Paylaş
Sporla ilgilidir siyasetle değil ama yukarıda ifade ettiğimiz özelliğinden ötürü siyasete hızla “transfer” olabilir. Mısır’daki kanlı örneğin ortaya koyduğu gibi.
Önceki gün Mısır’ın Port Said şehrinde Kahire takımı El-Ehli ile Port Said’in El-Mısri takımları arasındaki maçtan sonra seyirciler sahaya daldı; bilanço: 74 ölü, 1000 yaralı. Olay, futbol görüntüsü altında siyasi.
El-Ehli ülkenin en popüler kulübu. Ateşli taraftar kitlesi, geçen yıl Kahire’nin Tahrir Meydanı’nda zafere ulaşan devrimci gösterilerin en ön safında yer almıştı. El-Mısri taraftarlarının büyük can kaybına yol açan saldırısının arkasında, eski rejimin kalıntısı olan ve geçici askeri yönetimin devamını tasarlayan güvenlik örgütlerini –polis- teşhis ediliyor.
Futbol tutkulu kitleleri siyaset amaçlı “transfer” etmenin ve siyasi sonuçlar elde etme hesabının tipik bir örneği.
Tam da bu nedenlerden ötürü, 3 Temmuz’dan (2011) bu yana bir “polis-yargı operasyonu” biçimini alarak futbol alanında Fenerbahçe’yi hedef alan gelişmelere, “siyasi gözlemciler”in tepeden bir tavırla burun kıvırmaya, “Ben futboldan anlamam. İlgilenmiyorum” demeye hakları yok.
3 Temmuz’da ağır ithamlarla Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ve bir grup yönetici gözaltına alınınca, iddiaların ardında hangi kanıtların ve belgelerin ortaya konacağını bekleyerek, bir-iki gün durup bekledik.
48 saat içinde 28 Şubat’tan çok iyi tanıdığımız bir “medya manipülasyonu” ile yürütülen “polis-yargı operasyonu” olduğunu görünce, “doğru teşhis”e vardık ve yazmaya başladık. Operasyonun bir ayağı Türkiye Futbol Federasyonu idi ve iddialara göre Fenerbahçe’yi küme düşürme yetkisi onun elindeydi.
“Tertip”e karşı durma yetkisine de sahipti. Ya da “tertip”in içinde rol üstlenecekti. Bunu görerek, 6, 8 ve 9 Temmuz tarihli yazılarda konuya girdik. 9 Temmuz yazıda, hukuk ve adalet duygusunun ayaklar altına alındığı “Fenerbahçe Operasyonu”nun meşruiyetini TFF Başkanı M. Ali Aydınlar’ın “Fenerbahçeli” olmasından hareketle savunulmak istenmesi üzerine M. Ali Aydınlar’a bir çağrıda bulunmuş ve şu satırlara yer vermiştim:
“M.Ali Aydınlar’ın önünde bir karar var: Fenerbahçe’ye yönelik, arkasında kimin ve niçin olduğu belli olmayan ama olduğu besbelli bir ‘tertip’in piyonu olmak istemiyor.. ise pazartesiye kadar zamanı var. Futbol Federasyonu Başkanlığı’ndan istifa etsin.”
M. Ali Aydınlar, istifa etmek için 31 Ocak 2012 gününü bekledi. Türkiye’de futbolu tam anlamıyla bir kaosa sokarak ve Fenerbahçe’nin Avrupa Şampiyonlar Ligi’ne katılmasını engelleyip milyonlarca Euro’luk zarara neden olarak ve sonucunda UEFA’yı Fenerbahçe ile mahkemelik hale getirdikten sonra, biri Fenerbahçe’ye karşı “Tertip”in baş aktörlerinden biri olduğu kuşkusu altındaki yöneticiyle birlikte istifa etti.
İstifasına neden olan gerekçeleri sıralarken, Fenerbahçe’nin (ve bu arada bizim) aylardır altını çizdiği argümanları ve tezleri doğruladı. Takke düştü, TFF’nin UEFA’yı yanıltarak, Fenerbahçe’ye karşı nasıl bir “Tertip”in parçası olduğunu açığa çıkaran kel göründü.
9 Eylül 2011 tarihli yazımda bu konuya bir kez daha girmiş ve yazının sonunu şöyle bitirmişim:
“TFF, UEFA’ya da enfekte ettiği için, Fenerbahçe, ‘spor AİHM’i sayılan CAS’a gitti. UEFA Başkanı Platini, sanık sandalyesine oturtulabilir.
UEFA’nın bu durumda TFF üzerinden Fenerbahçe’ye ‘misilleme’ yapması ihtimali çok kuvvetli. Yarın başlayacak olan Süper Lig’in herhangi bir aşamasında, örneğin ligin en sonunda, ‘TFF hançeri’ Fenerbahçe’ye bir kez daha sırtından saplanırsa şaşıracak bir şey yok.”
Aslında “TFF hançeri”ni Fenerbahçe’nın sırtına lig sonunda saplamayı düşünmüşlerdi. “Bir yıllığına istisnai olarak küme düşürme cezası uygulamayarak ama şikeye karıştığı iddia edilen takımlara puan silme cezası uygulayacak ve önümüzdeki yıl Avrupa’da temsil edilmelerine engel olacaklar” idi. Karar, Nisan ayında şampiyonluğu belirleyecek ve ligi ilk dört sırada bitiren takımlar arasında oynanacak play-off’tan önce verilecekti.
Fenerbahçe’nin play-off’a katılacağı kesin gibi. Bu hükmün, sadece değil ama Fenerbahçe’ye karşı uygulanacağı besbelliydi. Bu amaçla geçen hafta topladıkları TFF Olağanüstü Kongresi’nde değişikliğe başta Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım çıktı. “Yürürlükteki 58. Madde’yi uygulayın. Düşürülmemiz gerektiğine hükmediyorsanız küme düşürün. Ama önce savunmamızı alın” dedi. Olağanüstü Kongre, TFF’nin UEFA’yı da ikna ettiği geçici uygulamayı kabul etmedi.
TFF’nin bu durumda göreve devam etmesi mümkün değildi. Ne var ki, Pazartesi günü toplanıp “devam” kararı aldılar. Aynı gece, geçen Ağustos ayında UEFA’yı TFF’nin yanılttığı bir CAS Yargıcı tarafından belgesiyle ortaya konunca, ertesi gün istifa ettiler. Bu kez UEFA’yı suçlayarak.
Fenerbahçe Kulübü Yönetim Kurulu’nun, “Fenerbahçe’yi UEFA’ya şikayet edenler, bu kez UEFA’yı milletimize şikayet ediyorlar” şeklindeki ironik tespiti doğrudur.
“Tertip” tel tel dökülmeye başlayınca, bu “tertip”in medyadaki “tetikçi”lerinden birinin şu telaşlı twiti sosyal medyaya düştü:
“Asıl tehlike şu: Federasyon yönetimi seçilirse, kurulları değiştirecekler. Onlar da belgeleri yeniden inceleyecek. Kaos tekrar başlayacak.”
TFF, yeni yönetimini seçmek için 27 Şubat’ta olağanüstü kongreye gidiyor. Etik Kurulu, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu ve Tahkim Kurulu’nun yeniden oluşturulması gerekecek. “Tertip”in içinde yer alanlar, bu kurullarda fazlasıyla mevcut. Koltuklarını şimdiden terketmeleri şart.
Çünkü, Fenerbahçe’ye sırtından saplamaya kalktıkları “TFF hançeri” dönüp “UEFA bumerangı” olarak kendilerini vurdu bile.
Paylaş