Paylaş
Kendi annemden, etrafımdaki yaşı ilerlemiş insanlardan biliyorum.
Evde oturmaktan hasta olacaklar artık.
Moralleri bozuldu, torun torba etraflarında değil, yürüyüşe çıkamıyorlar, çıkıp temiz bir hava alamıyorlar.
Sürekli kapalı bir evde bağışıklık sistemleri zayıflamaya başladı.
En ufak bir mikroba karşı vücutları direnç göstermeyecek artık...
Unutmayın herkesin evi bahçeli, balkonlu, salon salamanje değil.
İki göz odada, dört duvar arasında tek başınıza yaşadığınızı düşünün.
Doğru düzgün güneş almayan evler de var.
Onların bizim gibi evde sosyal medya meşgaleleri de yok.
Bu insanların psikolojilerinin bozulmaması mümkün mü?
O yüzden hafta sonu sokağa çıkma yasağında 65 yaş üstüne 2-3 saatlik özgürlük verilmeli.
Hem cumartesi, hem pazar.
Herkesin eve kapandığı hafta sonunda bırakalım 65 yaş üstü 2-3 saat dışarı çıksın.
Yürüyüş yapsınlar, bir temiz hava alsınlar...
Elbette alınan önlemler öncelikle yaşı ilerlemiş insanların sağlığını korumak için, çünkü en çok onlar hayatlarını kaybediyor virüsten.
Ama onları virüsten koruyacağız derken daha hızlı yaşlandırıyor, güçten düşürüyor olabiliriz.
Hani moraldi tüm hastalıkların en büyük düşmanı?
Bana morali yerinde tek bir yaşlı gösterebilir misiniz?
İzlediğim filmler
4-5 ayrı dijital platformdan filmler satın alarak, kiralayarak izliyorum.
Buna Digiturk de dahil, Google Play Filmler, Amazon Prime Video, Apple TV de.
Yeni filmler için Film Box da var.
Sanat filmleri arayanlara Mubi de var.
Yani film arayanlar için dijital platformlar bitmez.
İşte geçen hafta çeşitli platformlarda izlediğim filmler...
∆ Bloodshot: Durdurulamaz Güç: Öldürülmesinin ardından Bloodshot olarak yeniden hayata döndürülen bir askerin macerası...
Bildiğiniz silahlı, külahlı, kovalamacalı bir film.
Bu tür filmleri bilgisayar efektlerinde bakalım daha neler yapabilecekler merakıyla izliyorum. Her şeyi yapıyorlar artık.
Erkeklere yönelik silahlı bilgisayar oyunları gibi bu filmler. Başrolde Vin Diesel var, meraklısı sıkılmaz.
∆ 6 Underground: Floransa sokaklarında müthiş bir kovalamaca sahnesiyle başlıyor, sırf o yüzden filme takıldım.
Paris sokaklarında geçen “Taxi” filmi gibi, Floransa sokaklarında yaşanan görsel zenginliği yüksek bir kaçıp kovalamaca...
Sonrası bir garip hale dönüşüyor filmin ama. Sıkıldım, yarıda bıraktım zaten.
Floransa’yı bilenler, özleyenler açsın filmin ilk yarısını izlesin.
Başta da Fatih Hocam...
∆ Mowgli: Hafta sonu çocuklarla oturup başından sonuna izlediğimiz bir yarı animasyon.
Ormanda kurtlar tarafından yetiştirilen Mowgli’nin hikayesi.
Heyecanlı, macera dolu bir görsel şölen. Ancak atmosferi çok karanlık.
5 yaşındaki oğlum yarısında sıkıldı mesela. 8.5 yaşındaki kızım ise Mowgli’nin daha sevimli olabileceğini söyledi.
Çocuklarla takılabilirsiniz ama animasyon olarak çok daha yaratıcıları var.
∆ Maudie: İzlediğim filmler arasında en iyisi.
Ethan Hawke’nin oynadığı 40’lı yaşlarındaki huysuz balıkçı, evine aradığı yardımcı kadını sonunda bulur. Kadının fiziksel dezavantajları vardır. Bir süre sonra kadın evi çekip çevirmeye başlar, hatta yaptığı resimler hızla popüler olur, para kazandırmaya başlar.
Kanadalı ressam Maud Lewis’in gerçek yaşam hikayesi.
Sally Hawkins fiziksel engelleri olan ressam Maudie’yi o kadar başarılı oynuyor ki, bulup izlemenizi öneririm.
Hiçbir şey değişmezse...
Dünyada 2.5 milyon kişiyi etkisi altına alan, 170 bin kişiyi öldüren koronavirüsten sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söyleyip duruyoruz ya...
◊ Kaynakların bu kadar hoyratça kullanılmayacağı...
◊ İnsanlığın insana ait değerleri yeniden keşfedeceği...
◊ Paylaşmayı, bölüşmeyi öğreneceğimiz...
◊ Çevreye, hayvanlara daha saygılı olacağımız yeni bir dünyadan bahsediliyor ya...
Belki de bunların hepsi bir ütopyadan ibaret. Belki de hiçbir şey değişmeyecek. Belki de her şey eskisinden bile kötü olacak. Baksanıza;
◊ 77 günlük karantinadan sonra Vuhan’da Hermes mağazası 1 günde 2.7 milyon dolarlık ciro yapıyor.
◊ Evladını kaybetmiş Ebru Şallı’ya söylenmedik laf bırakılmıyor.
◊ Trump ve benzerleri ekonominin çarklarının dönmesini, insanların ölmesinden daha önemli buluyor.
Eee, hani değişecektik?
Hani hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı?
Şu karantina günlerinde Ankara’da depoyu bile pavyona çevirip eğlenceye tam gaz devam edenler varsa dünyada hiçbir şey değişmez.
Yemekler Boğaz'da
Geçenlerde, “Hıncal Abi AVM gezmeyi bıraktı, yazılarını da artık evden yazıyor” dedim ya... “Sallama Cengiz, beni AVM gezerken nerede gördün” dedi Hıncal Abi.
Yazında gördüm abi...
19 Mart’ta kendin yazdın. Herkes evde kalın çağrısı yaparken sen 19 Mart’ta şunu yazdın;
“Sabah işe gittim, her iş gününde olduğu gibi. Öğleden sonra da Metro City AVM’ye gittim. Manikür ve pedikür yaptırdım. Bir-iki mağazaya girdim çıktım. Purocuma uğradım. Sonra eve döndüm.”
Hatta aynı gece yeğenin Zeynep ve akrabaların sana yemeğe gelmişti.
Yani senin AVM’ye gittiğini senin yazından öğrendim.
Ama yine de sana yemek borcum iki olsun. İkimiz de AVM sevmeyiz zaten, şöyle Boğaz kenarında bir yer olsun.
Bu karantina döneminden sonra kim kapalı yere girer ki artık?
Ama önce sağlık olsun...
Paylaş