Kaliforniye Türkiye’den çok uzak. Los Angeles, İstanbul’a 11 bin kilometre uzaklıkta. Uzaklık, sadece kilometre farkından gelmiyor. Zaman aralığı da çok fazla. Arada 10 saat fark var. Türkiye, ertesi güne girdiğinde, Los Angeles öğle yemeğinden henüz kalkmış oluyor.
Bir de buna iklim ve ortam farkını ekleyin, Türkiye’den ayrılalı 24 saat geçmeden başka bir evrene girmiş gibi oluyorsunuz. Yine de bir Kaliforniyalı sayesinde, Türkiye’yi yakalamak mümkün; ne olup bittiğinden anında haberdar olabiliyorsunuz. Steve Jobs’un sayesinde. Yeter ki, bir iPhone’unuz olsun veya bir iPad. MacBook Air marka , bir zarfın içine sığabilecek büyüklükte bir dizüstü bilgisayarı da yeter. Biz de öyle yaptık. Kaliforniya’ya ayak bastığımız anda ölümünden haberdar olduğumuz Steve Jobs’un nasıl anıldığını Apple mağazalarında yerinde gördük. Şu günlerde çıkan tüm Amerikan gazeteleri ve dergilerinde sayfa sayfa Steve Jobs ile ilgili yazılar çıkıyor. Dergiler Steve Jobs özel sayısı yayımlıyorlar. Steve Jobs’un çok uzun olmayan ömrünün bir roman gibi yaşam öyküsünü de öğrenme fırsatı oldu. Biyolojik babasının, Suriye’nin üçüncü büyük şehri Homs’tan Amerika’ya doktora yapmaya gelen Abdülfettah Jandali (muhtemelen Cendeli diye okunuyor) adlı bir Müslüman olduğunu böylece öğrendim. Abdülfettah Jandali’nin izi bulundu. Nevada’nın Kaliforniya eyalet sınırına bitişik Reno şehrinde yaşıyor. 80 yaşında. Steve Jobs ile oğlunun kansere yakalandığını öğrendiği 2005 yılından bu yana birkaç e-mail dışında hiçbir ilişkisi olmamış. Abdülfettah Jandali’nin çok kısa öyküsü şöyle: Diplomat olarak ülkesine hizmet etmeyi tasarlayan 1952 yılında Wisconsin Üniversitesi’ne siyasal bilim doktorası yapmaya geliyor. Tez konusu, “Ortadoğu ülkeleri sömürgecilikten nasıl kurtulur?” Üniversitede Joanna Schieble adında bir Amerikalı kızla tanışıyor. Kızın babası, kızının Suriyeli bir Müslüman ile evlenmesine izin vermiyor. Kız hamile. San Francisco’ya gidip çocuğunu doğruyor ve doğurduğu anda evlat edinmek isteyen bir aile arıyor. Bir şartı var: Çocuğunu alacak ailenin üniversite mezunu olmaları. Öyle olmuyor. Bebeği evlat edinen Paul Jobs liseden terk bir işçi. Üniversite okuyacağına söz vererek bebeği edinip, ona Steve adını veriyor. Steve Jobs’un biyolojik annesi, Madison, Wisconsin’e geri dönüyor. Kısa bir süre sonra babası ölünce, Abdülfettah Jandali ile evlenip, Suriye’ye gidiyorlar. Ancak, Joanna, Suriye’de yaşamak istemiyor. Geri dönüyorlar. Bu arada çiftin daha sonra Amerika’nın ünlü bir romancısı olacak Mona Simpson adlı bir kız çocukları daha oluyor. Bu arada, Abdülfettah Jandali,”Ulusal Bağımsızlık için Birleşmiş Milletler’in Koyduğu Standartlar” başlıklı teziyle 1956’da Wisconsin Üniversitesi’nden doktorasını alıyor. Bir süre orada, daha sonra da Nevada Üniversitesi’nde siyasal bilim dersleri veriyor. Ne var ki, evlilik devam etmiyor. Abdülfettah Jandali, Steve Jobs’un yanısıra Mona’dan ömür boyu kopuyor. Suriye’deki Steve Jobs’ların kaderi İnanılmaz bir kader çizgisi, Steve Jobs’u Suriyeli bir diplomatın kimbilir hangi Müslüman adını alarak Suriye’de nasıl yaşayacağını, kim olacağını bilemeyeceğimiz bir yaşam öyküsünden ayırıp, tüm dünyanın sevgiyle, saygıyla andığı bir dehaya, Steve Jobs’a dönüştürüyor. Konunun en can alıcı noktası tam da burada zaten. Harvard Üniversitesi’nin İngiliz asıllı tanınmış tarih