Nişanyan çiftinin hazırladığı Küçük Oteller Kitabı ne zaman elime geçse arabaya atlayıp yollara düşesim geliyor.
Böyle bir hayale dalar gibi yolculuğa çıkıyorum.
Elimde o rehber kitap, arabayla yollarda otelleri tek tek geziyorum, bahçelerinde uzanıp, en güzel odalarında konaklıyorum.
11 yıl olmuş, her sene yeniliyorlar bu kitabı Sevan ve Müjde Nişanyan...
Ben ise 11 yıldır bu hayalimi gerçekleştirebilmiş değilim.
Bu yılki kitabın editörlüğünü Mutlu Tönbekici yapmış, zaten Müjde Nişanyan, Mutlu’nun ablası.
Mutlu kitabı getirince ona da aynı şeyi söyledim, "Hep bu kitaptaki otellere gitmek istemişimdir" dedim.
Baktım kitaba yine birbirinden güzel butik oteller var.
Bu yaz mutlaka yapacağım, Küçük Oteller Kitabı’nı şimdiden koydum torpido gözüne...
Bu arada Mutlu, 6 yıldır Vatan’da sürdürdüğü Tuğçe Baran imzalı köşesine noktayı koydu.
Dünden itibaren kendi adına yazmaya başladı gazetede.
Ben kendi adıma çok sevindim.
Çünkü Mutlu’yu, Tuğçe Baran’dan çok severim, hem kumral hem daha iyi yazar!
İstanbul turizmi
Anadolu Kavağı’na defalarca gittim de, daha ileriye Anadolu Feneri’ne hiç gitmemiştim.
Cumartesi günü bastım Poyraz köyüne gittim, bir kadeh rakı içmeye, fenere çıkmaya...
Yolda giderken Beykoz sırtlarına çıktım, Yuşa tepesine.
Hz. Yuşa türbesinin olduğu, Boğaz’a yakın en yüksek tepe bu.
Türbeyi başı açıklar da geziyor türbanlılar da, sarışın genç kızlar da kara çarşaflılar da...
Kimsenin kimseye ters gözle baktığı yok.
Bu türbe neden sadece Müslümanlar’ın yoğun ilgisini görüyor?
Oysa Hz. Yuşa, üç dine mensup insanların da sahip çıktığı bir kişi.
Ona hem Yahudiler hem Hıristiyanlar hem de Müslümanlar sahip çıkmış ve İstanbul’a geldiğini iddia ederek uğradığı zannedilen yere mezarını yapmışlar.
O kadar güzel bir tepedeki yeri, Hıristiyan ve Yahudiler’in de ilgisi buraya çekilse, inanç turizminde önemli bir nokta olur.
Mesela son yıllarda inanılmaz bir artış var Yunanistan’dan Balat’a Patrikhane’ye gelen turist sayısında.
Özellikle pazar sabahları Haliç kıyısında Kadir Has Üniversitesi’nin oradan başlayıp, yüzlerce metrelik konvoy oluşturuyor Yunanlı turistlerin otobüsleri.
Her sene daha da artıyor ibadet için Yunanistan’dan gelen otobüslerin sayısı.
Meryem Ana’dan Noel Baba’ya pek çok zenginliği barındıran Türkiye’nin inanç turizmine çok daha ciddi yatırım yapması gerekiyor.
Sadece inanç turizmi de değil pek çok şeyi pazarlayamıyoruz.
Anadolu Feneri’nde tepeden Karadeniz’le Boğaz’ın kesiştiği yeri görünce, Atlantik’le Hint Okyanusu’nun kesiştiği Ümit Burnu’nu hatırladım.
Elbette Ümit Burnu kadar görkemli değil ama Anadolu Feneri de inanılmaz önemli bir güzellik.
İnsan oralara kadar uzanınca İstanbul’un ne derinlikli bir şehir olduğunu çok daha iyi anlıyor. Ve bu muhteşem şehri biz ne yazık ki hakkıyla pazarlayamıyoruz.
Limuzin ve afiş
O... Çocukları filminin galasına oyuncuların değil de yapımcının limuzinle gitmesini ve yapımcının afişte adını en üste yazdırmasını eleştirmiştim.
Selay Tozkoparan sinema sektörü üzerine fikirlerine güvendiğim bir arkadaşımdır. "Oyuncuların baskısıyla binmek zorunda kaldım" dedi.
Limuzine binen sadece kendisi değilmiş, Demet Akbağ ve Altan Erkekli başta olmak üzere filmin diğer oyuncuları da galaya limuzinle gelmişler.
Oyuncuların limuzinli tek bir görüntüsünün basına yansımaması enteresan...
Selay, afişte en üste adını yazdırmak konusunda da "Filmin adı çok tartışıldı, bunun sorumluluğunu ilk başta yapımcı olarak benim almam gerektiği için böyle bir formül bulduk" dedi.
Bu sansasyonal ismin filmin gişesine nasıl yansıyacağını göreceğiz.