Şike soruşturması: Pandora’nın Kutusu’nu açalım mı?

İçinden geçtiğimiz günlerin başdöndürücü gündeminde, ilk günlerdeki ivmesini kaybetmiş gibi gözükse de, yine canlanmaya aday “şike soruşturması” da var.

Haberin Devamı

Eyüp Can, önceki gün üzerinde fırtınalar kopması gereken önemde bir yazı yazdı; anlaşılan o başdöndürücü gündem içinde kaynadı gitti, ya da öyle olması istendi.

Yazısının son bölümünde “Şimdi gelelim soruşturmanın derinleşmesi için ‘Türkiye’de futbolun 13 yılını anlatacağını’ avukatı aracılığıyla açıklayan Aziz Yıldırım’ın geçen hafta kim için ‘en başta yanar’ dediğine... Milli Takım. Yanlış duymadınız... Aziz Yıldırım ‘Konuşursam herkes yanar... En başta da Federasyon ve Milli Takım’ derken ne kastetti” diyordu.

Sanırım, Eyüp Can, ‘ne kastettiğini” biliyordur. Futbol dünyasına aşina olanlar zaten, Milli Takım’ın 2008 Avrupa Şampiyonası’na nasıl gittiğine ilişkin spekülasyonları duymuşlardı.

Haberin Devamı

Soruşturma baştan yanlış başladı

Burada duralım ve Eyüp Can’ın daha önceki şu satırlarına bakalım:

“... Aziz Yıldırım konuşsun ama...’ birçok soruşturma gibi bu soruşturmada da başından beri yanlış giden çok önemli iki şey var.

Bir, suçlamanın niteliği inandırıcılıktan uzak. Çünkü Aziz Yıldırım sadece şike yapmakla suçlanmıyor, ‘şike maksadıyla silahlı örgüt kurmak ve bu örgütün lideri’ olmakla suçlanıyor. Tipik bir Soğuk Savaş yargı mantığı...

Her türlü teşekkül hemen örgütlü suç kapsamına sokuluyor.

İkincisi, illa da tutuklu yargılama inadı. Sadece Aziz Yıldırım değil soruşturma kapsamındaki birçok kişi tutuksuz yargılansa ne olur?”

Aziz Yıldırım’ın gözaltına alınmasından hemen sonra “Bu gerçekten Şike Operasyonu mu?” başlıklı yazımda, esas olarak, anlatmak istediğim buydu.

Geçersiz olduğu birkaç gün içinde ortaya çıkan iddiaları “deliller ve kanıtlar” diye Emniyet’ten alarak, çarşaf çarşaf yayımlayarak, daha Aziz Yıldırım’ın ifadesi bile alınmadan medya üzerinden servise sokulmasını “psikolojik harekat” ve “hazırlık soruşturmasının gizliliğini ihlal” olarak nitelemiş ve “yargısız infaz” gerçekleştirildiğini savunmuştum.

Hukuk ihlal edilerek, “adalet”e ulaşılamayacağını da ilave etmiştim.

O günlerde “Temiz Toplum” ve sözde “etik” yanlısı olanlar, hukuksuzluğa işaret ettiğim için, işi gücü bırakıp yazılar döşenmişti. “Fenerbahçeliliğim ile gazetecilik arasında tercih yapmam” gerektiğini söyleyenler de çıktı; kendilerinin birer “ateşli Fenerbahçe karşıtı” olduklarını unutarak ve gizleyerek.

Haberin Devamı

“Hukuk kaosu” yaratılarak “Temiz Toplum”a gidilmesi bir yana, toplumun daha da kirletilmiş olduğunu göremediler.

Pandora’nın Kutusu’nu açalım mı?

Aziz Yıldırım’ın avukatlarından Faik Işık, Neşe Düzel’e verdiği iki gün Taraf’ta yayımlanan röportajında ve CNN Türk ekranındaki uzun söyleşisinde masayı tersine çevirdi. Faik Işık, Fenerbahçeli değil, üstelik Tayyip Erdoğan’ın da avukatı. Başbakan’ın okuduğu şiir nedeniyle mahkum olduğu davanın avukatı idi.

Uzun açıklamalarında, medyanın geçiştirdiği önemli bir nokta var: “Türk futboluna şikeyi öğreten kulüp, şu anda soruşturma altında değil” dedi. Galatasaray’ı kastettiğini anlamayan, herhalde, yok.

Kastedilenin, 1992-1993 sezonunun son maçında Galatasaray’ın Ankaragücü’nü 8-0 yendiği maç olduğunu anlamayan da, herhalde, yok.

Haberin Devamı

O sezon, şampiyonluk son maça kalmıştı ve Beşiktaş, averajda öndeydi. Beşiktaş, son maçı, İstanbul’da Gençlerbirliği ile, Galatasaray ise Ankara’da Ankaragücü ile oynayacaktı. Beşiktaş, kazanmasına 3-1 kazandı ama Galatasaray, görülmemiş bir skorla, hem de deplasmanda 8-0 kazandı. Maçın ilk yarım saatinde, averajda öne geçmesi için gerekli 4-0’lık üstünlüğü sağlamıştı bile.

