Paylaş
Bunun anlaşmasını şimdiden yaptığını...
20 konser için 1.6 milyon lira alacağını daha önce yazmıştım.
Deniz Seki cezaevinde boş durmuyor.
Konserlerden sonra şimdi de bir televizyon anlaşması imzaladı...
Kim Kardashian’ın yaptığı gibi günlük bir reality show programı hazırlayacak.
Programın yapımcılığını ise Med Yapım üstlenecek.
Kardashian’ın reality programında olduğu gibi Deniz Seki’nin hayatı da 7/24 kameralar tarafından izlenecek.
Deniz’in hapishaneden çıkmasıyla birlikte yaşayacağı her şey kayıt altına alınacak ve montajlanarak ekrana taşınacak.
Mesela Deniz Seki’nin cezaevinden çıkıp annesiyle kucaklaşmasını, arkadaşlarıyla buluşmasını, ilk yapacağı şeyleri hep bu programda izleyeceğiz.
Hafta içi her gün yayınlanacak program için bir kanalla prensipte anlaşmış Med Yapım, ancak henüz sözleşme imzalanmadığı için kanal adı vermiyorlar.
Bence ilk bir ay çok izlenir böyle bir program ama sonrasını bilemem...
Bir ay sonra ya Deniz’in hayatında nikâh, düğün gibi seyircinin ilgisini devam ettirecek şeyler olması lazım ya da programa başka bir şeyler eklenmesi gerekebilir...
Ama hepsinden önemlisi tüm bu anlaşmalar sonrası Deniz’in büyük bir moralle cezaevinden çıkacak olması.
2017’nin haziran ayıyla birlikte Deniz Seki rüzgarı hem müzikte hem televizyonda esecek...
Prim verilecek mi?
60 gündür soruyorum; Avrupa Futbol Şampiyonası’nda hak etmedikleri primleri cebe indiren, hatta bu yüzden birbirine giren Milli Takım futbolcuları, Dünya Kupası elemelerinin ilk karşılaşması olan Hırvatistan maçını galip ya da berabere bitirirse prim alacak mı?
Rusya özel maçının geliri şehit ailelerine bağışlandı, çok güzel...
Peki Hırvatistan maçının ve Dünya Kupası’nın eleme maçlarının prim sistemi ne olacak?
Bunlar da bağışlana-
cak mı?
Primler makul seviyelere indirilecek mi?
Yoksa bizim futbolcular Avrupa ve Dünya Şampiyonu olan takımlardan bile fazla prim almaya devam edecekler mi?
Araçlara x-ray geldi
Terör saldırısının ardından Atatürk Havalimanı girişinde güvenlik gerekçesiyle oluşan uzun kuyrukları engellemenin tek yolunun oraya araçlar için x-ray cihazı koymak olduğunu yazmıştım geçen ay...
İyi haber geldi; Atatürk Havalimanı girişine araçlar için x-ray cihazı kondu.
Zaten polisler göstermelik bakıyordu araçların içine.
Neredeyse hiçbir araç durdurulup sıkı şekilde kontrol edilmiyordu.
Havalimanı girişinde tek şeride düşen trafik, uzun kuyruklar oluşturmaktan başka bir işe yaramıyordu.
Şimdi hem doğru düzgün araçlar kontrol edilmiş olacak...
Hem de trafik bir nebze olsun daha hızlı akacak.
Ancak bu x-ray cihazlarından bir tane olursa, trafiğin azalması mümkün değil.
Hem sahil tarafından gelen, hem TEM ve E5 tarafından gelen trafik için iki ayrı noktaya kurmak gerekiyor.
Hatta havalimanına gelen trafik 300-400 metre öncesinde şeritlere ayrılır,
bu cihazlardan
üç-dört farklı noktaya konursa ancak o zaman iş çözüme ulaşır.
Şimdi ne olacak sevgili Şebnem?
İki ay önce Hürriyet, Şebnem Bozoklu’nun boşanacağı haberini yaptı.
2010 yılında evlenen Bozoklu ve Emre İzer’in ayrılacaklarını duyurdu.
O dönem sevgili Şebnem buna tepki göstermiş ve Instagram hesabından aynen şöyle demişti:
“Her duyduğunuza inanmayın gençler, dedikodu güzeldir, ben de severim.”
Üzerine gitmedik olayın, zamana bıraktık...
Ve zaman, bize kimin haklı olduğunu bir kez daha gösterdi.
Kelebek muhabiri Behlül Aydın, Şebnem Bozoklu’yu genç bir erkekle Bodrum’da görüntüledi.
Daha sonra da Şebnem Bozoklu’nun avukatından şu açıklama geldi:
“Şebnem Bozoklu ve Emre İzer’in evlilikleri 10 ay önce fiili olarak bitmiş, resmi olarak da sonlandırılması için yasal süreci başlatmam adına geçen hafta bana talimat vermişlerdir.”
Gördünüz mü zaman kimi haklı çıkardı?
İki ay önce “Her duyduğunuza inanmayın gençler, dedikodu güzeldir, ben de severim” diyen Şebnem Bozoklu, iki ay sonra görüntülenince “Evliliğim 10 ay önce filli şekilde bitmişti, yasak olarak da başvurduk” deyiverdi...
Bundan dolayı, pardon deyip gazetecilerin hakkını teslim etmesini beklemiyoruz elbette Şebnem’in...
Sadece kendisine yeni ilişkisinde mutluluklar diliyoruz.
Darısı Saros Körfezi’ne
Orfoz ve lagos balıklarının 4 yıl süreyle tutulması, satılması, alınması, yenmesi yasaklandı.
Hadi bakalım göreceğiz...
Hangi balıkçı, hangi restoran uyacak bu yasağa...
Yıllardır belli bir boyun altında lüferin de tutulması yasak hesapta.
Kim uyuyor? Kimse!
Bırakın onu, lüferin küçük boyu olan sarıkanat ve çinekop hemen her balıkçıda var.
Lüferin en küçük yavrusu sayılan defneyaprağı bile var.
Bu yüzden lüfer bitti zaten Boğaz’da...
Geçen kış lüfer ne tezgahta ne restoranlarda vardı. Olan da ateş pahasıydı.
Bu yıl da farklı olmayacaktır, çünkü elbirliğiyle lüferin soyunu kurutmak üzereyiz.
Şimdi de orfoz ve lagosun avlanmasına, satılmasına, yenmesine yasak geldi.
Zıpkınla orfoz avı milli sporumuz haline gelmiş durumda.
Kim engelleyecek bunu?
Zavallı hayvanların dipte saklandıkları kovukların yerini bilip, vurmak için 1-2 yıl büyümesini bekleyecek kadar cani zıpkıncılar var.
Saros Körfezi’nde zıpkınla orfoz avı için toplu turlar düzenleniyor.
Yıllardır kimsenin ses çıkarmadığı bu durumun şimdi değişmesini mi bekleyeceğiz?
Hazır Saros demişken...
Geçen ay Gemlik Körfezi’nde uygulanmaya başlanan 4 yıllık av yasağının bir benzerinin Saros Körfezi’ne uygulanması gerekiyor.
Saros’a acil bir şekilde av yasağı şart...
Paylaş