Paylaş
Gazeteler gibi değil, dergiler...
Daha çok zorluyorlar yaratıcılıklarını, daha doyurucular...
O sayfaları gördükçe Türkiye’de dergicilik can çekişiyor diyoruz ya, yeniden ayağa kalkacağına inanıyorum...
Pek çok derginin ekim sayılarının maşallahı vardı, tuğla gibi çıktılar...
Benim de gözüme şunlar çarptı...
Elle: 6 Aralık’ta sahiplerini bulacak Elle Style Awards ödülleri için oylama başladı. Kadın oyuncu dalında Gökçe Bahadır, Gülse Birsel, Hatice Aslan, Melisa Sözen ve Saadet Aksoy yarışıyor. Oylama ellestyleawards.com adresinde...
Atlas: Suriyeli mültecilerin çarpıcı fotoğrafları ve Arap Alevileri üzerine araştırma ilgimi çeken konular oldur. “Manzaralı Yollar” ekini yaz için çekmeceye sakladım.
MediaCat: Dünyaya stratosferden atlayan Felix, hava dalışı kariyerini noktalamış artık helikopter pilotluğu yapıyormuş... 1-15 Kasım’da düzenlenecek Brand Week’e katılmak için İstanbul’a geliyor...
Tempo: Suriyeli mültecilerle ilgili çok geniş bir araştırma var ekim sayısında...
Hem mültecilerin anlattıkları hem fotoğraflar çok etkileyici.
Esad ve ÖSO’yu (Özgür Suriye Ordusu) kastederek, “İki şeytan arasında kaldık” diyorlar...
Babylon: Gençliğime Mektup diye bir bölüm var dergide. Çok sevdim bu fikri...
Ünlü isimler gençlik yıllarına mektup yazmışlar. Sevin Okyay, “Daha duyarsız bir çocuk olsan daha ‘başarılı’ olurdun, Levent Kazak, “45 yaşına kadar ölmeyeceksin, eminim” diyor kendi gençliğine...
Yacht: Bal arıları neden hızla tükeniyor? Cep telefonları yüzündenmiş. Hindistan’da yapılan bir deneyde bal kovanının yanına yerleştirilen cep telefonunun koloniye 5-10 gün içinde dağıttığı ortaya çıkmış.
İşçi arılar cep telefonunun yaydığı manyetik alan nedeniyle kovana dönemiyorlarmış. Bünyamin Sürmeli’nin Yacht’ın ekim sayısındaki yazısından öğrendim.
Seninle: Dergi ekibi iyi bir sayı hazırlamış. İclal Aydın yıllardır kazancı üzerine yapılan tartışmaları hatırlatınca Esra Erol şu yanıtı vermiş; “Param dışında konuşacak bir şeyleri yok ki”... Mutlu evliliğini çok güzel anlatmış Esra Erol...
Sevilay’a tek soru...
Sevilay Yükselir dün Sabah’ta, “AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik dekoltesini eleştirmese bile zaten Veliaht’ın sunucusu Gözde Kansu gönderilecekti” diye yazdı...
Çünkü sunucunun performansı ilk bölümde çok kötüymüş...
Twitter’da çok eleştiri almış...
Bu yüzden yapımcılar zaten sunucuyu değiştirecekmiş.
Hüseyin Çelik’in eleştirisi bunun üzerine gelmiş...
Gerçekten bu yazdıklarına inanıyor musun Sevilay?
İnanıyorsan, sana tek bir soru soracağım, yanıtlaman dileğiyle:
Madem olay senin dediğin gibi...
Öyleyse programın yapımcısı Haluk Şirin açıklamasında sunucunun performansından söz etmeden şunları neden söyledi:
“Sunucumuz Gözde Kansu’nun ilk bölümde giydiği kıyafet, Sayın Çelik’in bahsettiği gibi biraz abartılı...
Gözümüzden kaçmış.
Gözde’ye profilden baktığınızda kıyafeti tamamdır gibi gözüküyor ama problem önden baktığınızda daha belli oluyor.
Kıyafet biraz açık, Sayın Çelik haklı...
Bundan sonraki çekimler için kıyafetlere daha dikkat edeceğiz...”
Dün şunu yazmıştım Sevilay:
Hüseyin Çelik bir programın sunucusuyla ilgili rahatsızlığını söylemekte, beğenmemekte, şikayetini dile getirmekte özgürdür.
Ancak bu özgürlük ileri demokrasilerde anlamlı olur.
Bizim gibi siyasetçilerin ‘tak’ dediğini, ‘şak’ diye yapan bir medyanın olduğu ülkede Hüseyin Çelik’in eleştirisi kişisel fikrini beyan etmenin ötesinde, doğrudan müdahale anlamı taşır.
Bak ne oldu...
Hüseyin Çelik’in ‘tak’ dediğini, kanal ‘şak’ diye yaptı...
Şimdi sunucunun performans sorunu masalına inanmamızı beklemeyin lütfen.
Not: Ayrıca programın yapımcıları Caner Erdem’le Haluk Şirin’i iyi tanırım.
Bir sunucunun performansını ilk bakışta anlayacak, ekrana çıkarmadan performansını değerlendirecek kadar deneyimli yapımcılardır.
Paylaş