Paylaş
Sondan bir önceki konserini izledim Tarkan’ın.
Yine iğne atsan yere düşmez dolulukta bir konser alanı, yine şarkılar söyleyip dans etmeye hazır bir seyirci vardı.
Peki Tarkan ne yaptı?
O seyirciyi tam 1 saat boyunca sanat müziği şarkıları, işlemeli kostümü, ağır sahne dekoruyla uyuttu.
İkinci yarıda ‘klasik Tarkan’ı bırakıp gerçek kimliğine bürününce, seyirci yaydan fırlamış ok gibi ayağa kalktı, bütün şarkılarına eşlik etti, bir dakika oturmadan çılgınca dans etti...
Tabii bu arada konserin sonu geldi, seyirci Tarkan şarkılarına ve eğlenmeye doyamadan ağzında buruk bir tatla salondan ayrıldı.
Bu haksızlığı hem kendine hem seyircine yapmaya hakkın yok sevgili Tarkan...
1996’nın Kurban Bayramı’nda Kanal D’de verdiği TSM konserinden bu yana, 20 yıldır, Tarkan’ın sanat müziği şarkıları söylemesi gerektiğini en çok savunan benim.
Genç kuşaklara sanat müziğini ondan daha iyi tanıtıp sevdirecek başka isim yok.
Bu yüzden “Ahde Vefa” albümünü yapmasını da, konserlerinde sanat müziği söylemesini de hep alkışladım.
Ama bu yılki Açıkhava konserini alkışlayamadım.
Çünkü bu yılki Açıkhava ne kuş ne deve...
Keşke her konserin yarısını pop yarısını TSM yapmak yerine 10 konser verseydi Tarkan ve bunun 5’ini TSM, 5’ini pop konseri yapsaydı.
Ya da “Bu yıl klasik Tarkan” deyip sadece sanat müziği şarkıları söyleseydi.
Yine tıklım tıklım dolardı Açıkhava ama en azından ne izleyeceğini bilip giderdi seyirci.
7 konserde 50 bine yakın seyirci en başta Tarkan’la eğlenmeye, şarkılar söylemeye, dans etmeye geldi Açıkhava’ya.
Darbeden, FETÖ’den, terörden, Suriye’den bunaldığımız bir dönemde her kesimden insanı hep birlikte eğlendirebilecek tek isim vardı; o da TSM sevdasıyla bu eğlencemizi elimizden aldı.
Pekâlâ geçtiğimiz yıl olduğu gibi birkaç sanat müziği şarkısı
ekleyebilirdi repertuvara Tarkan, bunları dinlemekten keyif de alırdık.
Bu kadar erken yaşlanma sevgili Tarkan...
Emin ol 60’ında bu konserleri verecek çok zamanın olacak.
Ama o gece
senin pop şarkılarınla eğlenmeye gelmiş 7 yaşındaki, 10 yaşındaki genç kuşak hayranlarına en büyük haksızlığı yaptın.
Sahneyi geri çekerek seyirciyle arana da mesafe koydun.
Tam da evlendiğin için hayranlarının seni ‘kaptırdığını’ düşündüğü bir dönemde üstelik.
Hep aynı pop şarkıları söylemekten sıkılmış olabilirsin, yenilik yapmak isteyebilirsin...
Ama bunun çözümü konseri yarı TSM, yarı pop yapmak değildi.
Sen iki tarzın da en büyük starısın.
İkisi için de ayrı ayrı konserler düşünsen, ikisini de doldururdun.
Bu yıl repertuvar kurbanı oldun.
Instagram dizisi
Çizgiyi Geç adında bir Instagram dizisi çekmiş Puma.
19 Eylül’den itibaren 60’ar saniyelik 10 bölüm olarak yayınlanacak.
Twitter’ın ilk döneminde Twitter romanları, senaryoları gibi denemeler yapanlar da vardı, olmayacak duaya amin demek olduğunu kısa sürede fark ettiler.
İnternette mini dizi mantığı da çok fazla marka tarafından denendi, hiçbirinin karşılığı tam olarak alınmadı.
Şimdi 60 saniyelik ilk Instagram dizisiyle karşı karşıyayız.
Tanıtımını izledim, daha kafadan böyle bir yeniliği baltalayacak değilim ama bu tür işlerin internette ilgi görmesi için en başta komedi olması gerekiyor.
“Çizgiyi Geç” ise bir gençlik dizisi havasında.
Ayrıca bu tür alternatif işleri asla ve asla televizyon dizisi mantığında düşünmemek gerekiyor...
Şampanyalı kutlama
Etrafımdaki pek çok erkekten kıskançlık dolu mesajlar aldım hafta sonu boyunca.
Haksız değiller. Bir yanına Serenay Sarıkaya, diğer yanına Barbara Palvin gibi iki güzel kadını kim alsa ben de kıskanırdım.
Pazar röportajındaki fotoğraflardan sonra bazı arkadaşlarım Serenay’ın Barbara’dan çok daha güzel olduğunu söylediler.
