İtalya’nın en büyük yemek gruplarından birinin CEO’su olan Gianluigi Contin, "İstanbul’daki restoranlarda yemekler çok pahalı" dedi.
Israrla kaç defa yazdığım konuyu, bir kez de yemek sektörünün deneyimli bir ağzından duymak sevindirdi beni.
Her zaman söylüyorum, İstanbul’da dışarıya eğlenmeye çıkmak, restorana gitmek pahalı. Amerika’ya göre de pahalı, Avrupa’ya göre de, Afrika’ya göre de...
Dünyanın dört bir yanında sıradan bir aktivite olan arkadaşınla, sevgilinle, ailenle gece dışarı çıkmak İstanbul için ne yazık ki lüks...
Demet Cengiz Bilgin’in Hürriyet’te yayınlanan röportajında Contin bakın ne diyor;
"İstanbul’daki restoranlarda yemekler çok pahalı. Dışarıda yemek yemek çok pahalıya geliyor. Bu ilginç tabii ki. Türkiye’de daha ucuz olmasını bekliyor insan. Özellikle İtalyan restoranlarında yemek fiyatları bir hayli yüksek görünüyor. İstanbul harika bir şehir ama pahalı."
Contin, cirosu 350 mlyon Euro olan, 8 bin çalışanı bulunan, restoran e catering alanında uzmanlaşmış bir şirketi yönetiyor.
Ankara ve İzmir dışında İstanbul’da üç tane bulunan Pastorito da bu grubun bünyesinde. Contin’in söylediği "Türkiye’de daha ucuz olmasını bekliyor insan" sözü dikkat çekici...
Çünkü bu ülkede kişi başı gelir seviyesi belli, ortalama bir insanın ayda en azından bir-iki kez dışarı çıkabilmesi için fiyatların makul olması gerekiyor. Ama hayır, İstanbul restoranları, cafeleri sadece orta sınıfın üstü ve zenginler içindir. Kapıdaki bahşişinden, mönüdeki yemeğin fiyatına kadar böyledir.
Geçen akşam Sortie’nin çıkışında 20 lira vermiş arabayı getiren görevliye bir arkadaşım, beğendirememiş görevli 30 lira istemiş.
Elbette yurtdışında da lüks sınıf ve adamın canını yakan çok sayıda restoran vardır.
Ama onu bilir ve öyle gidersiniz, genel ortalama ise makul fiyatlardadır. Bizde orta sınıf restoranlar bile üst sınıf fiyatı koyar listesine. Ortalama bir şarabı açtırmanın bedeli bile 60-80 liradır.
Hiçbir özelliği olmayan kafelerde bile durum aynı...
Oysa yapmamız gereken düzgün ama fiyatı makul restoranların sayısını çoğaltarak, orta sınıfı yeme-içme kültürüne katmaktır.
İstanbul’daki restoran da, Türkbükü’ndeki beach de, Çeşme’deki cafe de ülkenin 4-5 bin zenginini gözüne kestirirse fiyatlar böyle uçar tabii...
Ivana’nın kocası
Eda Taşpınar’sız geçen bir yazda paparazzilerin bu yılki keşfi olan Ivana Sert her gün gazetelerde boy gösteriyor.
İlk başta Ivana Hanım’ın evli olduğunu bilmiyordum ben...
Sonradan öğrendim.
Ama eşi Yurdal Bey’in gazetelerde ne adı geçiyor ne de fotoğrafları var... Ne işinden ne de çiftin birlikte yaptıklarından bahsediyor gazeteler.
Varsa yoksa Ivana...
Oysa Nurettin Bey, Eda Hanım’la birlikte sürekli gazetelerde.Galiba Ivana ve Eda Hanım’lar arasındaki en büyük fark bu. Biri şahsi oyunu seviyor, diğeri takım oyununu...
Biz figüranlar
Siz de bazen kendinizi acayip kandırılmış hissediyor musunuz? İki ay önce büyük bir pirinç krizi vardı.
Ne oldu?
Ortalık yıkılıyordu...
Hatırlayın fiyatlar hızla artıyor, açlık tehlikesi başladı, dünyada pirinç stokları bitti, kuyruklar çoğalıyor haberlerini... Adıyaman’daki Ayşe Teyze bile pirinç stok etmeye başlamıştı evinde...
Şimdi kimse pirinçten bahsetmiyor.
Birden her yerden pirinç mi fışkırmaya başladı, kuyruklar nasıl yok oldu... Bu arada pirincin yükselen düşen fiyatlarından dünyada kimbilir kimler zengin oldu. Dünyada dönen dolapları düşününce insan kendini figüranın da figüranı hissediyor.
Kabak tadı
Nilüfer-Kayahan arasında bitmeyen, maalesef bitecek gibi de gözükmeyen bir kavga var.
Yok biri diğerine şarkılarını vermezmiş.
Yok o şarkıları var eden diğeriymiş. Şarkıları söylemek için ekstra paralar verilmiş.
Yok aslında o paralar ödenmemiş.
Geçenlerde ben de yazmıştım bu konuyla ilgili, ardından Nilüfer aradı, ne kadar haklı olduğunu anlattı kendince...
Benim gibi konuya girme talihsizliğini gösteren Şirin Sever’i de Kayahan aramış, o da kendince ne kadar haklı olduğunu anlatıyor...
Ne oluyor ya...
Sanki dünyanın en önemli şeyini paylaşamıyorsunuz.
Çıkın şarkılarınızı söyleyin.
Söylemiyorsanız da söylemeyin.
Ama artık bu konuyla ilgili gazete köşelerinden birbirinizi eleştirmeyi bırakın.