Opet’in gönderdiği Mayk’ın bebeğini 4 yaşındaki yeğenime götürdüm, bayıldı.
Oyuncağın sırtındaki düğmesine bastıkça Cem Yılmaz beş ayrı şey söylüyor.
"Beni Opet’te indirin."
"Merhaba ben Mayk’ın bebeğiyim, yani oğluyum... Eee yok bebeğiyim."
"Ya bir montumu çıkarır mısın çok sıcak..."
"Abi kolları bacakları çekiştirmeyin, düz bırakın ya..."
Yeğenimin en çok sevdiği ise "Selam bebek, ben Mayk bebek" oldu.
Mayk, Peluş ve Mayk Usta olarak 1 milyon adet üretilen bu bebeklerin ucuz olduğu için Çin’de yaptırıldığını sanıyordum.
Referans’tan öğrendim, meğer Türk oyuncak üreticileri konuşan bebek yapamıyormuş.
Fonksiyonel oyuncak üretiminde Çin, Türkiye’nin 20 yıl ilerisindeymiş.
Bebekleri ilk olarak Türkiye’de yaptırmak isteyen Opet yöneticileri, bırakın konuşmayı Türkiye’nin hareket eden oyuncak dahi yapamadığını öğrenince çok şaşırmışlar.
Çareyi daha önce 500 bin adet Gitt oyuncağı yaptırdıkları Çin’e gitmekte bulmuşlar.
Bu durum da Cem Yılmaz’a reklamın konsepti için esin kaynağı olmuş.
Opet açıklamıyor ama Çin’e ödenen para, 15 milyon dolarlık toplam reklam bütçesinde ciddi bir kalem tutuyormuş.
Herhalde bundan olsa gerek Çinliler kıyak geçmiş, bebekleri Cem Yılmaz’dan çok daha yakışıklı yapmışlar.
Bu ismi not edin: Onur Turan
Haldun Dormen’in yazıp yönettiği "Broadway’den İstanbul’a Müzikaller"i izledim geçen akşam.
My Fair Lady, Hair, Evita, West Side Story gibi unutulmaz müzikallerin unutulmaz şarkılarının resmi geçidi...
Beni o gece Bostancı Gösteri Merkezi’nde şaşırtan şeyler vardı:
1- Sesini tartışmıyorum bile. Seden Gürel sahnedegöz kamaştırdı, zayıflamış ve inanılmaz güzelleşmiş.
2- Bu Sam ailesinin hepsinin mi sesi iyi olmak zorunda...
Şevval Sam ve kız kardeşi Şehnaz Sam şarkıları çok iyi söylediler. Şehnaz daha da iyiydi.
3- Genelde orta ve üst yaş grubunun bulunduğu seyirciler arasındaki genç kızlar Keremcem için gelmişti.
Keremcem’in Fransızca ve İngilizce söylediği şarkılardan sonra çığlıklarla ortalığı inlettiler.
4- Onur Turan... Adını da ilk kez duydum, sahnede de ilk kez izledim.
Hem sesi, hem dansları, hem de sahnedeki duruşuyla bir star elektriği var.
Yapımcılar ve televizyoncular bu ismi bir yere not etsin. Zaten Yunanistan’ın Popstar’ında da yarışmış...
5- En çok şaşırdığım şeyse Haldun Dormen özel olarak telefon açıp davet etmese 7 yıl sonra da gitmeyeceğim Bostancı Gösteri Merkezi’nde neden en arka sırada oturduğum oldu.
Bu yüzden ikinci yarıyı izlemedim zaten...
Pussycat Dolls’la buluşamadığım gece
Sıkı Sezen’ci Onur Baştürk’ün bugünkü yazısından öğreniyoruz ki, Sezen’ciler MTV Türkiye’yi protesto ettikleri için açılış partisine gelmemiş.
Bu işi kan davasına dönüştürecekler galiba.
Ben partideydim, karmaşa ve kalabalık hakimdi geceye...
Neden bu kadar çok davetli çağrılır böyle gecelere anlamış değilim, ya kimse gelmezse korkusuyla mı acaba?..
Mesela VIP bölümünde en az diğer bölümdeki kadar izleyici vardı. Bu organizasyon işlerini iyi becerecek profesyonel ekipler ne yazık ki Türkiye’de hálá yok.
Zaten ThePussycat Dolls röportajına, "Kızlara söyleyin beklemesinler, gelemiyorum" diyerek gidememişim...
Bir değil, iki değil, üç değil altı fıstıkla buluşmayarak tarihe geçmişim.
Bana düşecek üç kızı da Mevlüt Tezel’e kaptırmışım!
Kalabalık yüzünden salonda kalamayıp The Pussycat Dolls’u sahnede de izleyemedim.
Oysa bir yıl önce Lizbon’da sahnede izlemiştim ve nefis görünüyorlardı.
Böylece MTV Türkiye’nin lansmanı, kişisel tarihime "The Pusycat Dolls’la buluşamadığım gece" olarak geçmiş oldu...