Paylaş
Raporun “bulguları” hiç kimseyi tatmin etmemişe benzese de, söz konusu ikinci soruya cevap vermesi açısından, pek de yanlış değil. Evet, CHP MKYK raporu, Ak Parti’nin seçimleri niçin kazandığına tümüyle değilse de, büyük ölçüde “isabetli” cevaplar vermiş.
Rapor, “CHP seçim yenilgisi-Ak Parti seçim zaferi”ni şu unsurlarla açıklıyor:
Raporun ana hatları bunlar. Diyeceksiniz ki, bunların neresi doğru?
Tümü. Ama, CHP MKYK’nın “dil”inden gayrı bir “dil” ile açıklanması kaydıyla.
*** *** ***
CHP’nin “İkinci Cumhuriyetçiler”den kastettiği, Türkiye’de “değişim yanlısı” olan kanaat önderleri. Bunların medyadaki sayısı, CHP raporunda da belirtildiği gibi az. Medyadakive kamuoyu üzerindeki etkinlikleri, düşüncelerinin gücünden kaynaklanıyor olmalı. Zaten, CHP de, bunu teslim ediyor.
Aslında, medyadaki köşelerin büyük bölümü, bu seçimler öncesine bugüne dek görülmeyen bir açıklıkla “CHP yanlısı” olduklarını ortaya koyanlar ve desteklerini gizlemeyenler tarafından tutuluyor.
Medyadaki CHP yanlısı çoğunluğa rağmen, seçim sonucunda bunların etkisinin bulunmamasını, CHP’nin ve medyadaki “yandaşları”nın “ideolojik sefaleti.”
CHP yanlısı medya çoğunluğunun, CHP raporunda tercih edilen dil ile “halkın beynini yıkamak”ta başarısız olması, buna karşılık “İkinci Cumhuriyetçiler”in sayısal eksikliklerine rağmen bunu başarabilmiş olmalarının iki açıklaması olabilir:
Halka böylesine tepeden bakan bir siyasi kadronun, bu kadar oy alması bile büyük başarıdır. Halka böylesine tepeden bakan bir siyasi kadronun, Türkiye’de bundan önce olduğu gibi, bundan sonra seçim kazanması imkansızdır.
Tarikatlara gelince, bunlar Türkiye’nin gerçeği ve bundan önceki seçimlerde de oy kullanıyorlardı. Bu seçimde büyük oranda Ak Parti’yi desteklemiş, buna karşılık Saadet Partisi ya da CHP’yi desteklememiş olmasına bir açıklama getirmek gerekiyor. CHP raporunun bu “bahanesi” bundan önceki seçimler için de geçerli olabilir.
CHP raporunda adı geçmeyerek kastedilen Fethullah Gülen cemaatinin, bundan önce olmadığı ölçüde Ak Parti’ye destek vermiş olduğu doğru. Ama, bunun gerekçesine ilişkin CHP’nin doğru teşhis koyması gerekiyor. Bundan önceki seçimlere oranla bu farklı gelişme, 27 Nisan askeri müdahalesi ile açıklanmak zorunda.
Dolayısıyla, CHP, Türkiye’de seçmen nezdinde “asker ile özdeşleştirilme”nin, bir başka deyimle, sivil alanda siyaset yapmak yerine, askeri merkezlerin halkla ilişkiler kolu gibi faaliyet göstermenin “seçim maliyeti”ni hesaplamak zorunda.
CHP’nin bu görüntüden sıyrıldığı 1970’lerin Bülent Ecevit döneminde seçim kazanabildiğini de, bu çerçevede, hatırlamak ve kayda almak zorunda.
CHP raporunun, terörle ilişkili gerekçesine farklı bir “okuma” ile bakmak gerekiyor. Türkiye’de, Güneydoğu ve Doğu’da milyonlarca Kürt vatandaşımız yaşıyor. Kürt vatandaşlarımızın, Kuzey Irak’ta Kürtlere bir saldırı anlamında algılanan ve yorumlanan türden “askeri müdahalenin bayraktarlığı” yapan CHP ve aynı çizgide davranan siyasi partiler yerine, buna uzak duran Ak Parti’ye yönelmelerinde hiçbir gariplik yok.
CHP, sosyal demokrat olma iddiasındaki bir partiye yakışmayan “savaş kışkırtıcılığı” ile “anti-Kürt” söylemi ile Güneydoğu’dan silindi. Bu olguyu, “terör sorununu ABD ve Kuzey Irak’ın insafına terketmek” sözcükleriyle açıklayarak, kendisini aldatma yolunu seçiyor.
Din faktörünün, Ak Parti oylarında bir etkisi olduğu muhakkak. Ama, CHP’nin ağır seçim yenilgisini açıklamaya yeterli değil. CHP’nin din faktörünü dikkat nazarına almayan, tersine din ve dindarlara “saygısız” ve “kayıtsız”, dolayısıyla Türkiye’de halkın “kültür kodları”na ters düşen kimliği, aldığı seçim yenilgisinde önemli pay sahibi.
*** *** ***
CHP raporu, kendi yenilgisi ve Ak Parti seçim başarısında “dış güçleri”, bu arada ABD ve AB’yi de sorumlu tutuyor.Gerek ABD’nin ve gerekse AB’nin, bir “ulusalcı” şablonda “devlet milliyetçiliği”ni pompalayan, küresel dünyada “içe kapanmacı” bir söylemi tutturan CHP’ye yakınlık duyması için geçerli bir neden yok.
Peki, şu soruları CHP’lilerin kendilerine sorması gerekmiyor mu:
İçerde Türkiye halkının önemli çoğunluğunun özlemlerine, beklentisine, kültürel dokusuna ters, halka tepeden bakan, onu bir “koyun sürüsü” gibi, “cahil yığını” gördüğünü her an hissettiren ve dolayısıyla “aşağılayan”, dış dünya ile aynı dalga boyunda bulunmayan bir parti nasıl olur da seçim kazanabilir?
Nasıl olur da Türkiye’nin büyük çoğunluğu, halk ve aynı zamanda başta ABD ve AB, koca bir dış dünya “yanlış”, CHP’nin bugüne dek hiçbir seçim başarısı kaydetmemiş yönetimi “doğru” olabilir?
Türkiye’nin ve dünyanın “doğru”su, CHP’nin “yanlış”ı.
CHP, bunu kavrayamadıkça ömür boyu bu ülkede seçim kazanamaz ve bu gidişle “ana muhalefet” bile olamaz.
CHP MKYK raporunu şöyle de “okumak” pekala mümkün:
Bundan böyle Türkiye’de asla iktidar olamayacak olmanın reçetesi...
Paylaş