FENERBAHÇE’nin FC Energie Cottbus’u 4-3 yendiği Antalya Kupası finali sonrasında, ödül töreni krizi yaşanmış.
Antalya Valiliği adına şampiyonluk kupasını vermeye gelen Vali Yardımcısı Fazlı Akgün, kendisinden ikincilik kupası verilmesi istenince, töreni terk etmiş.
İyi yapmış.
Anlaşılan o ki, AKP’nin tek başına iktidarı, "umur görmemiş bazılarını" sarhoş etmeye yetiyor.
Antalya Valisi’ne vekáleten orada bulunan Vali Yardımcısı’na, AKP Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’nun şampiyonluk ödülünü vereceği, kendisinin ikincilik ödülünü vermesi söylenmiş.
Bunun basit bir yanlışlık ya da "istisna" olmadığını düşünüyorum.
Tanık olduğum başkaları da var.
Türkiye’de "tek partili" dönemi biz yaşamadık.
Tek partinin "tartışılmaz tek güç" olduğu anlayışını kitaplarda okuduk.
Dağılan Sovyetler Birliği’ndekinin ise ancak son günlerine yetişebildik.
O dönemler kaleme alınırken, partililerin bu tür davranışları mizah konusu yapılır.
O koca yapıları çürüten de, çoğu zaman böylesi davranışlardır...
Kısacası, şimdiye kadar hatıratlarda okuduğum örnekler, bugünlerde sıkça karşıma çıkıyor.
Anlıyorum ki, bu hal kuralları hiçe sayan bir veçheye bürünüyor.
Antalya’da yaşanan kriz sonrasında, bildiğim diğerlerine değinmek farz oldu.
* * *
Olay, Stockholm’de geçiyor.
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un Stockholm ziyaretinde, Büyükelçi Necip Egüz’ün koruması, AKP Konya Milletvekili Özkan Öksüz tarafından makam aracından indiriliyor!
Sayın Milletvekili, Sayın Bakan ve Sayın Büyükelçi’ye yakın olabilmek için korumanın koltuğunu alıyor.
Kendini "tek partili" bir dönemin milletvekili sananların sayısı oldukça fazla...
Olayın güvenlik boyutu ise tam bir rezalettir.
O gün arabanın içinde ne konuşuldu bilmiyorum.
Ancak merak ettiğim bir şey var.
Stockholm Büyükelçisi Necip Egüz, makam arabasındaki korumanın indirilmesini nasıl karşılamıştır?
"Büyükelçilik", böyle bir olay karşısında, idareyi maslahat etmeyi kaldırır mı?
Antalya’da Vali Yardımcısı Fazlı Akgün de, Stockholm’de Büyükelçi Necip Egüz de, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı temsilen görev yapmaktadırlar.
* * *
Bir diğer örnekte, siyasete paraşütle inen bir bakan, bir büyükelçiyi arıyor.
O ülkedeki seçimlere ilişkin, telefonda en konuşulmaması gerekenlerden başlıyor ve devam ediyor...
Allah’tan, siyasette paraşütle inip her gün yeni bir çam devirenlerin aksine, devlet kadrolarında "umur görmüş" çok sayıda nitelikli isim var...
* * *
Kısacası, Antalya’yı basit bir kriz olarak görmeyin.
Vali Yardımcısı’nın tavrı, ciddi ve yerinde bir ikazdır.
Testi kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur!
Bugünden söylüyorum ki, tek partinin iktidarda olması, "tek partili dönem" anlamına gelmez!
Ancak tek partili bir döneme yakışacak alışkanlıklar ise bazılarına keyif verse de, bugünün dünyasında Türkiye’ye uymaz!