Paylaş
Cemil Bayık’ın açıklamaları da 8 sayfa tutuyor. Okudum. Murat Karayılan’ın birkaç gün önce yaptığı üstüste açıklamalarından “özü itibarı” ile, hemen hemen hiçbir farkı yok. BDP Eşbaşkanlarının son günlerdeki vurgularından da. Hatta “wording” farkı bile pek gözükmüyor.
Cemil Bayık, Abdullah Öcalan dışındaki PKK hiyerarşisinde kağıt üzerinde Murat Karayılan’ın hemen bir altı gibi gözükmekle birlikte, bir anlamda “iki numaralı kurucusu” sayılması nedeniyle özel bir ağırlığa sahip. Ayrıca, PKK’nın İran bağlantısı onun üzerinde olarak biliniyor ve “barış süreci”ne pek sıcak bakmadığı ve dahası 2011’de “Oslo Süreci”ni noktalayan “Silvan eylemi”nin arkasındaki “karar” olduğu gibi iddialar var.
“Derin PKK” sıfatı onun üzerinde bu nedenlerle bulunuyor olmalı.
Konu, son günlerde tartışılan “geri çekilme”yle ilgili olarak “TBMM’nin devreye girmesi” ya da geri çekilmenin “yasal zemininin oluşturulması” konusu.
Cemil Bayık’ın sözleri kelimesi kelimesine şöyle:
“… Geri çekilmenin olması için bunun yasal zemininin hazırlanması gerekiyor. Yasal zemini hazırlanmadan bunun tedbirleri geliştirilmeden gerilla geri çekilemez… Geri çekilmenin yasal tedbirleri yoktur, sadece idari tedbirlerle bu iş başarılabilir demek yanlıştır, tehlikelidir. Erdoğan ve bazı hükümet, AKP çevreleri diyor ki bu bir hükümet meselesidir, Meclis meselesi değil; onun için yasalarda değişiklik, yasal güvenceler gerekmiyor. Bu aslında sorunu çözmemede direnmedir, adeta alay etmedir. Ciddi olmaları lazım. Gerilla yasal güvenceyi görmeden tek bir adım geri atamaz…”
Önce Karayılan’ın “çekinceleri”, ardından “derin PKK” diye nitelenen Cemil Bayık’ın yukarıda aktarılan sözleri birarada düşünüldüğünde, “çözüm süreci”nde “işler karışıyor” diyebilir miyiz?
“Sınır dışına çekilme”, “Süreç”in en belirleyici hamlesi haline gelmiş olduğu için bunun gerçekleşmesi, elbette ki, çok önemli. “Sınır dışına çekilme”ye farklı yaklaşımların bulunduğu apaçık ortada.
Cemil Bayık, Öcalan’ın mesajını yorumlarken, “Bu çağrıda mesele sadece ateşkes, gerillanın Kuzey’den Güney’e çekilmesi meselesi değil. Ama bazı çevreler.. sadece bu eksende tartışma yürütüyorlar. Bunu topluma doğru yansıtmıyor. PKK ateşkes yapıyor, geri çekiliyor, boşaltıyor mesele bitiyor biçiminde ele alınıyor. Oysa mesele bu değil. Ateşkes, gerillanın geri çekilmesi tamamen Kürt sorununun demokratik siyasal çözümünün bir parçası olarak geliştiriliyor. Buna hizmet ederse bir anlamı olacaktır. Bunun da koşulları var” diye konuşuyor.
Bu sözlerden de, konuya ilişkin “taraflar arasındaki” çarpıcı yaklaşım farkı görülebiliyor.
Peki, bu aşılabilir mi?
Eğer, Abdullah Öcalan, Kandil kadrosuna gayet net sözlerle bu konularda talimat verirse, uyarlar. “Devlet” ile Öcalan’ın ne somutlukta, takvimi de olan bir mutabakata varıp varmadıklarını bilmiyoruz. Daha doğrusu, ben bilmiyorum. Öyle bir durum varsa, Öcalan, Kandil’e “talimat” verir ve “işler karışmaz.”
Zaten, hiç kimse, artık gelinen noktada “işlerin karışması”nı istemiyor. Cemil Bayık’ın açıklamaları dikkatle okunduğunda, buna sanki o bile dahil.
Yaklaşım farklarının bir başka örneği “Akil İnsanlar” konusunda da göze çarpıyor. Cemil Bayık’ın sözleri:
“… Eğer akil insanlar grubu AKP tarafından oluşturulursa bu akil insanlar olmaz. Bu, AKP’nin oluşturduğu bir grup olur, daha çok da AKP politikalarına göre olur. Böyle bir grubu da kimse onaylamaz. Çünkü tarafsız olmaz, bağımsız olmaz… Herkesin benimseyeceği, kabul edeceği, herkesin üzerinde etkili olabilecek başından sonuna kadar bütün aşamalarda hakemlik rolü oynayabilecek, yanlış yapanın karşısında duracak, düzeltecek bir grubun oluşturulması gerekiyor. Bunların hem bize hem devlete karşı hakemlik görevi yapması gerekiyor…”
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Akil İnsanlar”a ilişkin görev tanımı bu değil. Başbakan, Kanal D-CNN Türk ekranında, “Hedefimiz şu: 7 siyasi bölgemiz var malum ve bu 7 bölgede 7'şer kişiden oluşan bir akil insanlar kadromuz olacak. Ama bunlar belirleyici olmayacak, bunların bütün gayreti özellikle, yani toplumsal algıyı oluşturmak, onu geliştirmek. Çünkü, eğer biz bu toplumsal algıyı olumlu istikamette geliştiremezsek, etkileyemezsek, o beklenen neticeyi alamayız” diye konuşmuştu. Dün de, “Akil İnsanlar”ın belli olduğunu, kendileriyle yarın akşam biraraya geleceği açıklandı.
Başbakan’ın sözlerinden “Akil İnsanlar”ın, Türkiye’nin 7 bölgesinde bir ay süre ile bir “konferanslar, paneller, sempozyumlar vs.” çalışması yürüteceğini ve bir ay sonunda bir “rapor” hazırlayıp sunacağını öğreniyoruz.
İsimler bugün-yarın belli olacak. Benim şimdiye kadar öğrendiğim bazı isimler, Kürt sorununa çözüm girişimlerinde gerek DPI çerçevesinde, gerekse “Temas ve Diyalog Grubu” bünyesi içinde birlikte çalıştığım, kimisi yıllardır çeşitli vesilelerle bu konularla ilgili olarak beraber olduğum değerli isimler.
O isimler, Başbakan’ın çizdiği sınırlar içindeki işin yapılabilmesini kolaylıkla mümkün kılarlar. Ancak, yapacakları işin “sınır dışına çekilme”nin denetimiyle ya da “taraflar” arasında “hakemlik”le hiçbir ilgisi yok ve bunu kendilerinden–anlaşıldığı kadarıyla- isteyen de yok.
Öte yandan, “Akil İnsanlar”, ”Süreç”e ilişkin “toplumsal algı”nın oluşturulması ve geliştirilmesi konusunda nasıl rol alacaklarsa; ‘Süreç” için asıl değerli katkıyı, “Süreç”in önündeki tıkanıkların nasıl aşılabileceğine ilişkin Başbakan’a olumlu telkinlerde bulunarak da yapabilirler.
Aralarında bunu yapabilecek olanlar var.
Paylaş