Her yazın geleneksel tartışmasıdır, Boğaz’daki kulüplerin gürültüsü.
Yine gelenek değişmedi, cumartesi gecesi 02.00’den sonra polisler baskın yaparak ünlü gece kulüplerinin sesini kıstılar.
Mekanların erken kapanmasına, eğlenceye çıkan binlerce insanın keyfinin kaçmasına neden oldular.
Hepimiz biliyoruz ki bu bir çözüm değil, göz boyamadır.
Her yıl şikayetler artınca, özellikle Anadolu yakasındaki yalı sahiplerinin gönlünü almak için polis bu gösteriye ihtiyaç duyar.
Zaten perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
Milliyet’ten Ali Eyüboğlu, temmuz başında yanına Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’yi da alarak tekneyle Boğaz’a açılmış ve ses ölçümü yapmıştı.
Sonrasında da Pepe’nin açıklaması geldi; "Boğaz’da gürültüye son vereceğiz".
Baskın yaparak müziği kesmek ve mekan kapatmak bunun en geri yöntemi.
İlk gençlik yıllarımızda kahveye ve birahaneye böyle girerdi polis; "Kapatın şu müziği ya da televizyonu" diye fırça atarak.
Sessizce çıkardığımız kimlikleri masanın üzerine koyardık.
Hiç değilse bugün kulüp müşterilerinden kimlik istenmiyor diyerek mi avunsak acaba...
* * *
Anadolu yakasında bir arkadaşımın deniz kenarındaki evi Reina’nın çaprazına denk düştüğü için çok iyi biliyorum.
Su, sesi çok daha hızlı iletiyor ve Ortaköy’deki kulüplerin müziği evin içinde çalıyor.
Bu yüzden Avrupa yakasında oturanlardan çok Anadolu yakası sakinleri Reina’daki Sortie’deki müzikten şikayet ediyor zaten.
Ama bunun çözümü kulüplere polis baskını düzenlemek değil.
Avrupa’nın en güzel gece kulüplerini 02.00’de kapamaya zorlamak hiç değil.
Tam da dün İspanya’da sabah 07.00’ye kadar açık olan kulüplerin müziklerinin sokaktan duyulmadıklarını yazmıştım.
Ancak onlar bizdeki Barbahçe gibi.
Sokak arasında olmasına rağmen Barbahçe müziğinin de yıllardır Cihangirliler’i rahatsız ettiği duyulmamıştır.
Oysa Ortaköy kulüpleri açık havada, sessizliğe gömülmesi imkansız.
Boğaz’daki gece kulüplerinin sesi, İstanbul’da hayatın 24 saat aktığının resmidir.
Biraz Anadolu sakinleri sayfiyede yaşamadıklarını kabullenecekler biraz da gece kulüpleri sesi makul seviyeye çekecekler.
Polis de bunu baskın yaparak değil, medeni şekilde kontrol ederek denetleyecek.
Depeche Mode konserinde klip gibi çekimler
Beşiktaş Kültür Merkezi, Kuruçeşme Arena’yı bu yıl tam bir şenliğe çevirdi.
Önceki gece Depeche Mode konserinde benim en çok dikkatimi çeken, konser sırasında dev ekrana yansıyan görüntüler oldu.
Sahnenin iki tarafına kurulan ve sahne arkasındaki üç dev ekranda inanılmaz bir reji gösterisi izledik.
Konser ilk başladığında pek çok izleyici bu görüntüleri grubun eski kliplerinden zannetti.
Çünkü daha önce Roger Waters konserinde aynı ekranlara eski klipler yansımıştı.
Kısa bir süre sonra anladık ki, sahnedeki görüntüler aynı anda klip tadında ekrana yansıtılıyor.
Rejideki Depeche Mode elemanı, canlı yayın yönetir gibi, geçişler yaparak, detaylar yakalayarak, görüntüleri bozarak ve bölerek resmen ’video art’ yaptı.
Sonradan öğrendim ki bu görüntüler konserin DVD kaydı içinmiş.
Konserde izleyicilere form dağıtıldı.
Depeche Mode’un Kuruçeşme konserinin DVD kaydını almak isteyenler, bu forma adreslerini ve kredi kartı bilgilerini yazdılar.
Daha sonra basılacak DVD’ler form dolduranların adresine gönderilecek. Bu da müzik sektörünün nereye gittiğini gösteriyor bize.
MP3 ve korsandan satışları düşen gruplar parayı artık bu tür özel DVD’lerden kazanmaya çalışıyor. Kuruçeşme’deki konser, Depeche Mode’un 60 konserlik serisinden biriydi.
Grup için 60 ayrı DVD kaydı demek bu...
Gittiği konserin görüntüsünü saklamak isteyenler, grubun performansını merak edenler bu DVD’leri alıyor. Bu da artık gruplar için ciddi bir gelir haline gelmiş durumda.
Astrolojiye inansam mı?
Astrolojiye, burçlara, yıldızların etkisine falan inanmam, açıkçası ilgimi de çekmez.
Şu kadarını söyleyeyim, hala yükselen burcunu bilemeyecek kadar bu konuda cahilim.
Yaklaşık bir ay önce kadardı, Ayşenur Yazıcı’yla iş konuşuyoruz.
Ayşenur iyi bir spiker olmanın yanı sıra, güçlü bir astroloji uzmanıdır da...
Kısa süre öncesine kadar Vatan’da günlük burç yorumları da yazıyordu.
O gün bana, "Ayın 14’üyle (şimdi hatırlamadığım bir tarih verdi) bilmem kaçı arasında yeni iş yapamam" dedi.
Meğer o tarihler arasında galiba Merkür tersmiş ve başlayan tüm yeni işleri olumsuz etkilermiş.
Ben her zamanki gibi inanmadım tabii.
İnanmadığım iddialar arasında şunlar da vardı:
"Bu bir ay içinde uçaklar düşüp, depremler olacak. Savaş gibi uluslararası kamuoyunu etkileyecek olaylar yaşanacak. Bir kaç ünlü ismin de ölüm haberini alacağız" dedi o gün Ayşenur bana...
O günden bu yana;
Rusya’da ve Mısır’da uçaklar düştü, bizde Antalya’da helikopter kazası yaşandı.
Uzakdoğu’da tsunami yaratan deprem oldu.
İsrail, Filistin’e girdi...
Tiyatro oyuncuları Baykal Saran ve Ayşen Tekin öldü.
Önce Reha Mağden sonra usta gazeteci Halit Çapın aramızdan ayrıldı.
Tüm bunların üzerinde bir de Duygu Asena’yla Ergil Tezerdi’yi kaybettik. Bu kadar tesadüf fazla değil mi?