Paylaş
Bakan, Perşembe gecesi Filistin için “tarihi” bir olayın ardından, Birleşmiş Milletler toplantısı için gittiği New York’tan dönmüş, ayağının tozu ile buluşacağımız mekanda olacaktı.
Davutoğlu ile Suriye ve Filistin konuşmak, kuşkusuz, çok yarar sağlayacaktı. Aynı buluşmada yer alacak bir dostum, “Bu gece anlaşılan ‘Filistin kutlaması’ yapacağız” demişti üstelik.
“Filistin kutlaması”nın ertesi güne sarktığını gördüm. Fotoğrafta, Başbakan Tayyip Erdoğan, Filistin bayraklı bir pastayı kesmiş, bir dilimini Ahmet Davutoğlu’nun ağzına kendi elleriyle koyarken görüntülenmişti. İstanbul’da düzenlenmiş olan Türk-Arap İş Forumu toplantısı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı için, gerçek anlamıyla bir “Filistin kutlaması”na vesile olmuştu.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın pastayı keserken “Mebruk” dediğini yani Arapça “Tebrikler” (Kutlarım) dediğini de okudum. Aklıma ilk gelen, Türklerin Arapça esas olarak “a” diye okunan “elif” harfini neden illa ve ısrarla “e” olarak telaffuz ettiği geldi. Babası anlamındaki “abu”nun “ebu” yapılması gibi, şimdi bir de kırk yıllık Esad oldu, kimilerinin –ve Başbakan’ın- dilinde “Esed”.Herhalde dedim kendi kendime, Türkçe’de olmayan “ayn” harfi ve sesini ayırdetmek için olmalı. Neyse, Başbakan’ın “mebruk”unu, yine kafamda düzeltip, doğru okunuşuna tercüme ederek, “Mabruk” olarak okudum.
Ve, çok geçmeden bilgisayarımı açınca, Fetih’in “Uluslararası İlişkiler Komisyonu”nun 3 Aralık tarihli “State of Palestine” (Filistin Devleti) başlıklı uzun bir açıklamasının gönderilmiş olduğunu gördüm. Sol köşede Fetih amblemi, sağ köşede Filistin bayrağı. Fetih amblemini görmeyeli ne kadar oldu diye aklımdan bir düşünce hızla geçti. Yasir Arafat’ın ölümünden sonra (2004), Filistin bayrağını 40 yıl yükseltmiş ve yukarıda tutmuş olan Fetih, Hamas karşısında adım adım ama sürekli olarak mevzi kaybetmişti.
Uzun açıklamanın ilk sayfasında bir de Abu Mazen (Mahmut Abbas) fotoğrafı. Aslında, Gazze’deki son gelişmelerden sonra, BM’de Filistin’e “gözlemci üye” statüsü verilmesi oylaması, bir bakıma, Fetih’e, Hamas önünde yitirdiği tüm mevzilerden sonra son derece ihtiyacı olan bir “hayat öpücüğü” vermek, Fetih’i bir anlamda “oksijen tüpü”ne bağlamak gibiydi.
Ama açıklamayı okuduğumda, müthiş bir “zafer havası” esiyordu. Açıklama “Palestine state was born!!!” (Filistin devleti doğdu!!!) cümlesiyle başlamıştı.
Ve şöyle devam ediyordu:
“Dünyanın tüm barışsever uluslarına tebrikler!!!
Filistin ve halka Filistin için oy veren tüm Uluslara gönülden sevgilerini gönderiyor!!!
Filistin devleti için oy vermek, Barış ve Özgürlük için oy vermektir!!!
138 devlet lehte, 9 devlet aleyhte oy kullandı, 41 ülke çekimser kaldı.
Çekimser kalan ve “EVET’ diyebilecek kadar cesur olmayan ülkelerin, gelecekte sorumluluklarını yerine getireceklerini umuyoruz.
Olumsuz oy kullananlar utansınlar!!!
Sevinçle coşan Filistinliler Ramallah ve Batı Şeria ile Gazze’nin diğer şehirleri ve kasabalarının sokaklarında dans ettiler. Tarihlerinde ilk kez acımasız kaderleri karşısında yalnız olmadıklarını hissettiler...
