Paylaş
“No: 6”, Ziynet Sali’nin 6’ncı albümü. Adını bir şarkıdan almasın demişler ve bu yüzden “No: 6” koymuşlar.
“6’yla yatıp 6’yla kalkıyorum, uğurlu rakamım 6 oldu” diye anlatmaya başlıyor Ziynet...
Tabii bu albümün olmazsa olmaz ismi Sıla...
Müzik direktörü olarak imza atmış... 8 yeni şarkı yapmış... Daha da ötesi aylarca günlerini, gecelerini birlikte geçirmiş Ziynet ve Sıla...
Teknede bir yandan beyaz şaraplarımızı yudumlarken, diğer yandan soruyorum;
“Ne zamandan beri tanışıyorsunuz Sıla’yla?”
“Tabii ki arkadaşlığımız müzik yoluyla başladı.
Doğulu stüdyosunda, 2006 yılında ‘Mor Yıllar’ albümünü yaparken...
Sıla da kendi ilk albümünü hazırlıyordu, aynı stüdyodaydık.
O zaman ben Yunanca müzik yapıyordum, o da bir akşam beni dinlemeye gelmişti...”
Böyle başlayan dostlukları yıllara yayılmış.
Bu albümü de ilk olarak 4 yıl önce planlamışlar.
“Ben onun şarkılarını söylemeyi çok seviyordum, o da benden dinlemeyi seviyordu. Hatta ‘Benim şarkılarımı en güzel sen söylersin’ der Sıla. ‘Benim şarkılarıma benden fazla sahip çıkıyorsun’ der. 4 yıl önce böyle konuşurken bu albümü yapmaya karar verdik...”
Repertuvar oluşturmak 1 yıl sürmüş.
Peki Sıla, “Dağınık Yatak”ta, “Çeyrek Gönül”de, “Diken”de Ziynet’in duygularını bu kadar iyi anlatmayı nasıl başardı?
“Sıla’nın karşısında çırılçıplak soyundum. Bu albüm nasıl çıktı zannediyorsun?” dedi Ziynet:
“Sıla çok iyi bir dinleyicidir... Ben de güvenip çırılçıplak soyundum karşısında, bütün duygularımı serdim önüne... Eksiksiz gediksiz... İki şarkıcı kadın gibi değil, iki dost gibi konuştuk her zaman.
Tüm duygularımla, tüm içtenliğimle çırılçıplak kaldım. O da bana aynı şekilde yaklaştı...
Geceler boyu süren sohbetlerimizde her şeyden konuştuk. Hayal kırıklıklarından, aşklardan, mutluluklardan... Aklına ne gelirse...
Hep uzun sohbetlerimizden çıkan şarkılar oldu bunlar.
İnsanlar sahici olunca birbirlerini anlamayı, anlatmayı becerebilirler.”
Hiçbir matematik kurmadık
“Hatırlıyor musun geçen yaz Atina’da demosunu ilk sana dinletmiştim” dedi Ziynet...
“Bugün Adım Leyla”dan söz ediyor...
“Yüzde 80 şans vermiştin. Sen zaten yüzde 100 demezsin ki hiç” diyerek takılıyor bana...
Bu albümün habercisi olan şarkıydı “Bugün Adım Leyla” ve çok sevildi...
“No: 6”da bildiğimiz tek şarkı bu zaten. Geri kalan 10 tanesi yeni şarkıların.
“Repertuvarı oluştururken hiçbir matematik kurmadık, hiç birbirimizi etkilemedik” diye anlatıyor Ziynet...
Okuma ve stüdyo dönemleri çok titiz geçmiş.
Aslında bu albümü Ziynet’in şu sözleri çok güzel özetliyor:
“Ben iyi bir golcüydüm. Sıla öyle güzel asistler yaptı ki, tam 90’dan gol attım.”
40 yaş kadını güzeldir
Kusura bakma Ziynet, “Sadece dostlarım arasında yaşımı açıklıyorum” dedin ama 40 yaş kadını üzerine yazmalıyım. Biliyorum henüz 40 değilsin ama “Kırk Yılda Bir” şarkısının nasıl çıktığını anlatmak için aktarıyorum şu sözlerini:
“40 yaşıma geldim, çok heyecanlıyım. Ama unutma bodur piliç her dem tazedir. 40, çok güzel bir yaşmış meğer. En demli yaş... Kendimle, müziğimle, ruh halimle, aşklarla büsbütün olabildiğim bir yaş...”
Kesinlikle katılıyorum Ziynet’e... 40’lı yaşlar kadının en güzel yaşları diyorum ama Ziynet’in 35 göründüğünü de ekleyerek...
Açık açık soruyorum: Kaç lira Sıla’nın şarkıları?
İnsan gün boyu teknede olunca muhabbet muhabbeti açıyor, ben de açıktan soruyorum Ziynet’e;
“Bu kadar emeği karşılığında kaç lira ödedin Sıla’ya? Albümün ortağı mı? Nedir bu işin mali boyutu?”