Peki, 2005-2006 sezonunda, Fenerbahçe’nin olaylı ve normalde oynatılmaması gereken son maçta Denizlispor’la 1-1 berabere kaldığı maça ilişkin, yıllardır, “teşvik primi” söylentileri ayyuka çıkmıştı. Denizlispor’a şike primi verildi mi? Verildiyse kim verdi?

Hatırlatalım, o sezon, son maçta Galatasaray şampiyon olmuştu.

Haberin Devamı

Futbol Federasyonu’nda “disiplin kovuşturması” için zaman aşımı süresi 20 yıl. Aziz Yıldırım, Türk futbolunun 13 yılını anlatacağını söylüyor; 20 yıl kadar geri gitmek mümkün.

Topu yargıya atmak yetmez

“Bu gerçekten Şike Operasyonu mu?” yazısında merkezine Fenerbahçe’yi alan bir şike soruşturması ile adaletin yerine getirilemeyeceğini belirtmiştim.

Aynı kanıyı, daha da güçlü biçimde muhafaza ediyorum.

Hiç kimse, beni ve benimle birlikte milyonlarca kişiyi Aziz Yıldırım’ın “silahlı örgüt kurucusu” olduğuna ve Fenerbahçe’nin bu yıl elde ettiği şampiyonluğun emek ve alınteri ile sahada kazanılmadığına ikna edemez.

Fenerbahçe’nin her maçını seyrettim. Her maçın arkasında ve içinde nasıl bir emek ve alınteri bulunduğunu gözlerimle, milyonlarca kişiyle, birlikte gördüm.

Haberin Devamı

Bu kanımı ifade ettiğim vakit, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın durumları hatırlatılıyor. Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanmalarının “adil” olduğunu kim söyledi ki? Kaldı ki, kendilerine isnat edilen suç, geçerli olsa bile, “tutuklu yargılanmaları”nı gerektirmiyor.

Nedim Şener ile Ahmet Şık olayı, “Ergenekon davasının sürdürülebilirliğini adeta imkansız hale getirdiği için” Savcı Zekeriya Öz’ün başını yemedi mi? Herşey yolunda gidiyordu da, Zekeriya Öz niçin o görevden alındı dersiniz?

Nedim Şener ile Ahmet Şık için “haksızlığa uğradıklarını” ileri sürenler –yani “silahlı örgüt üyeliği” aynı mantıkla Aziz Yıldırım’ın ve diğerlerinin de “haksızlığa uğradığını” peşinen kabul etmeliler. Durumun “özü” itibarıyla farkı yok.

Toplumu inandıramazsanız, adaleti sağlayamazsınız. Adaleti yerine getirmiş olmazsınız. “Olay yargıda” diyerek işin içinden sıyrılamazsınız.

Konunun sportif yönü şimdi Futbol Federasyonu Etik Kurulu’nun elinde. 29 klasör, bir karara varması için TFF’ye (Türkiye Futbol Federasyonu) gönderildi. O da 5 hukukçudan oluşan Etik Kurulu’na devretti. O kurulun kararı bekleniyor.

Burada da bir “sakatlık” var: CMK’ya göre “gizli” yürütülmesi gereken soruşturma daha tamamlanmadan, “belgeler” başka bir kuruma gönderiliyor. Bu nasıl iş?

Kimisi tutuklu, “şüpheliler” ve savunma avukatları, neyle suçlanıldığını, bilmiyorlar, “belgeler”i görmemiş durumdalar ve “gizli soruşturma” Türkiye Futbol Federasyonu Etik Kurulu’nun elinde.

Hani, hukuken, o belgeleri Başbakan bile göremezdi?

Adaletsizlik sorun üretir

Türkiye’de yargı işleyişi bu kadar sorunlu iken, TMK, TCK ve CMK, hiçbir demokratik ülkeye izah edilemeyecek feci maddeler ile doluyken, bu ülkede sorun eksik olmaz.

Şunun şurasında 10 gün kadar sonra, 2 Ağustos’ta bir başka “hukuk ve yargı kamburu” ile, Diyarbakır’da KCK davası ile buluşacağız. Olumsuz bir kararın yol açacağı siyasal sonuçları düşünmek bile istemiyoruz.

“Şike Operasyonu”nun başından beri yanlış giden “şeyler”inin yol açtığı “toplumsal sonuçlar” bile solda sıfır kalabilir.

Ak Parti iktidarı, 12 Eylül referandumu”na “yargı reformu”nun tamamlanması olarak yaslanamaz; yüzde 50’lik seçmen desteğinin rehavetine kapılamaz.

Önünde acilen, CMK, TCK ve TMK’nın yeniden ele alınmasını gerektiren bir “hukuk” ve ayrıca “yargı reformu” var.

Adaletsizlik, sorunların temelidir.

Malum, “Adalet Mülkün Temelidir”...

Yazarın Tüm Yazıları