Ramallah’taki Yasir Arafat Meydanı’na fırlayan Filistinliler gözyaşlarına boğuldular ve birbirlerine sarılmaya ve tebrik etmeye başladılar. Tek işitilen sözcük, “Mabrouk... Mabrouk...” idi. Filistin kurtuluşunun ve devlet olma halinin onyıllardan beri simgesi olan Filistin bayrakları dikildi, rahmetli Filistin liderinin başına sardığı Kefiye, sarı renkli FETİH ve diğer FKÖ kuruluşlarının bayraklarıyla birlikte coşku içinde dalgalandırıldı...”
Açıklama bu uslupla ve Hamas sözcüğüne tek bir yerde yer verilmeden devam ediyor. BM üyesi 138 ülkenin verdiği oy ile “Filistin devletinin yeniden doğdu” deniliyor ve “saygın ulusların çoğunluğu” tarafından “Filistin Devleti” için bir “doğum sertifikası” verilmiş olduğunun altı çiziliyor.
Açıklamanın altındaki imza Mahmut Labadi. 1970 sonları-1980 başlarındaki unutulmaz FKÖ sözcüsü, Yasir Arafat’ın o dönemdeki bir numaralı basın danışmanı. Kadim dostum.
“Mabruk” ona ve o sözcükle Ramallah ve hangi Filistin şehirlerinde dans etmişlerse Filistinlilere ama ne yazık ki, 29 Kasım 2012 gecesi Filistin Devleti doğmadı, BM tarafından “doğum sertifikası” da verilmiş olmadı.
29 Kasım tarihinin bir özelliği var. 29 Kasım 1947’de BM Genel Kurulu, 181 sayılı kararında “Filistin’in Taksimi”ni öngörmüştü. Buna göre, Filistin topraklarının yüzde 56.47’si bir “Yahudi devleti” kurulmak üzere Siyonistlere, yüzde 42.88’i ise bir “Arap devleti” kurulmak üzere Araplara ayrılmıştı. Yüzde 0.65’lik bir oran, Kudüs’ü içine alan bir uluslararası bölge olacaktı.
Yahudi devleti için öngörülen alanda 498 bin Yahudi, 407 bin Arap yaşıyordu. Araplara azınlık statüsü verilmişti. Arap devleti için öngörülen oranda ise 725 bine karşı 10 bin Yahudi vardı. Kudüs’te ise 100 bin Yahudi, 105 bin Arap.
Siyonistler, BM’nin “Filistin’i Taksim Planı”nı kabul ettiler. Araplar reddetti ve savaş çıktı. Savaş sonunda İsrail Devleti ilan edildi. Bir Yahudi devleti için öngörülen alandan hayli büyük bir alanda. Araplar (yani Filistinliler), Batı Şeria ile Gazze’de kalmışlardı. Toplam Filistin toprağının yüzde 22’sinde.
Şimdi Batı Şeria, Abu Mazen yönetiminde, Gazze Hamas’ın. Ortada sınırları belli bir Filistin devleti yok. 29 Kasım 2012 BM Genel Kurul oylaması, 29 Kasım 1947’yi tarihten silip, onun yerini almıyor.
Hem, 24 Kasım 1988 gecesi, Cezayir’de yapılan Filistin Ulusal Konseyi (FKÖ’nün Parlamentosu) toplantısında, Yasir Arafat, “Sürgünde Filistin Devleti”ni ilan etmişti. Ben de salondaydım. Marşlar çalınmış, gözyaşları arasında herkes birbirine sarılmıştı. Birkaç dakika içinde, Tunus, Cezayir ve Fas, “yeni devleti” tanımıştı. Hatta, ertesi gün, Türkiye, “sürgünde Filistin Devleti”ni tanıyan 4. Ülke olmuş, Ankara’daki FKÖ Temsilciliği, Büyükelçilik düzeyine yükseltilmiş, epey bir tartışma kopmuştu.
“Filistin Devleti”nin “doğum sertifikası”, bundan 24 yıl önce Cezayir’de çıkartılmamış mıydı? O neydi, bu ne?
İşin doğrusu, devletler, “sahada fiilen kurulmadan”, bu tür kararlarla “doğum sertifikası” alınmış olmuyor ne yazık ki.
“Mabruk”, mabruk olmasına da, “Filistin Devleti kuruldu” diye kendimizi aldatmayalım.
Henüz kurulmadı.
Paylaş