bu adımın devamı gelir ve RTÜK’ün yapacağı bir düzenlemeyle markaların önündeki engel kalkar.
‘Ekler’ uzmanı!
Bundan altı ay kadar önce yazmıştım, Erol Kaynar’ın dünyanın en prestijli ‘patisserie’ markalarından Fachoun’u (Faşon okunuyor) Türkiye’ye getireceğini...
Önceki gün aradı Erol Kaynar, “Hazırlıkları tamamladık” dedi, aldı beni Seyrantepe’ye götürdü.
“Herhalde ilk mağazayı oraya açmayı düşünmüyorsun!” dedim.
“Sürpriz” diyor, başka bir şey demiyor...
Gittik, meğer burası Fachoun’un mutfak laboratuvarıymış.
Şaka yapmıyorum, laboratuvar gibi bir yer. İki katlı bir mekânda, üst katta sıcak yemekler, alt katta Fachoun’un lezzetli ekler ve makaronları hazırlanıyor.
Fransız ustalar işin nasıl yapılacağını öğretiyor bizimkilere...
Fachoun’un tüm dünyada klasik haline gelen tatlarını tutturmaya çalışıyorlar, mönüyü oluşturuyorlar.
Hemen sıcağı sıcağına test ettim.
Şunu söyleyeyim; nihayet İstanbul’a müthiş lezzetli ekmekler yapan bir yer geliyor arkadaşlar...
İki aydır ekmeği tamamen bıraktım, bana perhizi bozdurdu bu ekmekler.
Şamfıstıklı ekler yapmışlar, Türkiye’ye özgü...
Makaronlar zaten Fachoun klasiği.
“Bu kadar hazırlık yapılıyor da, peki ne zaman, nerede açılacak Fachoun?” diye sordum.
Mayıs ortasında ilki Acıbadem Akasya AVM’de açılacakmış...
Bu yıl içinde de sayısı üçe-dörde çıkacakmış.
Bu arada Fachoun’un mutfağına kadar girmişken eklerinin nasıl yapıldığını da öğrendim.
Mutfağa girip dört tane ekler yaptım kendi ellerimle. Fransız şeflerden tam puan aldığımı söylemeliyim.
Taksim’den canlı!
Her gün bir-iki kez geçtiğim, hemen yanı başında oturduğum için olup biteni yerinde gözlüyorum ve Taksim’den bildiriyorum.
* Daha 1 Mayıs kutlamalarına günler var, dün itibariyle Taksim Meydanı’na kamyonlarla polis bariyerleri taşınmaya başlandı.
* Havada anlaşılmaz bir gerginlik var. Herkes herkese şüpheci gözle bakıyor.
* TOMA’lar homurdanarak manevralar yapıyor, etraf çevik kuvvet kaynıyor...
* Meydandaki vatandaşın herhalde üçte 1’i sivil polis. En ufak bir olaya, gerginliğe müdahale ettiklerinde görüyorsunuz bunu. “Ne çok sivil polis varmış” diyorsunuz.
* Henüz meydan kapanmadı ama heykelin etrafı dün itibariyle bariyerlerle kapatıldı.
* Şu sıralar Gezi Parkı’ndan geçmek, Vatan’daki emniyet binasından geçmek gibi bir şey.
* Sanıyorum pazartesi-salı itibarıyla meydandan bile geçemeyeceğiz.
İşte böyle bir havada Taksim, 1 Mayıs’ı bekliyor...
Paylaş