Böyle bir daveti ıskalamazdık ama biliyorduk ki; kızlar eroin kullanıyordu.
Sonra biri hapse düştü, diğeri ortadan yok oldu.
Kedileri Dondi bize kaldı.
Gördüğüm en akıllı kediydi Dondi, insan gibi laf dinler, halden anlardı.
Öyle bir evden nasıl olup da böyle bir kedi çıktığına bugün bile akıl sır erdiremem.
Bir yıl kadar sonra kızlardan birinin erkek arkadaşı gelip Dondi’yi bizden aldı.
Kızların dramatik hikayesini ondan dinledik.
Sonra ne mi oldu?
Dondi ve kızları bir daha hiç görmedik, alt katımıza iki yeni kadın taşındı.
Sanki, "Geceleri bu kadar çile çektiğiniz yeter" diyen ilahi bir güç sesimizi duymuştu:
Yeni komşularımız misyonerdi ve hiç sesleri çıkmadı.
Evlerinde sürekli soluk bir ışık yanar, hep simsiyah giyinirlerdi.
Sadece bir iki kez kapımızı çaldılar dini bayramlarında, kurabiye ikram etmek için...
Bu iki hıristiyan kadın gölge gibi girdikleri hayatımızdan sessizce çekip gittiler.
Haa unutmadan...
En üst katta genç yaşta eşini kaybetmiş, başı örtülü bir kadın komşumuz da vardı...
10-12 yaşında kızıyla birlikte yaşar, hepimizle çok iyi anlaşırdı.
Bizim eski evimiz çok renkliydi, Türkiye gibiydi...
Ama o apartmanda hiç cinayet yaşanmadı.
Bir ödüllü şiir
Bizim Keyif ekinde, kültür sanat dünyasının kulisinden en renkli haberleri veren Kültürazzi’nin köşesinde okudum dün.
Bu yıl Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan İzmirli şair Hüseyin Peker, ödül kazanan kitabına adını veren şiiri benim yeni trendler üzerine yazdığım bir yazımdan hareketle kaleme almış.
Kültürazzi dünkü köşesinde, "Ben ilk defa bir köşe yazısının bir şiire esin kaynağı olduğunu duydum" diyor.
Hüseyin Peker’i bilmiyordum.
Açtım bizim İhsan Yılmaz’a sordum.
"Kameralar önünde de senin yazından etkilendiğini söyledi Peker. CNN Türk’te Doğan Bey’in (Hızlan) programında biz de yayınlayacağız bu söyleşiyi" dedi.
Hemen aldım Hüseyin Peker’in Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan Tek Vuruş adlı kitabını okudum.
Günlük yaşamın sıkıntılarını, üzüntülerini, sevinçlerini etkileyici bir üslupla dizelere dökmüş.
Çeyrek yüzyıllık prestijli bir ödülü kazanan kitapta tuzumuz olduğundan mıdır nedir, büyük bir keyifle okudum.
Tek Vuruş
Gümüş oy sandığına gel bakalım
O kadar az ki vaktimiz
Bronz kanatlılar grubuyuz ikimiz
İnce kitaplar okuruz, kısa haberler izleriz
Küçük buluşmalı dostlar kriz tavrında
Doğru kadehlerle içeriz, sarı gösterirse şarabı
Minimal öyküler düzenleriz aramızda
Evlilik listemiz kabarık
Canlı kayalara benzeriz ormanın bitişiğinde
Farklı insanlarla eğleniriz orta ateşte
(...)
Bu gece dört-beş mekana gideriz senle
Gümüş oy sandığına gel, oy ver
Gece trafiğini hızlandırmaya
Kalırız bir butik otelde
Oy ver yeter ki, gümüş oy sandığına
(...)
Başladı bende iç kanama
Eldivensiz yönet kolumdaki dövmeye; çizgileri
Gül renginde bir kumsalda tek vuruş
Balık posterlerine benzedik şimdi.
(...)
(Hüseyin Peker, Tek Vuruş, Yapı Kredi Yayınları)
Pakize’nin sirki
Her yaptığı tv işinde benden yardım isteyen, her yaptığı programda benden destek bekleyen Pakize Suda, Ünlüler Sirki’nde masa başında cambazlık yapıyormuş.
Programı daha hiç izlemedim, bilmiyorum.
Dediler ki; program boyunca sana sallayıp durdu jüri.
Sorsalar jürisini sayamayacağım bir programın benle ne alıp veremediği var anlamadım.
Ben böyle polemiklere girmem.
Girmek istesem gider jüri olurum.
Bu köşede televizyon eleştirisi yapmadığım için programa bakmadım bile...
Ama madem istiyor, Pakize’nin sirkini izlerim.
Nasıl televizyon eleştirisi yapılacağını iyi bilirim...