Tabii Serenay’ın fanları da o görüşte...
Bazı arkadaşlarım da koyu birer Barbaracı çıktı.
“Serenay’ı boş ver, bize Barbara Palvin’den bahset” diyenler bile oldu.
Öyleyse kıskandırmaya devam ediyorum.
Barbara gerçekten olağanüstü güzel bir model.
Barselona’daki çekimler sırasında enerjisiyle, güzelliğiyle ve sürekli gülen yüzüyle herkesi kendine hayran bıraktı.
Daha önce Mavi reklamında Kıvanç Tatlıtuğ’la birlikte oynamıştı.
Kıvanç’tan sonra Türkiye’nin bir başka ünlü yüzüyle oynamaktan çok mutlu olduğunu söyledi.
Serenay’ı çok sempatik ve eğlenceli buldu, çok da iyi anlaştılar.
Set aralarında birbirlerinin saçlarını toplamaya yardım edecek, kahkahalarla dans edip eğlenecek kadar iyi arkadaş oldular.
Hatta son sahnesi bittikten sonra patlatması için şampanya getirdiler sete.
O sırada Serenay’ın çekimi devam ediyordu.
“Serenay nerede?” diye sordu.
Çekimde olduğunu öğrenince, “Onun da işi bitsin öyle patlatalım, Serenay’sız patlatmam” diyerek rol arkadaşını bekledi.
22 yaşında olmasına rağmen profesyonelliğiyle herkesin takdirini kazandı.
Güzelliğine laf söyleyen taş olur zaten...
Bayram sabahı kavga
Bayram sabahı saat daha 09.00 civarı, Üsküdar Meydanı’nda taksiciyle minibüsçü yol verme kavgasına tutuştu.
Millet araya girmese birbirlerinin boğazına sarılacaklar! Şaşkınlıkla izliyoruz... Sabahın köründe bu gerilime sahip olmak için ne yaşamış olabilirler?
Eskiden bayramlarda küsler bile barışır, tanışmayanlar bayramlaşır, herkes sarılır öpüşürdü.
Şimdi bayram sabahı millet kavga ediyor.
Eski bayramlarla bugünkü bayramların farkını soran olursa, bunu anlatabilirsiniz.
Pique ve Shakira
Barselona’ya son gittiğimde kaldığımız otelin restoranında Barselonalı oyuncu Pique ve Shakira’yı gördüm.
İki arkadaşlarıyla birlikte yemek yediler, sonra kapıda ayrıldılar.
Pique ve Shakira arabalarına binip gitti. Direksiyona Pique geçti.
Ortada ne bir paparazzi, ne fotoğraf çektiren hayranlar, ne rahatsız eden birileri vardı...
Arda söylemişti de inanmamıştım; “Barselona’da futbolcular istedikleri hayatı yaşarlar, kimse karışmaz, laf söylemez” diye. Gözlerimle tanık oldum...
Türkiye’nin ortak değerleri
Son yıllarda kaybettiğimiz en önemli şey ortak değerlerimiz oldu.
Oysa hangi görüşte, hangi inançta olursak olalım hepimizin buluştuğu bir ortak payda şart.
Olmazsa millet olamayız zaten.
Bu yüzden Doğan Grubu’nun Türkiye’nin “Ortak Değerleri, Müştereklerimizi Keşfedelim, Geleceğe Birlikte Yürüyelim” adıyla başlattığı proje çok önemli.
Toplumun çeşitli kesimlerinden isimler ortak değerlerimiz üzerine görüşlerini açıklıyor.
Dün Hürriyet’te yayınlanan Begümhan Doğan Faralyalı, Aykut Kocaman, Nil Karaibrahimgil, Eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ve Taha Akyol’un yazılarını dikkatle okudum.
Hepsinin söylediği, herkesin söyleyeceği şeyler çok önemli bu konuda.
Sanat dünyası da ortak değerlerimize katkıda bulunmalı, hepimiz kafa yormalıyız bu konu üzerine.
Ortak değerlerimiz yoksa biz de yokuz...
El Değmemiş Aşk...
Umut Kırca’nın ilk uzun metrajlı filmi “El Değmemiş Aşk”ı Vimeo üzerinden izledim.
Üçlü bir aşk hikayesi üzerine kurulu romantik komedi.
Emre Karayel, Ceren Moray’la evleniyor ama aslında onun en yakın kız arkadaşı Begüm Kütük’e âşık.
Çok bildik bir hikaye diye izlemeye başladım ama beklediğimden iyi bir filmle karşılaştım.
Komedisi de duygusallığı da dozunda, oyunculukları başarılı...
Sıkılmadan hoşça vakit geçirilecek bir 90 dakika çıkarmış Umut Kırca.İlk film için eli yüzü düzgün bir iş. Yönetmen olarak güzel bir başlangıç.
Belli ki bu tarz modern hikayelerde, hatta dizilerde imzasını sıkça göreceğiz önümüzdeki dönemde.
Paylaş