Geçen gün Yavuz Bingöl’le konuşurken sanatçıların toplumsal konulardaki duyarsızlıklarına geldi söz.
Teröre tepkiden (yok onu da yapmasınlar bari) ya da politik bir duruştan bahsetmiyorum, sosyal kampanyalarda yer almamalarından söz edeceğim...
Ara sıra küçük küçük kampanyalarda yer alırlar ama ses getirecek kaç iş sayarsınız?
Sharon Stone, AIDS araştırmalarına katkı sağlamak için düzenlenen açık artırmaya kendi kolyesini koymuş...
Kolyeyi alacak olan erkeği de dudaklarından öpmeyi vaat etmiş!
Romalı bir işadamı kolyeyi 50 bin dolar vererek almış, yaşadığı deneyimi de; "Dudaklarım dudaklarına değdiğinde sanki çilek tadı aldım" diyerek anlatmış.
Stone’un sosyal bir kampanya için kolyesinin yanında dudaklarını da açık artırmaya koyması hem cesurca hem de kampanyanın reklamı için bulunmaz nimet...
Bizde kim cesaret eder buna?
Ya bizimkilerin sevgilileri, eşleri olduğundan bu işe kalkışamazlar ya da toplumsal baskıdan çekindikleri için...
Bu arada bizimkilerden birini öpmek için kim 50 bin dolar verir bilemiyorum...
50 bin dolara öpecek birini bulursanız bana da haber verin...
Taraf’a genç bakış lazım
Kasım ayında çıkması beklenen Taraf gazetesinin kadrosuna bakıyorum..
Ahmet Altan, Alev Er eş genel yayın yönetmeni...
Kadroda Ümit Kıvanç, Alper Görmüş var... Genel yayaın yönetmen yardımcıları Mehmet Soysal, Yasemin Çongar...
Çongar dışındaki kadro neredeyse hep aynı kadro...
Yani ne zaman böyle bir gazete çıkacak olsa ilk elde sayılacak isimler.
Hepsi değerli isimler ama beni korkutan bu isimlerin bir süre sonra anlaşamayıp, gazeteden ayrılıklar yaşanma ihtimali...
Ben Taraf’tan yeni bir soluk bekliyorum.
Binlerce sitede onbinlerce blog yazarı var, yeni bakış açıları yeni yaklaşımlar getirecek gençler bu gazetede olmalı... Taraf’a şimdiden başarılar diliyorum.
Başım hep eğik!
Hah bir bu eksikti hayatımda o da oldu; Blackberry kullanmaya başladım.
Doğum günü hediyesi olarak almış kız arkadaşım...
Verirken de dedi ki; "Biliyorum en büyük kötülüğü kendime yapıyorum ama senin işine yarayacak"...
Kendisine zaman ayırmadığıma, gece gündüz çalıştığıma inandığı için söylüyor bunları.
Bir kafeye oturduğumda ilk wireless bağlantısı var mı yok mu ona bakıyorum. Üç gündür elimden düşmüyor alet!
Az bilgisayar kullanıyordum ya, şimdi biraz daha başım öne eğik gezmeye başladım...
Kevin Costner
Kevin Costner, özellikle Su Dünyası filminden sonra çok gözümden düşmüştü.
Sıradan bir oyuncu olarak gördüm hep...
Ama röportajlarını okuyunca kanım kaynadı adama.
Son derece düzgün, aklı başında konuştu gazetecilere...
"Sizler ve benim aramdaki tek fark binlerce kilometre uzaklık. Yoksa aynı şeylerden keyif alıyoruz, isteklerimiz aynı" diye anlattı kendini...
Buzda Dans’ta görünce "Hah koskoca Kevin Costner’ı da maymun ettik" dedi bir arkadaşım.
Bense hiç öyle düşünmedim; "Helal olsun Buzda Dans’a" dedim.
Sharon Stone ve Al Pacino da Kurtlar Vadisi’nde oynayınca burun kıvırmıştık.
Costner, Buzda Dans’a katılınca da, "Adamın kalibresini düşürmüşüz" hissiyatı doğuyor bazı arkadaşlarda...
Ne zamanki Buzda Dans’ın (ya da başka ürünün) kalitesinin, Kevin Costner’dan ucuz olmadığına inanacağız o zaman bu ülkede çok daha yaratıcı işler yapılacak.