profesörü Niall Ferguson, Newsweek’in Steve Jobs için çıkarttığı özel sayıya “Hiçbir Zaman Bilmeyeceğimiz Dahiler” başlıklı bir yazı yazdı. Giriş cümlesi,“Bu makale Steve Jobs’a dair değildir. Beş aşağı beş yukarı aynı yeteneklere sahip olan hiç işitmediğimiz ve hiç işitmeyeceğimiz sayısız kişiye aittir” diye başlıyor. Yazının son üç paragrafı ise şöyle: “Evlat edinilmiş bir çocuk, bir Suriyeli Müslüman göçmenin biyolojik oğlu, üniversiteden terk, kısa sürede Budizm’e dönmüş ve LSD kullanmış bir hippi olarak Steve Jobs, aklı başında hiçbir insan kaynakları bölümünün iş vermeyeceği tipte birisiydi. Onun cv’sine sahip 20 yaşındaki herhangi birisine Apple’ın kendisinin de iş vereceğinden kuşkuluyum. Bir CEO olabilmek için tek şansı kendi şirketini kurmasıydı. Ve –Çin, lütfen bunu not et- kapitalizmin gelişebilmesi için gerçekten özgür bir toplum gerekir. Özgür bir toplumda fıttırığın biri kendi işini yapar. Özgür bir toplumda, Jobs’un Apple’ın başındaki ilk döneminde başına geldiği gibi, yaptığı işten ötürü başarısızlığa uğrayabilir. Ve özgür bir toplumda geri tepebilir ve hepimizin yaşamına devrimci bir etki yapabilir. Babasının Suriye’sinde bir yerlerde bir başka Steve Jobs henüz öldü. Ama öbür Steve zalim bir hükümetin kurşunlarına hedef oldu. Onun dehasının ne harikalar yaratacak olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz.” Toprağa düşen bizim buradaki Steve’ler... Aslında Niall Ferguson’un yazısının başlangıç bölümünde çarpıcı istatistikler var. Bugüne dek bu dünyaya gelmiş olan 106 milyar insanın bugüne dek yüzde 94’ü ölmüş. Yani, insanlık tarihinde varolmuş toplam insan sayısının şu sıra hayatta olanı yüzde 6’sı. Bugüne kadar varolmuş ve ölmüş olanların yüzde 60’ı Asya’dan. Ama o Asyalıların çok büyük bölümü çok ama çok yoksuldu. “Okuma yazma bilmeyen köylü ailelerine doğmuş ve şu ya da bu biçimdeki merkezi hiyerarşik hükümetlerin yönetiminde tarımdan paylarına düşenle köleleştirilmiş geçmişte yaşamış Steve’lerin hiçbir şansları olamadı.” Şanstan kasıt, diğer Steve’ler bırakın 50 yaşlarını, 30’lu yaşlarına bile ulaşamadılar. Pankreas kanserinden çok daha kolay tedavi edilebilecek sağlık sorunları nedeniyle daha çocukluk dönemlerinde öldürüldüler. Ergen yaşa ulaşabilenleri Steve Jobs gibi üniversiteyi terkedemediler çünkü üniversiteye asla gitmediler. Steve Jobs gibi yaratıcı olmaya kalkışanları olduysa, ödüllendirilmek bir yana, muhtemelen cezalandırıldılar. Steve Jobs’un genetiği ile, biyolojik kökeni ile ortaklık bularak hepimizin hafiften gururlandığının farkındayım. Ama, Steve Jobs’un Steve Jobs olabilmesi genetiğinden değil, onun ortaya attığı Apple’ın ünlü sloganı “Farklı Düşün” kuralını cezalandırmayan bir toplumda, yeteneğin ve başarının önünü açan bir sistemde yaşamış olmasından kaynaklanıyor. Yanıbaşımızda nice Steve’lerin Steve Jobs olmalarına imkan ve izin verilmediği bir coğrafyada yaşıyoruz. Steve Jobs, Kaliforniya’da yaşayıp, orada ölmeseydi; belki bunları aklıma hiç getirmeyecektim. Özgürlük ve demokrasi ile Steve Jobs arasında herhangi bir ilişki kurmak aklıma hiç gelmeyecekti. Diyarbakır’dan Homs’a her gün ölen bir sürü genç kız ve delikanlının aslında şanssız birer Steve Jobs olduklarını farketmeyecektim. Başta dedim, Kaliforniya,Türkiye’ye çok uzak. İnsanın, Türkiye’de aklına hiç gelmeyecek şeyler, kendiliğinden aklına düşüyor.