“Paradan puldan kuldan mıdır, aşktan meşkten yaştan mıdır?” diye yeni şarkısını söyleyerek yanıt veriyor bana...
Sonra da şöyle diyor:
“Utanırım ben para pul konuşmaya. Biz parayla pulla girmedik bu işe.
Elbette işin profesyonel bir boyutu var.
Aranjesidir, stüdyosudur ama Sıla benim yol arkadaşım oldu bu albümde...
Ciddi bir dostluk olması lazım... Parayla pulla olacak şeyler değil...
Para pul ve profesyonellik kavramının çok üzerinde bir çalışma bu...”
Anlıyorum ki müziğin iki güzel kadını, büyük bir kadın dayanışmasına girmişler bu albümde...
Burnumda hep Hermes’in erkek parfümü kokusu
Geçen yıl Açıkhava’da Despina Vandi’yle sahneye çıkmıştı Ziynet. Atina’da tanışmıştım Despina’yla ve çok güzel bir ikili olmuşlardı. Bu yıl da 20 Eylül’de Açıkhava konseri var.
“Sürpriz var mı bu kez?” dedim, anlattı:
“Geçen yıl bir Akdeniz rüyam gerçekleşmişti, bu yıl sahnede tek başımayım.
Ama yine sürprizler olacak...
Heyecanlıyım... Yeni albüm şarkılarını ilk kez seslendireceğim.
Deniz kokusu temalı bir konser olacak.
Bütün duyu organlarına hitap edeceğiz; göz, kulak, burun...
Deniz kokacak Açıkhava...
Kalbimize dokunacak tadı...”
Söz kokudan açılmışken kaçırmıyorum fırsatı; “Senin unutamadığın koku ne peki?”
“Sevdiğim insanın ten kokusu. O gitmez insanının burnundan. İnsan kendi ten kokusunu bilmezmiş, ta ki onu birinde bulana kadar. O bulduğu birinden de ayrılamazmış...”
“Sen hâlâ bulamadın kendi kokunu...”
“Hep parfüm sıkıyorlar da ondan... Burnumda bir Hermes kokusu, hepsi aynı kokuyor...”
Türk erkeği ünlü kadını taşıyamaz
* Ünlü kadınlar peş peşe boşanıyor son dönemde. Ünlü bir kadını taşımak Türk erkeği için zor mu?
- Evet, zor. Galiba erkek psikolojisinde kadının önde olması hoşa giden bir durum değil. İlk başlarda renkli geliyor ama sonra bütün gerçekler ortaya çıkınca gerçek erkek duygusu ortaya da çıkıyor...
* Sen kıskanç mısın?
- Evet, kıskancım.
* Bak belki de bu yüzden yürümüyor ilişkilerin...
- Evet, “çeyrek gönül” işte benim. Güvendiğim ve sağlam bir ilişkide o kadar kedi gibiyim... Ben insanları mutlu etmeyi seviyorum, düşün âşık olduğum adıma neler yaparım. Ayaklarını yıkamam tabii ama...
Ben bu yaz Kemal Sunal izlemedim
Ortalığı kızıştırmak için Hande Yener’in “Kış Kış” şarkısına getiriyorum lafı...
“Eski Türk filmleri repliklerinden şarkıların yapıldığı, single’ın yeterli olduğu dönemde 11 şarkılık bu albümün alıcısı olduğunu inanıyor musun?”
“Çok hızlı bir tüketim var. Herkesin yolu farklı... Ben bu albümle kendi virajımı ve yolumu daha farklı aldığımı ilan ettiğimi düşünüyorum.
O şarkılar kötü mü, hayır tabii ki tercih meselesi.
İnsanın kendini daha iyi hissettiğini bulması önemli... İnsanlar bu tarz müziği özledi; derine derine, kulağa kulağa, içine içine işleyecek albümleri özledi. Bizim albüm öyle oldu.
“Beğeniyor musun sen o tür müzikleri?”
“Beğensem yaparım.”
“Bu yaz Kemal Sunal filmi izlemedin anladığım kadarıyla...”
“Yok izlemedim. Ama ‘yallah cinler’ zekice...”
Başrol benim!
“Başrol benim” diyor bir şarkısında Ziynet...
“Nereye koyuyorsun müzik piyasasında kendini?” diyorum ben de...
“Başrol benim diyorum ya” diye yanıt veriyor: “Şaka bir yana, herkesin yolu başka. Kendimi özel bir yere koymuyorum, dinleyici koyuyor.”
“Hak ettiğin yerde olduğunu düşünüyor musun?”
“Kesinlikle. Bazen çok derinde ve sessiz olan şeyler daha kıymetlidir.”
“Ama müziği para kazanmak için yapıyorsun sonuçta...”
“Elbette ama bazı şeyler de bu kadar ucuz olmamalı. İyi işler her zaman maddi olarak döner.”
“Müzik iyi para kazandırıyor mu?”
“İyi işler para kazandırır. Ama sadece para kazandırmak için yapılan işlerde yokum. İyi şarkılar sevilir sonunda...”
Paylaş