Paylaş
Bu yıl o da oldu...
ıkoncan’ların her gün bikinili pozları alışkanlık yarattığı için Saba gibi isimleri görmek sayfalara heyecan katıyor.
Madem Saba da bikinili görüntülendi, sayfa editörlerini heyecanlandıracak yeni isim önerilerini sıralıyorum:
Gülay Özdem: NTV’de Banu Güven’in veliahtı olan, kısa sürede deli bir fan kitlesi oluşturan sunucu. Güneyde bikinili yakalansın, tirajlar patlasın...
Burcu Esmersoy: Bikinisiz fotoğrafları bile bu kadar ilgi görürken bikinili fotoğrafları karşısında gazetecilerin eli ayağına dolanacak, sayfa çizemeyeceklerdir.
Ece Üner: Bu da CNN Türk’ün güzeli. Her sabah haberleri sunarken biliyoruz da bir de şezlongta görsek. Yanında Orkun Yazgan olmasın ama...
Burçak Önder: Piyasalar tatile çıktı, Burçak Önder hâlâ çalışıyor. Tatile çıksın, Çeşme’ye gitsin, sereserpe güneşlensin... Sayfalar şenlensin...
Yatak deyip geçmeyin
Geçen gün yataklarla ilgili ilginç şeyler öğrendim.
Hayatımızın üçte birlik bölümünü yatakta geçiriyoruz, her gece siz uyurken yatakta neler olup bittiğini hiç düşündünüz mü?
4 yıl kadar önce Tempur’dan yüklü bir para ödeyip güzel bir yatak almıştım.
NASA teknolojisiyle yatak üreten Tempur, ilk başta alışması zor ama sonra çok rahat bir yatak.
Bu süre boyunca temizlik yapılırken arada yatak kaldırılıp havalandırıldı ama özel bir temizlik işleminden hiç geçmedi.
Mesela yatakla ilgili şunları biliyor muydunuz:
- Bir insanın gecede 1,5 gram, yılda yarım kilo cilt pulu döktüğünü ve bunların çoğunun yatakta kaldığını...
- Mite (toz akarları) denilen yatakta bulunan mikrobik canlıların cilt pulu ve dökülen saçlarla beslendiğini...
- Bir yatağın 200 gram civarında toz içerdiğini...
- Bir insanın gecede 1,5 litre ter döktüğünü, bunun kısmen yatağa karıştığını...
- Çift kişilik bir yatakta milyonlarca mite bulunduğunu...
- Milyonlarca mite’ın alerjiye, kızarıklığa, nefes darlığına sebep olan dışkı ve pislik ürettiğini...
Mis gibi kokan çarşafları serdiğimizde hepimiz yatağımızı tertemiz zannediyoruz değil mi?
Ama bunları okuyunca insan yatağından soğuyor...
Yataklarda hijyen sağlamak için ultraviyole ışınların ve özel spreylerin kullanıldığı yeni teknikler geliştirilmiş.
Çağırıyorsunuz ekipleri, evinize gelip yatağınızı temizliyorlar, sonra da çıkan mite’ları size gösteriyorlar.
Ben bunlarla birlikte mi uyuyordum diyorsunuz...
Yatağınızın hijyenine özen gösterin, unutmayın yatağınızda sadece sevgilinizle uyumuyorsunuz.
90 Dakika da biter!
NTV’de 90 Dakika’nın bitmesi bir milattır.
Türk televizyonculuğunda bu kadar uzun soluklu programları bulmak mümkün değil.
NTV’nin Eko Diyalog’la birlikte en eski iki programından biriydi 90 Dakika...
Kenan Onuk’un yarattığı program neden bitti peki?
Belli ki NTV bir yenilik estirmek istiyor ekranında.
Böyle uzun soluklu programlar kötüleştiği için bitmez zaten, yorulduğu için, yıllara karşı güç kaybettiği için biter.
90 Dakika’nın son versiyonu kötü müydü?
Hiç değil ama aynı format, aynı dekor bile seyircide ve yorumcularda yorgunluk yaratmaya yetiyor.
Rıdvan’lı, Sergen’li güçlü yorumcu kadrosundan yeni bir spor programı yapacaktır NTV...
Bu yıl Altın Kelebek’i alan 90 Dakika’yı ise hep iyi hatırlayacağız, her seferinde Kenan Onuk’a rahmet göndererek...
4’üncüyü de yapalım
ıkinci köprü daha yapılmamıştı, mimar bir abimiz aynen şöyle demişti bize: şehrin merkezine yakın bir yerde birinci köprü yapıldı tamam ama ikinci köprüyü bir açtınız mı bunun önünü kesemezsiniz.
ıki ayrı kaptaki basınçlı su gibidir ıstanbul’un iki yakası, birbiri arasında kurulan her bağlantı bir sonraki bağlantı ihtiyacını doğuracaktır.
Birinci Köprü 1973’te açıldı.
15 yıl sonra ıkinci Köprü 1988’de...
Üçüncü Köprü 2013’te açılsa arada 25 yıl olacak...
Demek ki ortalama her 20 yılda bir kapların karşılıklı basıncını geçici olarak azaltmak için bir köprüye ihtiyacımız var.
Dolayısıyla ikinci köprü yapıldıktan sonra bir daha önünü kesemezsiniz bunun.
15-20 yıl sonra bir köprüye daha ihtiyacımız olacak.
En iyisi biz ikisini bir arada yapalım gitsin, 4’üncü köprüyü de aradan çıkaralım.
En iyisi dökelim betonu boydan boya Boğaz’ın üzerine, güzergah tartışması da hiç yaşanmasın bir daha...
Paylaş