Avcılar’da eşkıyanın müzikhol baskınında görüntülerin sadece bir kısmını izledik, kadının saçlarından sürüklenerek götürülmesini...
Ben asıl devamını merak ediyorum.
Mutlaka o görüntüler de bulunup yayınlanmalı.
Kadın saçlarından sürüklenip götürüldükten sonra müzikholde neler oldu?
Copla klavyesine vurulup tehdit edilen arkadaş en oynak şarkıları çalmaya devam etti mi acaba?
Karnına tekme yiyen garson hiçbir şey olmamış gibi rakıları doldurdu mu?
Ya müşteriler?
Belki de hep bir ağızdan olaya en yakışan türkü olarak, Tatlıses’ten "Kız ben seni vurmaz mıyam, saçlarından asmaz mıyam"ı söylediler.
Mekanın sahibi de elemanını kimlerin götürdüğünü bile merak etmeyip eğlenceye playback müzikle mi devam etti?..
Sonra da hesapları mı topladı?..
Gecenin sonunda herkes "Ne güzel de eğlendik" diye evlerine mi dağıldı?
Asıl bunu merak ediyorum ben...
İnsanlığımızın ölüp ölmediğini...
Hadi olay anında üniforma-polis korkusundan kalkıp kimse müdahale edemedi ya eşkıya gittikten sonra...
Göbek atmak için mi ayağa kalkıldı, polise valiliğe telefon açıp şikayette bulunmak için mi?
Görüntüler yayınlanmalı ki insanlığımızın ne olduğunu öğrenelim...
Yazarlar yanıltıldı
Madrid’e defalarca gittim...
Barcelona’yı dünya şehirleri sıralamamda Top 5’e koyarım, her fırsatta da gitmeye çalışırım muhtemelen bu bayram da orada olacağım...
İspanyolca’yı çat-pat, yol-iz bulacak kadar tarzanca konuşurum.
Şimdi benim bildiğim İspanya’yla Hıncal-Mehmet-Güneri abilerin anlattığı İspanya arasında büyük bir makas farkı ortaya çıktı.
Benim bildiğim, İspanya’da pek çok barda, pubda, restoranda, gece kulübünde halen katı bir sigara yasağı uygulandığı...
Ama yazar abilerimin anlattıklarına bakılırsa, adamlar demokratik bir yolla işe çözüm getirmişler, sigara yasağına, içenleri de mağdur etmeyen bir ara formül bulmuşlar.
Yasalar mı değişti diye İspanya’da yaşayan arkadaşlarıma sordum, değişen bir şey yok sigara yasağı tam gaz devam ediyormuş.
Öyleyse Uluç, Yılmaz ve Cıvaoğlu’nun köşelerinde niye bu yazıları okuduk?
Üçünden de miligram şüphem yok, bilerek okuru yanıltacak yazı yazmazlar.
Ancak yazar abilerimin Madrid’de özellikle ’seçilmiş’ mekanlara götürüldüğünü düşünüyorum.
Dolayısıyla yazdıkları doğru ama İspanya’daki bütün mekanlar için geçerli olmadığı bilinmeli...
İşleri düşen yasaya dava açsın
Sigara yasağıyla ilgili bizim işletmecilerimize Viyana’dan bir öneri...
Şehirde üst düzey restoranlardan bri olan Wine&Co, sigara yasağına uyarak mekanında sigara içilmesini bir süre önce yasaklıyor.
Ve Wine&Co’nun işleri bir anda yüzde 25 oranında düşüyor.
Buna rağmen direniyor ve yasağı sürdürüyor.
Bakıyor ki giden yüzde 25’lik müşterinin yerine ’sigara içmeyen’ yeni müşteri gelmiyor, sigarayı yeniden serbest bırakıyor...
Yasağa rağmen...
"Ne kadar ceza keserlerse kessinler kaybettiğim yüzde 25 kadar olmaz" diyerek...
Gerçekten de sigara serbest bırakılınca eski müşteriler dönüyor ve yüzde 25 kaybı kısa sürede geri kazanıyor Wine&Co...
Bu kadarla da yetinmiyor yasaya karşı dava açıyor.
Elindeki cirolarını kanıt gösterek.
Sigaradan önce 100 kazanıyordum, yasak koydum 75’e düştü, yasağı kaldırdım tekrar 100’e çıktı...
Şimdi bu davanın sonucu bütün işletme sahipleri tarafından merakla bekleniyor Viyana’da.
Davayı Wine&Co kazanırsa sigara yasağına büyük darbe vuracak işletmeler, hükümet kazanırsa tiryakiler kapı önüne...
Sigara karşıtları kızacak ama bizdeki işletme sahipleri de aynı formülü deneyebilir.
Bu nasıl hastane
Sema Hastanesi’nin inanılmaz ihmalkarlığı Şeşen ailesine dünyanın en büyük acısını yaşattı.
Hani gazeteciler insafsızdır her şeyden önce haberi düşünür denir ya şimdi bir olay anlatayım size.
Hastane yetkililerin, "Bu kadar önemli miydi bu kişi" (dünyada en önemli şeyin insan hayatı olduğunu bilmeyen bir doktor nasıl olabilir, bu açıklama bile bu hastanenin kapısına kilit vurmak için yeterli) üzerine Burhan Şeşen oğlunu emen hastaneden çıkarıyor.
Hastane kapısından ambulansa bindirirlirken de gazetecilere "Ne olur oğlumu bu haliyle görüntülemeyin, dayanamıyorum" diyor.
Gerçekten de hastanede olduğu sürece oğlunun yanına hiç girmiyor Burhan Şeşen, o halde görmemek için.
Bir kez girmek istiyor onda da bayılıyor.
Gazeteciler acılı babanın bu hassasiyetini anlıyor ve genç Serhan ambulansa yüklenirken hepsi kameralarını ve fotoğraf makinelerini yere bırakıyorlar.
Hep birlikte alkışlıyorlar.
Mesleğimiz adına gurur verici bir tablo.
Peki hastane yönetimi ne yapıyor?
Serhan çıkarılmadan önce İHA kamerasını içeriye gizlice alıyor ve çekim yapmasına izin veriyor.
İHA’da bunu her yere servis yapınca Burhan Şeşen’in "Görmeye dayanamıyorum" dediği görüntüler her yerde çıkıyor.
Böyle hastane olur mu?
Her adımıyla hastasına ve yakınlarına defalarca acı çektirdiler...