Geçtiğimiz aylarda Günay’da bir gecede ödenen 6 milyarlık hesabı yazmıştım.
Maliye müfettişleri benden hesabı ödeyenin kimliğini isteyerek işlem başlattılar.
Meğer Günay’daki hesap hiçbir şey değilmiş.
Geçtiğimiz hafta sonu daha korkunç bir rakama tanık oldum.
Gece aleminin yakından tanıdığı, kuyumculuk yapan kilolu bir isim ünlü bir popçunun sahne aldığı kulüplerden birine gider.
Gecenin sonunda hesabı ister. Hesap gelir: Tam 36 milyar!
(Bilerek eski lirayla yazıyorum ki, olayın vehameti daha iyi anlaşılsın. Yeni parayla 36 bin YTL.)
Gece hayatında yüklü faturalara alışık olan kuyumcuyu bile şaşırtır bu rakam.
Ne de olsa 36 milyar bugün İstanbul’un kenar semtlerinde bir daire fiyatı.
Hesaba itiraz edip, geri gönderir.
Bazı indirimler yapıldıktan sonra da hesabı öder.
O gece ne kadar indirim yapıldığını öğrenemedim ama sonuç olarak 36 milyarlık hesap bile İstanbul gece hayatında durumun nerelere geldiğini göstermiyor mu?..
Bu tiyatronun yıkılmasına tiyatro camiası itiraz ediyor.
Oysa bu tiyatro binasının ismi dışında hiçbir kıymetli yanı yok.
Upuzun bir salonun sonunda sahne yer alıyor.
Yani salonun ortadan sonraki arka sıralarına oturduğunuzda oyunu görmek için özel çaba göstermeniz gerekiyor.
Seyircinin oyunu izlemesi açısından rahat bir salon değil.
Oyuncular kulislerin ve sahne çıkışlarının da kullanışlı olmadığını söylüyorlar.
Dolayısıyla "Muhsin Ertuğrul Sahnesi yıkılmasın" diye feryat etmek çok anlamlı değil.
Elbette yıkıldıktan sonra yerine ne yapılacağı önemli.
TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acentaları Birliği) buraya Kongre Vadisi inşa edecek.
O Kongre Vadisi’nin içinde yeni tiyatro salonları olacak mı olmayacak mı?
"Yıkılmasın" diyenler projeyi inceledi mi?
Eğer yeni yapılacak komplekste tiyatro salonu olmayacaksa hemen "yıkılmasın" diyenlerin safına katılacağım.
Kongre Vadisi’nde bir-iki modern salon olacaksa, ismi de yine Muhsin Ertuğrul konacaksa tiyatro açısından kullanışsız olan bu binanın yıkılmasına hiçbir itirazım yok.
Mısırcılar tarih olacak
Metro City’de tattım ilk bu lezzeti.
Bildiğimiz haşlanmış mısır bardakta satılıyor.
Karton bardağa, tanelerine ayrılmış mısır dolduruluyor üzerine isteğe göre tuz, margarin, kırmızıbiber, karabiber, limon sosu, parmesan ekleniyor...
Sonra kaşık kaşık yeniyor.
Benim favorim ballı mısır.
Malezya kökenli Daily Fresh Foods adlı bir marka bu.
Sırf Kanyon’da hafta sonları 2 bin bardak mısır satıyorlarmış.
Yakında kestane satışına da başlayacaklarmış.
Bu gidişle sokaklarda kazanda kaynattığı mısırları satan mısırcıları da, "kestane kebapçı"ları da göremeyeceğiz galiba.
Ka-der kampanyasında Aysu da rol almalı
Ka-Der (Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği), dikkat çekici ve sempatik bir kampanyaya başladı. "Erkek olmak şart mı" sloganıyla yürütülen kampanyada Ümit Boyner, Meltem Cumbul, Lale Mansur ve Meral Okay’ın "bıyıklı afişleri" kullanılıyor.
Tam da bu kampanyadan önce Aysu Baçeoğlu, İbrahim Tatlıses’i kastederek demişti ki;
"O kadar ünlü biriyle beraberim ki, tanınmamak için yanına şapka ve bıyık takarak gidiyorum".
Ka-Der kampanyaya Aysu Baçeoğlu’nu da dahil etsin.
Oyuncu olmak isteyenlere
Ünlü bir yapımcı arkadaşım şu sıralar harıl harıl "Oyuncu olmayan oyuncular" arıyor.
Yapacağı yeni sit-com’da, daha önce hiç oyunculuk yapmamış yetenekli isimlere rol verecek.
Bu dizide rol almanın tek kıstası, oyunculuk dışında bir meslek sahibi olmak ve işine devam ediyor olmak.
Herkesin işi olacağı için dizi hafta sonları çekilecek.
İlk kez böyle bir yöntemin deneneceği dizide doktoru gerçek doktor, mühendisi gerçek mühendis oynayacak.
Yapımcının adını versem kapısında kuyruk olur ama projeyi gizli tutmayı kendisi istiyor.
Ama şu kadarını söyleyeyim; Ne olduğu belli olmayan ajansların Beyoğlu duvarlarına astığı "Oyuncu arıyoruz" ilanları türünden bir iş değil bu.