Paylaş
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi ve arkasındaki çam ağaçlarının bulunduğu yerden, Deniz Seki’nin yattığı Kadın Kapalı Cezaevi’ne, Ataköy tarafındaki Sinan Erdem Spor Salonu’na kadar geniş bir alanı kapsıyor bu arazi...
Benim çocukluğumun ve ilk gençliğimin geçtiği yerler burası.
Küçük bir çocukken hastanenin arkasındaki bu geniş yeşillik alana mahalleli piknik yapmaya giderdik...
Çam ağaçlarının arasında teyzeler, amcalarla top oynar, salıncağa binerdik.
Sonra Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ni yeniden yaratan adam olarak bilinen rahmetli Yıldırım Aktuna, tiyatro yapmamız için hastanenin salonunu açmıştı bize...
Yine aynı yolu kullanırdık...
Üniversite zamanında bazen de mahallenin delikanlıları olarak akşamları ağaçların altında bira içmeye kaçardık buraya...
Bakırköy, Bahçelievler, Ataköy, Şirinevler bölgesinin tek ve en büyük yeşil alanıdır burası...
Bugün de koşu yapanlar, pikniğe gidenlerle doludur.
Yıllar içinde 1 milyon metrekarelik bu alanı geliştirip güzelleştirmek yerine, her tarafını ağaçlandırmak yerine, (cezaevi ve spor salonuna doğru çok bakımsızdır çünkü) şimdi imar değişikliği yapılıyor...
Buranın ihtiyacı olan imar değişikliği ve sosyal tesisler değil inanın...
O bölgeyi de içine alan kocaman bir yeşil alan, koşu ve bisiklet parkurları, insanların oturup dinleneceği bir alandır...
Şimdi hastane yeniden yıkılıp ek binalarla büyütülecek, spor salonuna ulaşmak için Ataköy bulvarına paralel 10 kilometrelik taşıt yolu yapılacak, sosyal tesisler inşa edilecek...
Geçmiş olsun, gitti güzelim arazi...
Çocukluğumuzun anılarıyla birlikte...
Şu canım İstanbul’da tüm çocukluk anılarımızı silmeye yemin etmişler sanki...
Haluk Bilginer de bunu yaparsa...
Akbank’ın gönüllüler reklam filmini seslendiren Haluk Bilginer, “Kalbinizin sesini dinlerseniz kendinizi 1100 raaakımda bir köy okulunun duvarını boyarken bulursunuz” diyor...
Tekrar tekrar dinledim, raakım diyor...
Oysa yükseklik anlamına gelen bu kelimenin okunuşu raakım değil, rakım...
A harfi uzatarak okunmaz, kısa rakım olarak söylenir.
İnsan Haluk Bilginer’den duyunca acaba ben mi yanlış biliyorum diye düşünüyor.
Ama hayır bizim bildiğimiz doğru, Haluk Bilginer’in söyleyiş şekli yanlış...
Hadi Haluk Bilginer rakım kelimesini, işin hızıyla, dikkatsizce yanlış okudu, peki bu reklamın yönetmeni, yapımcısı, reklam ajansı yok mu?
Reklam veren tarafında kimseyi rahatsız etmiyor mu?
Bir tek benim kulağımı mı tırmalıyor oradaki ‘raaakım’ lafı...
Stres çarkı hastalıkmış
Şunu anladım ki çocukların hayatı ilk olarak okul servislerinde değişiyor.
Küfürleri, garip garip hikayeleri, zombileri ve daha nice şeyi ilk servis araçlarında öğreniyorlar.
Çünkü kendilerinden büyüklerle aynı serviste gidip geliyorlar ve her zaman büyük çocuklar küçüklere garip şeyler öğretmeyi seviyor.
Stres çarkı da böyle girdi hayatımıza...
Serviste büyük çocukların elinde görmüş bizim 6 yaşındaki ufaklık, alalım diye tutturdu...
Aldık... İnsan bir alışınca elinden düşüremiyor... Hastalıkmış meğer....
Bir de daha iyi çevirmek için hırs yapıyor insan...
Çocuklar için dünya saçması şeylerden biri diye düşünüyordum, şimdi benim bile elimden düşmüyor
iyi mi...
Önümüzdeki günlerde en çok konuşacağımız albüm
Emir Ersoy, RocKuba adlı bir albüm hazırladı, hepimizin çok sevdiği şarkıları yeniden düzenledi, piyano başına geçip çaldı...
Albüme bir de büyük sürpriz ekledi...
Bu sevilen şarkıları ünlü oyuncular seslendirdi.
Resimdeki Gözyaşları, Haydi Gel İçelim, Cambaz, Paramparça, Ah Yaşamak Var Ya, Köprüaltı, Senden Daha Güzel gibi şarkılar var albümde...
Bu şarkıları Cem Yılmaz, Farah Zeynep Abdullah, Gonca Vuslateri, Türkü Turan, Sarp Apak gibi isimler seslendiriyor.
Şarkıların kısa versiyonlarını ilk dinleyenlerden biri oldum.
Şimdiden söyleyeyim, önümüzdeki günlerde bu albümü çok konuşuruz.
Cem Yılmaz’ın klibi çıkacak, albümün lansmanı partiyle yapılacak, oyuncuların seslendirdiği şarkılar radyolarda çalacak.
Ben bilmiyordum utanmadım sordum...
Emir’in hatırı geçecek bu kadar çok arkadaşı var mıymış diye...
Varmış demek ki, vallahi helal olsun...
Çok güzel bir projeye imza atmış...
Paylaş