Paylaş
1- Ara Güler çeker de fotoğraflar kötü olur mu? Yıllar önce beni de düzgün çekmişti düşünün artık...
2- En beğendiğim kare; torunların yerde oturduğu Erdoğan’ın da ayakta bir kitabı incelediği kütüphanedeki fotoğraf oldu.
3- Aslında en güzel kare Erdoğan’ın iki yanına torunlarını aldığı kare olacakmış ama burada Cumhurbaşkanı biraz göbekli çıktığı için sevmedim...
4- Ara Güler’in, dijital bir fotoğraf makinesi kullanması dikkatimden kaçmadı.
5- Açıkçası madem Cumhurbaşkanı poz vermeyi kabul etti, çok daha çarpıcı fotoğraflar beklerdim Ara Güler’den. Bunlar içinde tarihe geçecek bir kare yok, belki de var da kendine sakladı büyük usta.
İnsan 50’sinden sonra değişir mi?
Uzun süre sonra ilk kez gördüm Can Tanrıyar’ı, üstelik bir akşam yemeğinde, üstelik gece 23.00’e kadar aynı masadaydık.
Gecenin sonunda tebrik ettim kendisini; “Seni çok iyi gördüm” diye.
Çünkü acayip değişmişti...
Eski deli dolu, haşarı hali gitmiş, daha ağır bir Can gelmişti...
Dikkat ettim, gece boyu önünde nezaketen bir bardak bira durdu ve sadece su içti.
Eski Can Tanrıyar olsa o süre içinde yüklü miktarda alkol tüketir, geceyi de o saatte sonlandırmazdı.
Kendisine de anlattım bunu ve bravo dedim.
“Alkolü bıraktım, artık içmiyorum” dedi Can Tanrıyar.
Kendini işine vermiş Uçankuş TV’ye yapacağı yeni programları anlattı ve sitenin yeni aplikasyonunu tanıttı bize.
Demek insan 50’sinden sonra da değişebiliyormuş.
Kölelik sözleşmesi
Serenay Sarıkaya’ya 7 yıl önce kayıtlı olduğu ajansı dava açmış.
İzinsiz reklam ve dizilerde olduğu için komisyon istiyorlar kendilerinden...
Serenay Sarıkaya da “Aradan 7 yıl geçtikten sonra hâlâ benden komisyon istemeleri iyi niyetli değil” demiş.
Yola yeni başlayan oyuncuların karşılaştıkları en büyük sıkıntı budur.
Sektöre girebilmek için dikkatsizce bir ajansa uzun süreli imza atarlar.
Yıllar geçip şöhret olduklarında da o ajans komisyon talep etmeye devam eder...
Burada kim haklı?
Söyleyeyim: Oyuncu...
Çünkü 7 yıllık bir sözleşmeye “kölelik sözleşmesi” denir başka da bir şey denmez.
Geçmişte Abdullah Oğuz, Nurgül Yeşilçay’a böyle bir dava kaybetmişti.
Asmalı Konak’ta birlikte çalışan ikili, yaptıkları ajans sözleşmesinden dolayı mahkemelik olmuştu...
Abdullah Oğuz’un ajansına bağlı olan Nurgül Yeşilçay uzun süreli sözleşmesi olduğu ve kendisine yeni işler yaratmadığı için Oğuz’a dava açmış, mahkeme Nurgül Yeşilçay’ı haklı bulmuştu...
İlk ‘kölelik sözleşmesi’ tartışması da o davayla magazin gündemine gelmişti...
Çocuk kitapları çok pahalı
İtiraf ediyorum, maaşımın ciddi bir bölümü çocuk kitaplarına gidiyor.
Hiç almıyorsak haftada en az 3-4 çocuk kitabı alıyoruz...
Dolayısıyla en çok ziyaret ettiğim mağazaların başında D&R var.
Kitap okumak isteyen çocuğa da kitap alma denmez ki, maaşı yatırıyoruz D&R’a...
İşin sevindirici bir yanı var; Türkiye’de çocuk edebiyatı inanılmaz zenginleşti.
Hem hikayeleri hem çizimleriyle başarılı kitaplar yazan çok sayıda yeni yaratıcı yazarımız var.
Neyse ki bugünün çocukları Kemalettin Tuğcu ve Ömer Seyfettin’in dramatik, korku ve acı dolu hikayelerine mahkum değiller artık...
Türk çocuk edebiyatı yazarlarından en çok sevdiklerim; Feridun Oral ve Sara Şahinkanat’ın kitapları...
Daha onlarcası var, aklıma ilk gelen onlar oldu.
Hayvan, doğa sevgisi, arkadaşlık, dayanışma, paylaşma gibi değerleri anlatıyor bugünün çocuk yazarları.
Hele yabancı çocuk edebiyatındaki çizimlere bakmaya, çocukların ufkunu açan hikayeleri okumaya ben bile bayılıyorum.
Kitabın içinde kaybolan köpek...
Hastalanıp işe gidemeyen hayvanat bahçesi bakıcısı...
Evdeki hipopotam...
Ama bu çocuk kitapları yetişkin kitaplarından daha pahalı.
Hem çizer hem de yazarın telif hakları olduğu için 15-20 liradan başlayıp, 30-40 liraya kadar çıkıyor.
Hele yabancı kitaplar ateş pahası...
Çocuk edebiyatı ekonomisi de her geçen gün arttığı için yayınevleri de büyük önem veriyor bu kitaplara.
Hem yerli hem de çeviri kitapları peş peşe basıyorlar...
Oysa bu kitapların çok daha fazla çocuğa ulaşması, çok daha fazla çocuğun ufkunu geliştirmesi gerekiyor.
Çocuk kitaplarında daha makul fiyatlar olsun diyorum, tüm çocuklar adına...
Paylaş